CHP'den Türkiye’de iklim değişikliği ve çevre sorunları algısı araştırması

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Doğa Hakları ve Çevreden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, çevre ve ekoloji alanında yaşanan gelişmelere dair hazırladıkları raporu paylaştı.

CHP'den Türkiye’de iklim değişikliği ve çevre sorunları algısı araştırması

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Doğa Hakları ve Çevreden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, çevre ve ekoloji alanında yaşanan gelişmelere dair hazırladıkları raporu paylaştı.

Raporda, İklim Haber ve Konda Araştırma tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı 2020” başlıklı araştırmaya ayrıntılı olarak yer verildi.

Ayrıca, inşası ve izin süreçleri devam eden maden ocaklarının, millet bahçelerinin ve Resmi Gazete’de yayımlanan kararların ortaya çıkardığı hak ihlalleri ve doğa üzerindeki tahribatı ele alındı.

İklim Haber ve Konda’nın araştırması

Raporda, İklim Haber ve Konda’nın yaptığı araştırmadaki verilerden hareketle şu sonuçlara varıldı: 

* İklim krizi, Covid-19 virüsünden daha büyük bir krizdir. 

* İklim krizi, insan kaynaklıdır. 

* Ekonomik kalkınma, madenlerin ekonomiye kazandırılması sebebiyle de olasa çevrenin kirletilmesine izin verilmemeli, ormanlar ve yeşil alanlar korunmalı, iklim değişikliğine karşı mücadelede tarım ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapılmalıdır. 

* İklim krizi ve çevre sorunları seçmenler üzerinde etki yaratmaktadır. Bu nedenle, iklim krizi ve çevre sorunlarına bir politik ve ekonomik yönelim sağlandığında, halkın desteği alınacaktır. 

* İklim krizi ve çevre sorunlarını anlatırken “yangın var” biçiminde bir felaket senaryosu çizen bir söylemden kaçınılmalı, “Makul ve umut taşıyan bir ses tonuyla, bilimsel verilere yaslanılarak, toplumun ihtiyaç ve taleplerini gözeten ve geleceği gösteren yeni bir söyleme geçilmelidir. 

* iklim krizini pandeminin yarattığı krizden bile daha önemli bulan çoğunluk pandemi sonrası ekonomiyi kalkındırmak için yeşil ekonomi seçeneklerini tercih ediyor.

* Yeşil Düzen/Mutabakat, pandemiden çıkışta çok kolay dinlenen ve takip edilen bir siyasi söylem ve pratik olabilir. 

Deprem konutları için orman vasfı kaldırıldı

Raporda, 26 Kasım’da Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararları ile İzmir Bayraklı ile Bursa İnegöl ilçelerindeki bazı alanların, “orman niteliğini kaybettiği” gerekçesiyle, orman sınırı dışına çıkartılması kararına da değinildi. Bayraklı’da, tapuda orman olarak kayıtlı 375 hektarlık alanda deprem konutları inşa edileceği iddiasına yer veren raporda şu ifadeler yer aldı:

“Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu, konut yapılacak alan için, Yamanlar dağından başlayan ve yaklaşık bin 750 hektarlık su toplama havzasına sahip Laka Deresi Havzası içinde kaldığını belirten Kurul, sel felaketine dikkat çekmiştir.

“İklim krizi, iklim değişikliğine bağlı aşırı doğa olaylarıyla mücadele kapsamında acil önlemler alınması gereken dönemde, AKP iktidarı ormansızlaştırma politikaları yürütmektedir. Bu durum kamusal varlıklarımızın korunması, artırılması ve geliştirilmesi; sosyal hukuk devletinin ödünsüz olarak yaşama geçirilmesi ilkelerine de aykırıdır. 

“Anayasanın 169. maddesinin birinci fıkrası gereğince Devlet, doğal kaynaklarımızın en önemlilerinden birisi olan ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gereken tedbirleri alıp kanun koymak ve bütün ormanların gözetimi ödevini yerine getirmek durumundadır.”

Balıkesir’de maden ocağı atıkları

Raporda yer alan bir diğer başlık, Balıkesir'e bağlı Balya ilçesi Koyuneri köyünde kurulu bulunan Metehan Hafriyata ait maden ocağı atıklarını dere yatağına döktüğü yönünde oldu. Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin’in bölgedeki incelemeleri şöyle aktarıldı:

“Aşırı yığılma sonucu pasa biriktirme havzalarında kaymalar olmuş, dere yatağının yönü değişmiştir. Koyuneri köyü, Balya ve Gönen ilçeleri sınırında olduğu için, şirket arazinin Gönen'e düşen yamacında kurulu. Ancak, maden çıkarma ve pasa atık çıkarım alanı olarak Balya Koyuneri'ni kullanılmaktadır. 

“Ensar Aytekin'e bilgi veren şikayet sahipleri toprak zemin üzerinden alınan numunelerin incelenmesi sonucuna göre bu arazide madene izin vermenin katliama izin vermekten farksız olduğunu ifade etmişlerdir. Ensar Aytekin’in de tespit ettiği üzere maden, atıklarını dere kenarına bırakmakta olup, bu eylem dahi başlı başına suç teşkil etmektedir. 

“Ayrıca derenin yatağı değişmiştir. Yaşanacak kuvvetli bir yağışta bu yığmanın kayacağı, pasanın biriktirildiği Gölcük göleti ve Koyuneri köyünün heyelan riskiyle karşk karşıya kalacağı iddia edilmektedir.”

Koramaz Vadisi’nde maden projesi

Unesco Dünya Miras Geçici Listesine dahil olan Kayseri ili sınırlarındaki Koramaz Vadisi’ne de ismini veren Koramaz Dağı’na maden ocağı açılacağı haberi üzerine 19 Ekim 2020’de maden ocağının yaşam alanlarına zarar vereceğini belirten Küçükbürüngüz, Büyükbürüngüz ve Subaşı mahallelerinin sakinleri, ocağın kurulacağı alanda bir araya gelerek, faaliyete geçmemesi için eylem yapmıştı.

 

Raporda, yer verilen bilgiye göre, itirazlara rağmen maden ocağının çalışmaya başlaması üzerine vatandaşlar yardım talebinde bulundu ve 15 Kasım’da CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, İl Başkanı Ümit Özer, Melikgazi İlçe Başkanı Yakup Yılboğa ve Melikgazi Belediyesi meclis üyeleri, Subaşı Mahallesi’nde yurttaşlarla bir araya geldi. Bölge sakinleri ile basın açıklaması yapan parti yetkilileri, sürecin mahkemeye taşınmasında da yardımcı oldu.

Ayrıca Çetin Arık, Kayseri Valisi Şehmus Günaydın ile telefonda görüşerek vatandaşların talep ve şikayetlerini iletti. Vali Günaydın, mahkeme sonuçlanıncaya kadar maden ocağının faaliyetlerinin durdurulacağını söyledi.

Erzincan İliç’te kapalı salon toplantısı

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, dernek ve vakıfların genel kurul toplantılarının Covid-19 nedeniyle bir kez daha ertelendiği hatırlatılan raporda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ÇED Süreçleri kapsamında yaptığı toplantılar ertelenmediği, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantıları ile Halkın Katılım toplantılarının devam ettiği kaydedildi.

Raporda aktarıldıüına göre, Erzincan İliç’te Kanada ve Avusturya borsalarında pay sahibi olan Alacer Gold’un Türkiye’de Çalık Holding ile birlikte kurduğu Anagold isimli firmanın taşeronları kapasite artışları yapmaya devam ediyor. Kartaltepe isimli firma tarafından yapılan 2. Kapasite Artışı ile ilgili ÇED süreci kapsamında 26 Kasım günü İliç’te kapalı bir salonda Halkın katılım toplantısı yapıldı. 

Birbirine komşu birden çok ruhsat sahasında faaliyette bulunan Anagold Firması, farklı firmalar, farklı ruhsatlar üzerinden farklı ÇED başvuruları yaparak, ortaya çıkan çevresel etkinin bütüncül ve kümülatif olarak değerlendirilmesini engelleyecek süreçler işletti. 

Fındıklı’da "millet bahçesi" tartışması 

Rize Fındıklı’da iskele ile Arılı deresi arasındaki dolgu alanı üzerinde Sahil Parkı Düzenleme ve Dolma Taş Ev Nakli ve Restorasyonu Projesi’ne AKP’li belediye döneminde alınan kararla Fındıklı Millet Bahçesi ismi verilmiş, park içerisinde yer alan taş yapının adı ise Millet Kıraathanesi olarak belirlenmişti. 

Raporda, Millet Bahçesi ve Millet Kıraathanesi adını belediye meclisi kararıyla "100. Yıl Atatürk Parkı ve Kazım Koyuncu Kültür ve Sanat Evi'' olarak değiştiren Fındıklı Belediye Başkanı CHP'li Ercüment Şahin Çervatoğlu ve 7 belediye meclis üyesine, tabela değiştirilirken harcanan 7 bin 864,70 TL ile kamu zararı oluşturdukları gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma açıldığı kaydedildi.

Raporda şu ifadeler yer aldı:

“Dönemin AKP’li Fındıklı Belediyesi, park olarak hazırladığı alanı, 31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinde bir AKP yatırımı olarak göstermeye yönelik olarak alana Fındıklı Millet Bahçesi ismini eklemiştir. Ancak, Fındıklı Belediyesi’nin özkaynakları ile inşa edilen, Bakanlığın ve Cumhurbaşkanlığı’nın yatırım programında dahi olmayan parkın Millet Bahçesi olduğu iddia edilmektedir. Ancak, söz konusu mekan ‘park’ statüsündedir. Nitekim, sonradan yayınlanan rehberde sayılan millet bahçesi özelliklerini de taşımamaktadır.”

Millet bahçeleri

Millet Bahçeleri’ne ilişkin itiraz noktaları da raporda dile getirildi:

* Rehber ile planlanan Millet Bahçelerinin, imar Planları ile yönetilmiyor olması sınırsız yapılaşmanın önünü açıyor. 

* Millet bahçeleri hiçbir yönden çevresel etki değerlendirmesine tabi tutulmamaktadır. 

* Mevcut durumda korunması gereken tarihi, doğal ve kültürel alanlar, millet bahçesi projeleriyle bir yanıyla yok edilmekte, diğer yanıyla rant alanlarına dönüştürülmektedir.