Kuvars ve çeşitleri

Türkiye'nin önde gelen değerli taş ve maden arayıcısı Metin Uysal, ülkemizde bol miktarda bulunan "Kuvars ve çeşitleri" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte Metin Uysal'ın o yazısı:

Kuvars ve çeşitleri

Şimdiye kadar cesaret edemediğim bir minerale yani “kuvars”taşına el atmaya karar verdim.Ne var bunda diyebilirsiniz ama kazın ayağı öyle değil,baştan yazayım bu yazıyı esas olarak “Quartz page”sitesinden yararlanarak ama başka bilgileri de harmanlayarak tamamlamaya çalışacağım.Çok geniş bir konu ve zannedildiğinden daha çetrefil!Bu zamana kadar birçok taş hakkında yazmaya gayret ettim ama bu durum farklı kaç bölüm olacağını dahi kestiremiyorum,planımda öncelikle okumayı sevmeyen ve sabırsızlar için bir özet Bilgi daha sonra ise genişletilmiş bir seri dizi yapmayı düşünüyorum,Eğer yapabileceğim gerek bilgi yanlışı gerekse gramerde ki hataları yazarsanız sevinirim böylece okuyanları yanıltmamış oluruz.(bilgisayardan yazıyorum bazen farkına varmayınca kafasından öyle kelimeler çıkıyor ki …)

Bir giriş bölümü faydalı olacak.Arkadaşlar dünyamızı oluşturan kayaçlar aslında üç çeşittir diyebiliriz:

1- Mağmatik(kor kayaçta denir)

2- Sedimanter(çökelim kayaçta denir)

3- Metamorfik kayaç(başkalaşım kayaç ta denir)

Esasen bunlara bir ek yapıp meteor kökenli kayaçıda eklemek gerekir,son yazdıklarım dünyada oluşmamaştır bunlar ya güneş sistemi oluşurken ki zamandan kalanlar ya da parçalanmış eski bir gezegenden kalan ve serbest dolaşan ve bir şekelde dünyanın çekim gücüne kapılıp dahil olanlardır ancak bir de Güneş Sistemi dışı yerlerden gelenler vardır ve bunlar bilim dünyası için son derece değerli belgeleri taşırlar(aslında bir başka çeşit meteorda var o da çekimsel gücü düşük olan Ay gibi gök cisimlerine atmosferin yokluğu veya azlığı nedeniyle bütün veya bütüne yakın kütle ile hızla yüzeye çarpıp oradan parça kopartıp uzaya fırlayan ve zamanla yeryüzüne düşenleri de eklemek gerekir dünyada bulunan meteor taşlarının önemli bir kısmını oluştururlar ama değerleri düşüktür.)

Saydığımız bu kayaç çeşitlerinin esas kaynağı açıktır ki magmatik olanlardır,herşey yerin altından gelir ve tekrar oraya döner.Dünyamızın çeşitli bölümleri vardır biz diğer canlılar yerkabuğu denen yerde yaşıyoruz .Aslında yer kabuğu dünyanın derinliğine kesitine göre son derece incedir,bir elmanın kabuğuna benzer.Daha altta “manto “denilen ve dünya hacminin çoğunluğunu oluşturur(%80)bu bölümde kendi içinde alt bölümlere ayrılır,bu bölümün altında çekirdek yer alır o da iki bölümdür iç ve dış çekirdek.Yerin en üstünden Merkezi arasında altı bin km nin üstünde mesafe vardır.(6371 km))En dipte bulunan iç çekirdekte yoğunluk çok yüksek ve çok yüksek sıcaklık vardır(6300 derece)bu sıcaklık ve basıncın etkisi ile var olan madde katı haldedir.Büyük çoğunluğunun demir ve nikelden oluştuğu kabul edilir dünyanın çekim gücü ve hareketinin bu bölüm ile alakalı olduğu düşünülür.Manto esas olarak sıvı haldedir.(dünyanın girilebilen en derin yerin çok yüzeyinde ,kalır edinilen bilgiler yukarıdan gönderilen dalgaların bize verdikleri ile sınırlıdır.)yer kabuğu manto tabakasının üstünde tıpkı suyun üstünde ki gemi gibi yüzer.Yer kabuğunun mantoya temas eden bölgeleri(kontackt denir.)sıcaklık nedeniyle eriyerek lava dönüşür ve mağmaya dahil olur ama bir yandan da soğuyan mağma(yüzeye Volkan,dayk,kimberlite,lamproite,lamprofire vb. sebeplerle mağma hızla soğuyarak katılaşır ve yeni magmatik kayaçları oluşturur )bu eksiği tamamlar.Mağmatik kayaçlar zamanla ve suyun,güneşin,havanın,rüzgarın vs.etkisi ile ufalanır ve çukur yerlerden başlayarak yüzeyi doldurur.Yer kabuğunun görünen üst yüzeyinin büyük bölümü sedimanter denilen bu kayaçlardan oluşur.Fakat yer kabuğuna bütünselsek bakarsak büyük çoğunluğunun mağmatik olduğunu görürüz.İşte yüzeyde bulunan sedimanter ve mağmatik kayaçlar çeşitli yer hareketleri ile (iki büyük kıtanın hareketlenerek birbirine doğru yönelmesi ile bir taraf daima dibe doğru dalışa geçer bu oldukça uzun süren bir jeolojik olaydır bazen onlarca km dibe inilir ve yer kabuğunun altındaki magma ile temas sağlanır,magmaya yaklaştıkça kütle basınç ve ısının ın etkisi ile değişimden geçerek var olan mineraller yerine yeni mineraller meydana gelir işte meydana gelen bu yeni kayaçlara “metamorfik kayaç veya başkalaşım kayaç denir)yeni kayaç çeşitleri oluştururlar.Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere yerkabuğu tıpkı yeni doğan çocukların kafasında ki “bıngıldak”lar gibi parça parçadır işte bu parçalar bizim “kıta”dediğimiz kesimlerdir(kıta kadar büyük olan veya olmayan parçalar okyanuslarda da vardır,su ile kafayı takmadan düşünmekte yarar vardır)Aslında bu parçaların hareketi daha karmaşıktır oraya girmeyeceğiz.Fakat şunu bilelim ki dünyanın görünen yüzü her zaman böyle değildi ve olmayacakta.Geçmişte bu parçalar defalarca değişik biçimlerde bir araya gelmiş ve ayrışmışlardır halen bu süreç devam etmektedir.Ülkemiz geçmişte büyük bir okyanusun Deniz tabanı idi,Afrika’dan kopan bir parça ile Arabistan dan kopan parça birleşerek ve yükselerek bugünkü halini almıştır.Bu süreç jeologların 4ncü zaman dedikleri dönemde olmuştur o zamanlar insan denen yaratık henüz yoktu!Aynı dönemde Hindistan ana kütlesinin Asyaya vurarak Himalaya Dağlarını oluşturduğunu,yine Avrupa’da Alp Dağlarını ve ülkemizde Torosları oluşturduğunu bilelim.

Yer kabuğunun kayaç yapısını gözden geçirdik,bilelim ki araziye maden veya değerli taş için çıktığımızda en çok karşılaşacağımız kayaç çeşidi açıklamalardan anlaşılacağı üzere sedimanter kayaçlardır.Mağmatik kayaçlar dünyanın “aktif bölge”dedikleri yerlerde daha yoğundur,Amerika’nın batı kısmı,Filipinler ,ve ülkemiz.Yani her yerde magmatik kayaçlar çok bulunmaz ama şunu bilelim “mother land yani anakayaç”denilen kayaçlar her yerde vardır ancak en dipte kalmıştır bunlar dünya soğukken oluşmuştur.Metamofik kayaçlar yer kabuğunun hareketli bölgelerinde vardır ve bu kayaçlar kendine özgü mineralleri bünyesinde barındırır (Yakut,safir,mermer,vs)işte bu kayaçlar yönünden çok zengin olduğumuzu bilelim toparlarsak bu ülke topraklarında herçeşit kayaç ve onların ürünleri olan maden ve değerli taş bulunur.Bizler bu anlamda şanslı insanlarız,şansı emeğe ve beceriye dönüştürme görevi tarihsel görevdir.

Giriş kısmını eksik yerleri olsada bitirdik.Bu belgeler ışığında kuvarsta gelebiliriz.Kuvars denen mineral yerkabuğunda bulunan ikinci büyük mineral gurubudur(birinci olan ise feldispatlarıdır ve yaklaşık olarak %60 ini oluştururlar )fakat birinci çokluğu oluşturan feldispatlar kendi içinde değişik bölümlere ayrılır ve kuvarslar kadar kolay birbirinden ayırt edilemez.

Kuvars taşı yerkabuğunda oksijenden sonra en çok bulunan silisyum elementinin ürünüdür.Oksijen açık ara en çok bulunan elementtir.İşte en çok bulunan bu iki element kimyasal olarak birleşerek bu minerali oluştururlar.Silisyum çok ilginç bir elementtir,elektriği metaller kadar iyi iletmez ama ametaller gibi de değildir bu nedenle ilk defa saf olarak elde edildikten sonra bilim dünyasında uzun tartışmalara neden olmuştur.Tartışma silisyumun özelliğinden kaynaklanıyordu,sonunda “metaloid”olduğu kararlaştırıldı yani bu element metalimsi bir elementti ve elektrik yönününden “yarıiletken”durumda idi,günümüzde bilgisalar ve diğer elektronik cihazlarda kullanılan işlemciler bu elementten yapılır hatta ABD de bu konuda uzmanlaşmış bölge”silikon vadisi”olarak adlandırılır.mikroçiplerde kullanılan silisyum un saflık oranı en az%99,9999999 dır bununda anlamı her bir milyar silisyum atomuna karşılık bir adet yabancı atom bulunması demektir.silisyum katı halde iken(1414 derece)asitlerle ve suyla reaksiyona girmez ama halajonlerle(halojenler element tablosunda 7A gurubudur bunlar flor,klor,brom,iyot ve asttatin elementidir.Bu guruptan hapsi son yörüngelerinde yedi adet elektron taşırlar (son yörünge daima sekize tamamlanır)bu nedenle bunlar daima eksi bir elektron yüküne sahiptir çünkü dışarıdan bir elektron alırlar.Evrene ki en aktif Elementler bu guruptadır,flordan başlayarak şiddeti iyota doğru azalmakla birlikte hemen hemen her madde ve elementle yüksek ısı vererek birleşir bu anlamda canlı yapısı için öldürücü etkiye haizdir.Birinci dünya savaşında kullanılmış yıkıcı etkileri nedeniyle yasaklanmışlardır.Halojenler metallerle birleştiği zaman tuz meydana gelir.Bahsedilen tuz kullandığımız tuzu da kapsasa da daha geniş anlamlı isimdir.)silisyum su gibi donduğu zaman genişleme özelliğine sahiptir(bu özelliğe sahip olan diğer elementler;galyum,bizmut,germanyum ,antimon dur.)Bu özellik çok önemlidir.bilindiği gibi altın arayan arkadaşlar altını kuvars içinde ararlar,bunun sebebi buralarda yatar.Aslında aranan kuvars türü “süt kuvarsı”dediğimiz çeşittir ama bu kuvarsın normal kuvarsla aslında bir farkı yoktur süt gibi veya buzlu cam gibi görünmesinin sebebi içinde olan gaz moleküllerinden dolayıdır.Şimdi bütün süreci göz önüne alarak değerlendirdiğimizde şöyle bir tablo ile karşılaşırız.En son oluşan minerallerden olan kuvars(diğeri kalsit)herhangi bir jeolojik faaliyet sonucu mağma ile karşılaşınca erir içeriye girenlerin bir kısmı silisyumdur bunlar donmaya(Kaya haline) başladığında kayaçların içinde çatlaklar oluşturur ve kuvars Kaya kütlelerine mağma hücum eder akabinde donmaya başlarlar işte bu sebeple kuvars kayalarında altın haricinde de pek çok mineral ve bilhassa metaller bulunur(bazı metaller soy metal olduğu için birleşik yapamaz ve kuvarsın içinde damar halinde yerleşir)

Kuvarsın ana bileşeninden olan silisyumu yeteri kadar işledik diğer ana bileyen ise meşhur”oksijen”dir.Yaşamamız için en gerekli olan elementtir dersek abartmamış oluruz,havasız(oksijensiz)en fazla birkaç dakika yaşayabiliriz,susuz ise üç dört gün yaşanabilir ama unutmayalım suda oksijenin bileşiğidir.Oksijen yakıcı bir gazdır(hidrojen ise yanıcı bir gazdır)atmosferin yaklaşık üçte birini oluşturur büyük çoğunluğ nitrojendir(yani azot)ilginçtir atmosfer iki önemli canlı türünün yani bitkiler ve diğer tüm canlılar(bazı mikrop ve bakteri türleri oksijen olmadan yaşayabilir)in yaşamasın için en gerekli iki elementi barındırır ancak bitkiler yaşamaları için elzem olan nitrojeni direk havadan alamazlar bunun yerine kökleri ile ancak sıvı halde iken alabilirler ve bu bilgiyi bütün çiftçiler iyi bilir onun için azotlu gübre kullanırlar.(mucitliğe meraklı arkadaşlara tüyo vereyim.

Eğer birisi yaprakları ile havadan azot alan bir bitki geliştirirse belki insanlığı açlıktan kurtaracaktır)diğer canlılar ise oksijeni havadan alabilirler buna insanlarda dahildir(Eğer her şeyi irdelersek bu cümle tam doğru değil,hayvanlar ve insanlar neticede denizde gelişmiş canlıların devamıdır bilindiği gibi deniz canlıları oksijeni su içinde erimiş halde alırlar işte tam bu nedenle eğer ciğerlerimizde belli miktar su olmaz ise asla oksijen kana karışamaz bu kadar bol oksijen içerisinde havasızlıktan ölürüz.Hava da daima belli miktarda nem yanı su vardır hava aldıkça ciğerlere su da girer Eğer ortam kuru ise bir müddet sonra nefes alamaz hale geliriz bu nedenle havanın nemini yok eden elektrikli ısıtıcıların olduğu odaya su kabı konur)

Henüz konuya giremedik ama meselenin anlaşılması açısından gerekli idi,bu giriş bölümünden sonra kuvars mineraline gelecek yazıda devam edeceğiz,saygılarımla.