Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

450 MİLYON DOLARI KİM SATIN ALDI?

Önce size bir “masal” anlatayım.

Masal bu ya; ülkenin birisinde, hükûmet üyeleri koltuklarının altına koca koca dosyalar, klasörler sıkıştırmış olarak gelen IMF heyetinin “küresel sisteme entegrasyon” sunumunu dinlemekteler.

Gözlüklü, saçları ön taraftan kelleşmeye başlamış, alkol tüketiminden olduğu bariz toparlak göbekli IMF Daire Başkanı 45 dakikalık sunumun sonunda, noktayı koyar:

- Devalüasyon şart!

Her ne kadar Türk “orjinli” olsa da, IMF sunumunda katkısı olduğu üslubundan ve konuşmalarından belli olan başka bir “gözlüklü” ise, hükûmet üyelerinden tepki gelmesini beklemeden ekler:

- Ayrıca, derhal dalgalı kur sistemine geçilmezse devalüasyon da bir işe yaramaz!

IMF heyeti sakince, kendilerine verilecek tepkiyi beklerken, koalisyon hükûmetinin serbest piyasacı, liberal kapitalizm savunucusu olmakla bilinen ortağı ayağa kalkar!

- Olmaz böyle şey! Bizi devalüasyon yapan hükûmet olmaya zorlayamazsınız! Bunu yaparsak, bu hükûmet düşer!

Ortam bir anda gerilir. Hükûmetin başı tam söz alıp ortamı sakinleştirmek için hamle yapacakken, koalisyonun “serbest piyasacı ortağı” toplantı salonunu terk eder!

Dışarı hışımla çıkan “serbest piyasacı ortak” derhal bir yatırım şirketinin başındaki kardeşini arar!

- Şimdi beni iyi dinle! Elindeki tüm kağıtlarımızı satıyorsun. Bulabildiğin kadar da nakit bul ve hepsini dolara yatırıyorsun!

- Abi, hayrola? Sen ne diyorsun, çıldırdın mı?

-Oğlum, ben ne diyorsam onu yap, IMF ile StandBy anlaşması imzaladığımızda yatırdığımızı misliyle geri alacağız!

Tekrar toplantı salonuna geçen koalisyonun serbest piyasacı ortağı önce özür diler:

- Kusura bakmayın, ama bu kararın siyasi sorumluluğunu tek başıma alamam. Bu konuyu partimizin yetkili kurulları ile görüşmek zorundayım! Cuma günü yeniden toplanalım. O zaman zarfında teknik heyetler detayları görüşsünler!

Toplantı dağılır. Borsada satılan hisse senetlerinin nakite dönüşü 3 gündür. Üçüncü günün sonunda bankalar alışılmadık Dolar talepleri ile karşılaşırlar.

Dedikodular da o kadar güzel ayarlanmıştır ki, ülkedeki en büyük holdingin yurt dışında satın alacağı büyük bir şirkete yapacağı yatırım için rezervini güçlendirdiğini herkes dilden dile yayar!

Cuma günü öğleden sonra, IMF heyeti ile hükûmet üyeleri yeniden bir araya geldiğinde, o tepkili koalisyon ortağı gitmiş, yerine yeniden alışıldık sakinliği ile çoğu kez yorumlarının ne olduğunu diğer koalisyon ortaklarının dahi anlamadığı siyasetçi gelmiştir.

Toplantıya katılan “yerli” teknik heyetin başı ise, öncesinde basına “devalüasyon bekleyenler avuçlarını yalayacaklar” minvalinde bir demeçle şaşırtmacayı tamamlamıştır!

Operasyon hacminin gerçek değerini sadece yapanlar bilir. Ama, madem ki, masalı ben anlatıyorum, o halde çarpıcı olmasını da sağlamak adına 3,5 milyar Dolar alındığını  söyleyeyim.

Başkalarının parasıyla Cumadan Pazartesiye yaklaşık 2 katı büyüyen paranız oluyor.

Ana parayı tekrar yerlerine koyuyorsunuz.

Ve, yatırdığınız kadar da kasanıza para giriyor!

Güzel masal!

BU KISSADAN BİZE BİR HİSSE DÜŞER Mİ?

Önce, bir haber sitesinde dillendirildi. Ardından, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında sordu:

450 milyon Dolar kime satıldı?

Kılıçdaroğlu’nu dinlerken, işte yukarıda anlattığım masalı düşündüm.

Tabii, öncelikle rakamın ve işlemin bir iddia olduğunu belirtmek gerekir.

Doğrusunu açıklamak Merkez Bankası’na düşer.

Ancak, yeni Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu belgeleri ortaya koyup, şüpheleri gidermek yerine, suskunluğu tercih etti.

Üstelik, daha da enteresan olanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi alanındaki Başdanışmanı Cemil Ertem bu konuda konuşan tek isim oldu!

Ertem, 450 milyon Dolarlık alış iddiasına, “Çok itibar etmiyorum, bilimsel iktisadi tartışmalar değil” cevabı vermiş!

Asıl, Ertem’in cevabının “bilimsel iktisadi” olmadığı kesin, ancak ardından söylediği “Pazartesi 5-6 milyar Dolar civarında döviz satışı gerçekleşti” sözleri çok önemli!

Gök kubbenin altında hiçbir sır sonsuza dek saklanamaz.

Elbette, gün gelir, neyin doğru olduğu ortaya çıkar. Bize de o güne kadar beklemek düşer.

Ancak, eğer Merkez Bankası Başkanı’nın değişiminden dolayı Türkiye’nin uğradığı operasyondan bütün halk fakirleşirken, kesesini dolduran birisi veya birileri olduğu ortaya çıkarsa, bunu yapanın vatan hainliğinden yargılanması gerektiğini şimdiden söyleyeyim.

2001 krizinde, Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in, kendisi dışında devaülasyon bilgisini kime verdiği bilinmiyor. 

Zaten, “görevi kötüye kullanma” suçundan sadece 11 ay 20 gün hapis cezası almış, o ceza da 1.536 TL para cezasına çevrilmişti!

Bence, çok ucuz "yırtmıştı"!

Bu kez, yine aynısı olabilir mi? Pek, emin değilim!

Önceki ve Sonraki Yazılar