Prof. Dr. H. Hüseyin Polat: “Mustafa Timisi Anlatıyor”

Prof. Dr. Hasan Hüseyin Polat, “Mustafa Timisi Anlatıyor: BİZ VARIZ: DÜN, BUGÜN, YARIN” adlı kitabı tanıtıyor. Kitabın önemi, başlığından da anlaşılacağı üzere, 60'lı yıllardan itibaren parti genel başkanı ve milletvekili gibi sıfatlarla Alevi toplumunun siyasallaşmasında öncü roller üstlenmiş olan Mustafa Timisi'nin siyaset alanındaki deneyimleridir. Divriği gazetesinde yayınlanan bu değerlendirme yazısını, gazetenin kurucusu ve genel yayın yönetmeni Yahya Kemal Bayar'ın izni ile yayınlıyoruz.

Prof. Dr. H. Hüseyin Polat: “Mustafa Timisi Anlatıyor”

Siyaset insanı Mustafa Timisi’nin Türkiye’nin altmış yıllık bir dönemine ilişkin tanıklığını anlatan söyleşi kitabı, “Mustafa Timisi Anlatıyor: BİZ VARIZ: DÜN, BUGÜN, YARIN” adıyla Dipnot Yayınları arasında çıktı. Söyleşi, gazeteci - yazar Hatice Aydoğdu ve Prof. Dr. Nilüfer Timisi Nalçaoğlu tarafından üç yıllık özenli bir çalışmanın sonunda kitaplaştırılmıştır.  Ülke siyasetinde etkili olmuş kişilerin anılarını gelecek kuşaklara aktarması çok önemlidir.  Bu tür anılar, bir bakıma bellekte saklı kalan yaşanmışlıkların tarihçilerin değerlendirmesine sunulmasıdır.

“Önsöz”de de vurgulandığı gibi kitapta dedikoduya yer verilmemiş, kimseyle polemiğe girilmemiştir.

Yaşanan olaylar nesnel olarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. 

Her şey on beş yaşındaki bir çocuğun okumak için yorganını sırtlayıp gurbete çıkması ile başlıyor.

Sonraki yıllarda bu çocuk yorganın yerine ailenin sorunlarını; Divriği, Sivas ve giderek Türkiye’nin sorunlarını sırtlamaya çalışıyor. Bir yandan eğitimini tamamlama çabaları bir yandan da Divriği Kültür Derneği (DKD), Sivaslılar Yüksek Öğrenci Derneği’ndeki çalışmalar… Sonra siyasete giriş, genç yaşta Birlik Partisi (BP) Genel Başkanlığı;  12 Eylül 1980 sonrasında da SODEP, SHP ve CHP’deki çabalar… İlk gençlik döneminde tanık olduğu haksızlıklar; askerin dövülmesi, yoksul bir çingene kızının aşağılanması, bir dernek başkanının kibri, kişiliğinin oluşumunda derin etkiler yapmış, sanki Timisi’yi, ezilenlerin, hor görülenlerin haklarını savunmaya çağırmıştır. O da bu çağrıya uymuştur. Hemen Divriği Kültür Derneği’ne üye olur ve dernek yönetimi ile bir mücadeleye girişir. Sonuçta dernek başkanı olmaz ama yönetimin değişmesine öncülük eder. 

Altmışlı yıllar 1963 yılında İnönü Hükümeti, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda “Mezhepler Müdürlüğü” isminde bir birim kurmak için çalışmalarda bulunur. Ancak toplumun Sünni kesiminden Alevilere yönelik tepkiler gelir, bu girişime karşı çıkılır.  O dönemde içlerinde Timisi’nin de bulunduğu Alevi kökenli üniversite öğrencileri bir komite kurar. Komite, bu tepkilere karşı kamuoyunu aydınlatan, eşit yurttaşlık çağrısı yapan,  Hükümet’in girişimini destekleyen bir bildiri yayınlar. Bildiri gazetelerde önemli yer tutar, ilgi çeker. Bu komitede daha sonra Adalet Bakanı olan Seyfi Oktay da bulunmaktadır.  İlhan Selçuk, Fikret Otyam gibi aydınlar gençlere destek verirler. Ancak Hükümet bu yasal düzenlemeyi ortada bırakır, sahiplenmez. Timisi adı da ilk kez kamuoyunca duyulur.

Altmışlı yıllar… 27 Mayıs… Yeni anayasanın getirdiği özgürlük ortamı… TİP kurulmuştur. İşçi, köylü, emekçilerin sorunları açıkça dile getirilmektedir. TİP, Alevilere sempati ile yaklaşmaktadır. Ancak Alevi ileri gelenlerinde kimlik sorunlarının yansıtılmasında CHP ve TİP’in yetersiz kaldığı algısı vardır. Demokrat Parti kapatılmış,  yaşanılan dönemdeki gelişmeler yıllarca bu partiye oy veren Alevileri sarsmıştır. Alevi aydınları ve bürokratları, kentlere akın eden Alevilerin sorunlarını ve istemlerini dile getiren, Atatürkçü, demokrat bir kitle partisi kurulması için ön görüşmeler yaparken bir gün Birlik Partisi diye bir partinin kurulduğunu duyarlar (1966). Yapılacak bir şey kalmamıştır; erken doğan, Alevi adıyla özdeşleşen bir parti ortaya çıkmıştır. Son değerlendirmelerin ışığında Timisi memuriyetten istifa eder ve 1969 milletvekili seçimlerinde BP’den aday olur.

Sonuçta Sivas, BP’den 2 milletvekilini TBMM’ye gönderir. BP sekiz milletvekili ile TBMM’de temsil hakkı kazanmıştır. Seçimden sonraki ilk parti kongresinde Mustafa Timisi BP Genel Başkanı olarak seçilir. Partinin siyasi çizgisi demokratik sol olarak çizilir.

Yetmişli yıllar 1970 yılının bütçe görüşmelerinde Demirel Hükümeti’nin bütçesi onaylanmaz. Hükümet güvenoyu ister. BP’den beş milletvekili grup kararına rağmen Demirel Hükümeti’ne güvenoyu verir. Parti disiplinine aykırı olan bu davranış, beş milletvekilinin de partiden ihracıyla sonuçlanır. Bu olay partide ve Alevi toplumunda büyük bir hayal kırıklığına yol açar. Alevilik değerleri sorgulanır. Kitapta bu süreç tüm ayrıntılarıyla anlatılmıştır. 

12 Mart 1971. Demirel Hükümeti’ni güvenoyu alması da kurtaramaz. O zamanki İçişleri Bakanı Faruk Sükan’ın, “İti ite kırdırma” politikasının bir sonucu olarak gençler birbirlerini kurşunlamaya, öldürmeye; silahlı çatışma içine çekilmeye başlamıştır. Bu kez 12 Mart Muhtırası kapıyı çalar. Kitaptan okuduğumuza göre, muhtıranın TBMM’de okunduğu gün Adalet Partisi’nden bir yiğit Sivas Milletvekili Kadri Eroğan kürsüye yürür, Meclis Başkanı’na hitaben: “Sayın Başkan, bu parlamentoya karşı bir kalkışmadır. Gereği yapılmalıdır.” der (s:144).  Ancak TBMM’den destek bulamaz. 

1972 yılında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamları gündeme gelir. Üç fidanın idamını önlemek için Timisi, ne tür girişimlerde bulunur? TBMM’deki oylamada ne yapar? İnönü-Ecevit çatışması konusunda İnönü, Yalova kaplıcalarında Timisi’ye, Ecevit hakkında ne der? Belki de okuyucular bu sözleri ilk kez bu kitapla duymuş olacaktır (s:151).

Yetmişli yıllar… Acının, korkunun kol gezdiği bir ülke! Gençlerin acımasızca birbirlerini öldürdüğü, siyasi mücadelenin yerini mezhep çatışmalarının aldığı bir ülke! Sivas, Çorum, Maraş… Komşularının kendisini koruyacağına inanan Veli Dede’nin ülkesi ve onun acı sonu… İşte böyle bir ortamda çatışmaların önlenmesinin gerekliliğinin farkında; gidişatın kimseye yaramayacağının bilincinde olan Timisi’nin çabalarını öğreniyoruz bu söyleşide.

Tehdit mektupları, otomobilinin silahlı kişilerce takibi… Bir yandan da sol fraksiyonlar içinde yer alanların Timisi’ye itirazı… Pazarcık’ta bir grup genç şöyle söyler: “Sen parlamenter düzeni savunuyorsun, bize de engel oluyorsun.”  Bu gençlere Timisi’nin yanıtı çarpıcıdır: “Bakın çocuklar, ben sizin elinizdeyim, geldim, buradayım. Devrime ben engelsem kaldırın beni ortadan (s:191).”  

Demirel Hükümeti, Ecevit - Erbakan Koalisyonu, Milliyetçi Cephe Hükümetleri, Güneş Motel Hükümeti dönemleri bir film şeridi gibi anılarda yer alır. Bu kitapta, dönemin tüm siyasi aktörlerinin davranışları tarihe not olarak düşülmüştür. Adım adım 12 Eylül 1980’e gelişin fotoğrafı çekilmiştir.

Seksen Sonrası Siyaset Evde göz hapsi. Zor günler.

Yolda, çarşıda pazarda karşılaştığı tanıdıkların Timisi’yi görmezden gelmeleri… Davetli olduğu düğünlerde insanların mesafeli duruşu… Yetmişli yıllardaki korkunun niteliği değişmiştir: Faşizm artık “Sol”un gırtlağına sarılmıştır!

Siyasi partilerin kurulma çalışmaları başladığında Timisi, SODEP’in kuruluşunu yakından izler ve kurucu üyelerle zaman zaman görüşür. ODTÜ rektörlüğü döneminden beri tanıdığı Erdal İnönü SODEP Genel Başkanı olunca Timisi’yi partiye davet eder (s:203).  Timisi, kapatılan TBP’deki arkadaşları ile bir durum değerlendirmesi yapar. Sonunda hep birlikte SODEP’e katılmaya karar verirler. 

Bu dönemde en önemli sorun sosyal demokrat partilerin bir araya gelme çalışmalarıdır. Timisi, SODEP içerisinde birleştirici kişiliği ile öne çıkar. HP yöneticileri de Timisi için aynı düşüncededirler. Böylece birleşme sürecinde SHP’ye Genel Sekreter olarak seçilir ve SODEP ile HP’nin bütünleştirilmesinde etkin bir görev üstlenir.

Siyaset yasağı kalkan Deniz Baykal ve Ali Topuz’un SHP’ye katılışlarının ve Deniz Baykal’ın SHP Genel Sekreteri oluşunun partiye kazandırdığı olumlu havaya tanıklık eder. Ancak bu hava ne yazık ki istenildiği kadar uzun sürmez. Parti içinde kıpırdanma başlar. İnönü- Baykal sürtüşmesi su yüzüne çıkar.

Doksanlı yıllar

Darbeden önce kapatılan partilerin açılmasına izin verilince Baykal ve ekibi partiden ayrılarak CHP’yi yeniden açarlar. 

Türkiye Birlik Partisi’nin yeniden açılması düşünülmez. Bir sosyolojik olgu olarak, Alevi kimliğine yaptığı katkı ve bir dönemdeki siyasi mücadelesi ile TBP tarihteki yerini alır.

Bu kez SHP’de genel başkanlık yarışında Aydın Güven Gürkan ile Murat Karayalçın vardır. Kurultay’da Timisi’nin yaptığı etkili konuşma Karayalçın’a başkanlığı kazandırır. Timisi, SHP Genel Başkan Yardımcısı olur. 

SHP ile DSP’nin birleşmesi konusunu görüşmek üzere Ecevit’ten randevu alınır. Karayalçın, Timisi ve SHP yetkilileri Ecevit’i ziyarete giderler. Heyet, Ecevit’ten beklenmeyen bir karşılama biçimine tanık olur (s:225).

Kitapta seksen sonrasının parti çalışmaları ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Bu süreçlerin tümünde Mustafa Timisi her zaman birleştirici olmuş ve parti meclisinde alınan kararlara uymuştur. Doğru karar oluşması için katkıda bulunmuş, yanlış karar veren kişi ve gruptan uzaklaşmıştır. Timisi’nin siyasi deneyimi parti içinde alınan hatalı kararları görmesini sağlamıştır. Bu süreçte parti disiplininden hiçbir zaman kopmamıştır. Katılmasa bile parti yönetiminin aldığı her kararın arkasında durmuştur.

1995 yılında Timisi, seçim arifesinde Tansu Çiller tarafından DYP’ye davet edilir. Timisi’nin cevabı ne olabilir? Siyasette uzun süre ayakta kalmanın belli koşulları vardır; dürüst ve güvenilir olmak, inandırıcı, tutarlı davranmak gibi… Bu ilkelere sıkı sıkıya bağlılık Timisi’yi altmış yıl ayakta tutmuştur. Bu uzun süre içerisinde kendisine oy verenleri hiç bir zaman utandırmamıştır. Bu kitabı okuyunca anlıyoruz ki Mustafa Timisi, doğru bildiği yolda yılmadan, usanmadan, azimle ve dürüstçe yürüyen biridir. Doğru bilinen konu ise toplumda Alevilere, ötekileştirilen ve dışlananlara yönelik önyargıların bulunması; eşit yurttaşlık hakkının verilmeyişidir. Kısaca Alevilerin dışlanması, ikinci sınıf yurttaş olarak görülmesidir. Timisi, insanlardaki bu davranışın yanlışlığını anlatmak ve gidermek için siyaset sahnesinde güçlü bir irade ile tutarlı mücadeleler vermiştir. Bu haklı davada Türkiye’nin çalkantılı yıllarında kendisi ile birlikte TBP’de, CHP’de mücadeleye katılan yol arkadaşlarından kimseyi incitmemiş, maceraya, illegal yollara sürüklememiştir. Sorunun TBMM’de ve siyasetle çözüleceğinin bilincinde olarak davranmıştır. Ülkenin birliği ve bütünlüğü için çalışmıştır. Tüm çabası, Atatürk ilke ve devrimlerinin toplumda yerleştirilmesine, demokratik sol bir siyasi görüşün ülke yönetiminde etkin olmasına yöneliktir.

Timisi, bir ömür boyu süren siyasi mücadelesini bu söyleşide şöyle dile getirir: “… Yaptığım şeyin halkımıza, ülkemize, Türkiye’ye yararlı olduğuna inancım var. Yani ben bir yanlışın içinde koşmuyorum. Kimseyi tahrik etmiyorum. Yanlış değerlerin kırılması, algıların ortadan kaldırılması için kendimi bir nevi misyoner, adanmış bir insan olarak görüyorum (s:171).”

Bu kitabı okumakla, hem yakın siyasal tarihi hem de, tarih sahnesinde onurlu bir yer alan Mustafa Timisi’yi daha iyi anlamış olacağız.

PROF. DR. HASAN HÜSEYİN POLAT

DİVRİĞİ GAZETESİ

Künye:

Mustafa Timisi Anlatıyor: BİZ VARIZ: DÜN, BUGÜN, YARIN. Söyleşi,

Hatice Aydoğdu, Nilüfer Timisi Nalçaoğlu,

Dipnot Yayınları,

Birinci Baskı,

312 sayfa,

2021,

Ankara.