Cemil Kılıç yazdı: Türkçenin gücü

İlahiyatçı yaza Cemil Kılıç, köşesinde Türkçe dilinin gücünü ve dayanaklarını yazdı. Dünya tarihinin en köklü dillerinden birisi olan Türk dilini, Türklerin ses bayrağı olarak isimlendiren Kılıç, "Türkçenin gücü ve savaşçılığı bizim gücümüz ve savaşçılığımızdır" diyor.

Cemil Kılıç yazdı: Türkçenin gücü

Türkçenin gücü

Türkçe, dünya tarihinin en köklü dillerinden biridir. Bilinen en eski yazılı dil olan Sümerce ile de akrabadır. Binlerce yıldır konuşulan bir dil olarak Türkçe, büyük mücadelelerin, büyük savaşların, acıların, gözyaşının, aşkın, coşkunun, tapmanın ve tapınmanın dilidir.

Türkçe, Türkün okunda, yayında, mızrağında, kılıcında, bıçağında sertleşen; kamların duası, dedelerin gülbankıozanların deyişinde yücelen ve kutsallaşan, pir nefesinde şavkıyan, turna avazlı, arslan yeleli, kurt sesli bir dildir.

Türkçe Türklerin ses bayrağıdır. Soluğumuzun can bulduğu, özgürlüğümüzün sancaklaştığı bir özge iklimdir Türkçe…

Türkçe var olduğu için vardık biz…

Türkçe var olduğu için varız…

Türkçe var oldukça var olacağız…

Oysa kaç kez yasaklandı dilimiz. Kaç kez aşağılandı. Kaç kez sürgün edildi!

Soyca bizden olduğu halde huyca bizi terk eden kimi beğlerimiz Çinceye, kimileri Soğdçaya, kimilerimiz ise Farsçaya yöneldi. Yazarlarımız Türkçe yazmaz oldu. Ozanlarımız Türkçe söylemez oldu. Kaç kez kırıldı kopuzlarımız. Türkülerimiz sustu, susturuldu.

Sonra…

Bir zaman geldi ki terk edip Gök Tanrı’yı, Kuteybe’nin kulluğuna kapılanan beğlerimizle Türkçemizi Arap’ın diline kurban eylediler.

Türkçemiz sokulmadı ibadethanelere…

Tanrı ile konuşurken yasaklandı öz dilimiz. Ayet ayet kırdılar dilimizi, hadis hadis boğdular.

Kafamıza vura vura bellettiler bize Arapçanın cennet dili olduğunu…

Kafamıza vura vura öğrettiler Türkçenin yoksulluğunu…

Allah’ın diliydi Arapça ve biz Türkçe konuştuğumuz için utanmalıydık belki de!

Fakat biz Yunus olduk, Karacaoğlan olduk, Hatai olduk, Pir Sultan olduk; haykırdık dilimizi…

Öldük, öldürüldük, dar ağalarınca can verdik ama soldurmadık gülümüzü…

Bir gün Karamanoğlu Mehmet Beğ olduk; dedik ki Türk ülkesinde Türk dili konuşulacak!

Karaman’da en yüce burca diktik ses bayrağımızı…

Mankurtların dilinde “dinsiz ve asi Türkmenler...’di adımız!

Biz iki telli sazımızla yaşattık dilimizi. Kah Baba İlyas olduk, Kah Nesimi!

Bozoklu Celal ile yürüdükçe devşirme Osmanlı’nın üzerine; Türkçe küfrettik satılmışlara!

Türkçe sövdük kuyucu Murat’a!

Bu dil, Celalilerin dilidir. Bu dil, Kaşgarlı Mahmut’un, Dede Korkut’un dilidir.

Bu dil, Deli Dumrul’un, Boğaç Han’ın dilidir.

Boyun eğmedi, eğmez Arap’ın yalellisine, Fars’ın zebanına!

Dünya dolsa şarkı ile,

Türküz; Türkü çığırırız,

Yola gitmek korku ile,

Türküz; Türkü çığırırız…

Diyen Âşık Veysellerin dilidir bu dil.

Bu dil, devrimin, devrimcinin dilidir.

Salkım Söğüt” olup saçak saçak salınan bu dil, Nazım Hikmet’in dilidir!

Ve bu dil, büyük Türkmen önderi, sarı saçlı mavi gözlü kahraman, Türk devriminin ölümsüz öncüsü yüce Atatürk’ün dilidir.

İngilizce eğitime, Almanca, Fransızca, İtalyanca okullara karşın Türkçe yaşıyor ve savaşıyor!

Bu savaşa omuz verenlere selam olsun!

Muhtaç olduğu kudreti damarlarındaki asil kandan alan bir halkın çocuklarıyız biz.

Kanımız Türkçe akar bizim.

Dilimizin gücü kanımızdandır.

Güçlüdür Türkçe…

İhanete karşı dayanıklıdır.

Çünkü Türkçe, “bir ölüp bin dirilen” Pir sultanların dilidir.

Çünkü Türkçe, “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan…” diyenlerin dilidir.

Kosova’dan Çin Seddi’ne, Sibirya’dan Kerkük’e değin konuşulan yüce Türkçemiz, Anadolu topraklarında da diğer dillerle kardeşçe yaşayacak ama bu topraklara yabancı emperyal dillere karşı ise amansız savaşını sürdürecektir.

Çünkü Türkçenin gücü ve savaşçılığı bizim gücümüz ve savaşçılığımızdır.

CEMİL KILIÇ