ACEP KABUL OLUR MU GENÇ KIZLARIN DİLEĞİ?

Dünkü yazımızda Eğinden ve Eğinin yetiştirdiği büyük bir sanatçıdan söz etmiş-tik. Bu sanatçı TRT’ye unutulmaz hizmetler eden Mustafa Özgül’dü. Bugün de Özgül’e ilişkin bildiklerimizi anlatırken derlediği türkülerden de örnekler vereceğim. Mustafa Özgül Ankara Radyosunda Koro Şefliği yaptığı sırada, Türk Halk Müziği Gençlik Korosu’nun kurulmasına katkı sağladı. Koronun öğretmenliğini yaptı. Öğrencilriyle birçok radyo ve televizyon programı hazırladı. O, folklorun diğer alanlarıyla da ilgileniyordu. Eğin folklorunda yer alan onlarca türkü, halk oyunları, ağıt, mani, öykü, masal, bilmece, fıkra ve güldürünün yurt içinde ve yurt dışında tanınmasında onun çabası vardı. Eğin Folklor Oyunları Merkezi’nin kurdu, yönetti.

Kemaliye yöresinin halk oyunları daha çok milli bayramlarda, düğünlerde, toplantılarda, eğlence gecelerinde oynanır. Enstrümanları davul ve klarnettir. Tek Ayak, İki Ayak, Üç Ayak, Sıklama, Gecegü, Hayriye, Havaçor, Tamzara, Sinanlı ve Kasap oyunları en ünlüleriydi. Mustafa Özgül’ün şu türküsü de oldukça sevilmişti:

 

Elinde süt küleği

Sütten beyaz bileği

Acep kabul olur mu

Genç kızların dileği.

 

Türkülerimizin çoğu gurbet üzerinedir. Geçimlerini sağlamak için bu yöre erkek-lerinin bahar başlarında gurbete gidiyor olması acı gerçek. Arkada kalanların yolları, bek-lemekten ve gözlemekten başka umurları yoktur. Onlar, analardır, eşlerdir, çocuklardır. Hepsinin umudu ayrı ayrıdır. Mektup beklerler, para beklerler, erkeğin dönmesini beklerler. Kimi zaman mektup yerine konu komşunun dedikoduları gelir. Para az gelir. Yıllar geçer erkek dönmez. Kötü haberler, gurbet konusunda, her zaman iyi haberlerin üstündedir. Halkımız; ananın dilinden, yârin, dilinden türkülerini yapar. Eski ezgilerin üzerine yeni dörtlükler koyar ve esen yelle, uçan kuşla gurbete iletir. Bu türküyü Mustafa Özgül Malatya yöresinden derlemişti:

Kara tren gelmez m’ola

Düdüğünü çalmaz m’ol

Gurbet ele yâr yolladım

Mektubumu almaz m’ola

 

Mustafa Özgül’ün kardeşi Nejdet Özgül, duyguların onun arkasından şöyle dile getirmişti:

 

“Adına sanına kurban olduğum,

Gelen yok ki seni ona soram ben

Oniki yıl senden ayrı kaldığım

Özüm tutmaz, Özgül öldü diyem ben,”

 

Dünya kurulalı beri Fırat suyu Munzur dağlarının bu yöresini aşındıra aşındıra kale duvarlarına benzeyen boğazlar oluşturmuş. Eğinin nineleri, Bu boğazları Hz. Hızır Aleyhisselam'ın kılıcıyla yararak yaptığına inanmışlar. Bu durum Fırat suyunu kinlendirdiği için Eğin ve çevresine bir damla su vermezmiş. Söz Munzur dağından açılmışken Mustafa Özgül’ün Kemaliye’de Osman Efe’den derlediği türküyü hatırlıyoruz:

 

“Munzur Dağı silelenmiş karınan

Aram açık ela gözlü yârınan”

Türküde sevdalı “Ela gözlü” yâriyle arasının açık olmasından yakınıyor. Eğin türküleri içerisinde, elagözlüler önemli bir yere sahip. Uzun havayla ve özel bir ezgiyle söylenen “Elagözlü”ler, anneler, evlatlar ve kardeşler tarafından söylense de daha çok eşini gurbete gönderen hanımların duygularını dile getirmiş. Maninin ikinci veya üçüncü dizesi genellikle; “Ela gözlerini sevdiğim ağam” şeklinde olduğu için bu adla anılmaktalar. Bazen “Ela gözlüm” yerine “Kömür gözlüm” diye kullanılmakta.

Bölgenin sosyo-kültürel yapısına bağlı olarak; türküler, aşk, gurbet, ayrılık, hasret, sitem dokurlar. Mustafa Özgül, Kubilay Dökmetaş ve Salih Turhan’la birlikte “Notalarıyla Uzun Havalarımız” adlı bir kitap hazırlamıştı. “Türkü Metinleri Sözlüğü” adlı kitabı 1996 yılında yayınlanmıştı. Ankara Radyosu sanatçısı Nazmiye Özgül’le evliydi. Hande ve Hakan adlarında iki çocuğu vardı. 7 Ekim 1998 Çarşamba günü aramızdan ayrıldı. Onun sanatçı kişiliği, türkülere olan düşkünlüğü, duyulan her Eğin türküsünde çoğalıyor. Türkülerle yaşıyor, yaşayacak. Saygıyla, rahmetle anıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar