Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

ABD BAŞKANI KİM OLACAK?

Evet, tüm dünyayı saran geyik muhabbeti tadında sohbete hoş geldiniz. Ülkemizde de, dünyanın diğer ülkelerinde de, olaya Trump veya Biden taraftarlığı penceresinin dışından, kendi ülkesinin çıkarları açısından yaklaşanlar elbette çoğunlukta.

Kim başkan olursa olsun; ABD’nin dünya jandarmalığı iddiası ile, çevre ülkelere kabadayılık yapması son bulmayacak. Kendi çıkarları doğrultusunda ülkelere politika dayatmaları, toprak, doğal kaynaklar, egemenlik hakları gibi ülkelerin “doğal hakları” yine ABD çıkarları için göz ardı edilecek.

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Aslında, ülkemiz açısından seçim sonuçlarına bağlı olarak iki senaryo üzerine konuşabiliriz.

Birinci senaryo, kim kazanırsa kazansın; ABD’nin Ortadoğu politikaları yavaşlayıp-hızlanabilir, ama kesintiye uğramayacaktır. Bu demektir ki, ABD’nin Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını ve nakil yollarını kontrol etme temelli hamleleri sona ermeyecektir.

Yani, bizim açımızdan değerlendirirsek; ABD ile karşı karşıya gelme durumunun değişme olasılığı yoktur! Irak, Suriye ve İran politikalarında, Filistin sorununda, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile ABD’nin uzlaşacağı bir formül yoktur. Dolayısıyla, kim başkan olursa olsun, stratejik müttefikten hasımlığa doğru evrilen eksen kaymasının devam edeceğini söylemek kehanet sayılmaz.

İkinci senaryo ise, doğrudan bizi ilgilendirmiyor. Aslında, doğrusunu söylemek gerekirse, tüm dünyayı ilgilendiriyor. Seçimini kim kazanırda kazansın, artık “cin şişeden çıktı”! Yani, ABD’nin iç politika ekseni de değişiyor.

Birincisi; artık dış politika ABD iç siyasetini belirleyemeyecek. Tersine, iç siyasetin dış politikaları belirleyeceği bir döneme gireceğiz. Bu demektir ki, ülke içi siyasi gerilimlerin tırmanacağı bir döneme giriyoruz.

HOŞ GELDİN KAOS!

İkincisi ise; ABD’nin iç siyasetinde gerilimin ana kaynağı, Amerikan egemen güçlerinin iç çelişkileri olduğuna göre, bu çelişkileri nasıl çözeceklerine dair eğilimleri de, tüm dünyayı derinden etkileyecektir.

Trump’ın seçim sürecinde taraftarlarını silahlanmaya çağırması gibi veya Biden’ın taraftarlarını silahlanıp Beyaz Saray’ın önüne çağırması gibi hamlelerin ABD iç siyasetinde ne gibi sonuçlara yol açabileceğini hep birlikte göreceğiz.

Toparlarsak; ABD iç siyasette derin bir iç çatışma dönemine giriyor. Biden ile birlikte, Trump’ın görev süresi içinde oldukça “bilenen” ve intikamcı davramaktan çekinmeyecek bir yönetici kadro göreve gelecek. Cumhuriyetçilerin nasıl davranacağını söylemek için belki erken bir zamandayız. Ama, Trump’ı sadece “çılgın bir faşistoid” olarak almaz isek, onun arkasındaki egemen güçlerin çıkarlarını ve taleplerini anlamaya çalışırsak, sanırım, doğrusunu yapmış oluruz.

Dünyanın bütün ülkelerinin alışmak zorunda kaldıkları iç savaş, suikastler, terör, irtikap, entrikalar vs gibi siyasetin lümpenleşmesinin işaretlerine ABD’de daha çok tanık olacağımız bir döneme giriyoruz.

SEÇİM DENİLEN ATLANTİK TİYATROSU

Trump’ın Demokratları suçlarken kullandığı argümanlara dikkat ettiniz mi? Size de tanıdık gelmedi mi, bu “argümanlar”? Oy çalmak, hile, kapalı seçim odaları ve hatta elektrik kesintileri! Ben hatırlıyorum, bir yerlerden!

Kanaatimce, en önemli ve bizi de ilgilendiren olay ise, Twitter ve Facebook'un siyasete müdahil olan hamleleriydi! Twitter önce Trump'ın paylaşımlarını sansürledi, yetmedi eleştirilere Biden taraftarı gibi karşılık verdi. Facebook ise, olayı daha ileri boyuta taşıdı. Trump yanlısı siyasi grupları çeşitli gerekçeler ile kapatmaya başladı.

ABD seçimlerinde tanık olduklarımız, sosyal medya şirketlerinin siyasete etkileri konusunda daha derin düşünmemizi gerektiren deneyimlerdir. Sosyal medya özgürlüğü diye, ikide bir ortaya çıkıp çığırtkanlık yapan sözümona liberallerin bu müdahalelere verecekleri bir cevap yoktur, biliyorum. Onların klasik taktiği, bu gibi durumlarda deve kuşu taklidi yapmak veya becerebiliyorlarsa, ortalıkta gözükmemektir. Ancak, bizim kendi milli sosyal medyamızı kurmamızın ne kadar hayati önemde olduğunu umarım, “birileri” geç de olsa, anlar!

“Seçim” denilen ve hepimizin önünde oynanan Atlantik tiyatrosunun ABD versiyonu ile, sanıyorum tüm dünya “hür dünya” konsepti üzerine yeteri kadar bilgi edinmiştir. Aslında, Trump’a sistemi açığa çıkardığı için teşekkür etmemiz gerekir.

ABD’de bundan sonra ne olacağını kimse kesin olarak bilmiyor. Ama, ben yine de bir şeyi kesin olarak söyleyebilirim: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Önceki ve Sonraki Yazılar