AŞIK VEYSEL OKULU, HÜLLE VE SİVAS’TA TANIDIK GELEN DAVRANIŞLAR ACI, ACITAN GERÇEKLER

Bir sitem taşı diyebilirsiniz. Bu yazı, asla Sivaslıları kınama yazısı değildir. Elbette genelleme yapmaya hakkım yok. Haddim de değil. Bilinmeli ki attığım sitem taşı önce beni yaralar.

Belki bilmeyenler vardır. UNESCO Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, ölümünün 50. Yılı nedeniyle 2023 yılını Aşık Veysel Yılı ilan etti. Türlü uluslararası etkinliklerde Aşık Veysel anılacak. Sanırım Kültür ve Turizm Bakanlığı da 2023 içinde bir çok etkinlikler düzenleyecek.

Geçen ay yerel gazetelerinde Aşık Veysel’in adının Sivas’ta bir okuldan kaldırıldığını okudum. Birkaç ulusal gazete ve televizyon haberlerinde benzer bilgiler yayınlandı. Konu ile ilgili Valilik açıklaması Aşık Veysel adının nasıl boşa düşürüldüğünün yani hüllenin hikayesini anlatıyordu. Sivas’ta açılan bir okula Mehmet Akif İnal adı verilmişti.

Daha doğrusu Sivas Valiliği Bakanlığa bu ismin verilmesini arz etmiş, bakanlık da onaylamıştı.

Mehmet Akif İnal kimdi?

Necip Fazıl’ın etkisinde, Kahramanmaraş kökenli, sürekli TRT’de belgeseller, diziler yapılmış olan “Yedi Güzel Adam” diye tanıtılan Maveracılar diye anılan grubun bir üyesiydi. Şair, yazar olarak biliniyordu. Öğretmenlere ilişkin bir sendikanın yöneticilerindendi. Bunlar ayrıydı.

Ancak, Sivas’ta öğrencilere örnek olacak şair, yazar, eğitimci, düşünür bürokrat, kişilikli bir fert bulunamadığı veya yetişmediği için Diyarbakır’da doğmuş, Kahramanmaraş’ta yetişmiş Sayın Cumhurbaşkanımızın değer verdiği, ödüllendirdiği Maveracılardan değerli bir şair yazar Sivas’a transfer edilmişti. Adının verildiği kaçıncı okuldu bilmiyorum. Geleceğimizin nuru çocuklarımızı yetiştirecek okula adı verilmişti.

Hülle bunun neresinde diye soracaksınız. Yeni açılan Mehmet Akif İnal okuluna öğrenci bulunamayınca, Aşık Veysel Okulu’nun öğrencileri buraya nakledilmiş, Aşık Veysel adını taşıyan bina boşa çıkarılmıştı.

Yani Aşık Veysel adı silinmemişti. Ama boşa çıkarılmış, bu nedenle tabelası sökülmüştü. Çoğu dostlarım benden bir tepki bekledi. Bir art niyet olmadan tesadüfen böyle bir durum ortaya çıkmış olabilirdi. Adı verilen kişiyi de rencide etmeye hakkımız yoktu. Sustum. Ancak geçenlerde bir açıklamaya daha rastladım. Sivas’ta yeni yapılacak bir okula Aşık Veysel adı verilecekmiş.

Aşık Veysel adının bir okula verilecek olması vaadi bana bir yerlerden tanıdık geldi.

Tarih: 21 Mart 1973. Aşık Veysel bir toprağın uyandığı Nevruz günü sadık yarı kara toprakla kavuşmuş.

O gün, Hürriyet Gazetesi, Sivas’a Aşık Veysel Heykeli yaptırmak için bir kampanya başlattı. Heykeli Türkiye'nin ilk heykeltıraşlarından Kenan Yontunç yapacaktı. Bir gün sonraki Hürriyet gazetesinin sürmanşeti bu konuya ayrılmıştı. Renkli dişi başlık içinde gazetenin okuyucularla el ele Âşık Veysel heykeli yaptırdığı belirtilirken, altında bir ara başlıkta “Sivas Valisi ‘Hareket Çok Yerinde’ dedi” ibaresi yer alıyordu.

Asıl büyük başlıkta ise iri puntolarla teşebbüsün büyük ilgi gördüğü ifade ediliyordu. Sürmanşetin ortasında Âşık Veysel’in küçük bir çocuğu severken fotoğrafı yerleştirilmişti. Fotoğrafın alıntına Âşık Veysel’in çocukları sevdiği yazıyordu. Sol tarafında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın 22 Mart 1973 tarihli şiiri bulunuyordu. Son dörtlüğü şöyleydi:

Veysel adı ölmez Yaşar

Anılır mahşere kadar

Bugün onun yolundalar

Nice ümit nice Veysel

Gazetenin haber metininde, çeşitli kuruluşların böyle bir teşebbüse katkıda bulunmaya, destek olmaya hazır oldukları duyuruluyordu. Sivas Valisi Celal Kayacan’ın demeci şöyleydi:

“Âşık Veysel gibi milli bir şairin heykelinin dikilmesi çok yerinde bir hareket olacaktır. Böyle bir teşebbüse bütün imkânlarımızla müzahir olacağımız tabiidir.”

Sivas Valisi Kayacan, hükümetle temasa geçeceğini Âşık Veysel adını yaşatmak için ayrıca Sivas’ta bir liseye de adının verileceğini söylüyordu.

Sivas Belediye Başkanı’nın demeçleri Hürriyet gazetesinde sürekli yer alıyordu. Başkan, Veysel’e övgüler düzerken Sivas’ın en görkemli yerinin bu heykel için tahsis edileceğini söylüyordu. Bir çok karar değişikliğinden sonra bu yerin Sivas’ın “Cıbırlar Parkı” olacaktı.

Hürriyet Gazetesi’nin 25 Mart Pazar günkü sayısının sürmanşetinde duyuruluyordu: Kampanyaya yarından itibaren okuyucular katılabilecekti. Âşık Veysel heykeli için Hürriyet 25 bin lira ile ilk adımı atmıştı.

25 Mart 1973 Pazar günlü Hürriyet gazetesinde Sivas Belediye Başkanı Rahmi Günay’ın da bir demeci yer almıştı.

Birkaç ay sonra bu heykelin Sivas dışına sürülmesi kararın imzalayacak olan Sivas Belediye başkanı heykel yaptırma girişiminin Sivaslılar arasında büyük memnunluk uyandırdığını belirtiyordu.

Gazetenin bir gün sonraki nüshasında birinci sayfada yer alan, bir elinde asası, bir elinde sazı, kucağında torunu olan Âşık Veysel fotoğrafının altında şunlar yazıyordu:

“Anadolu’nun yetiştirdiği en büyük halk ozanı Âşık Veysel, ruhunun zenginliğini sazı ile dile getirir, şiirleri yediden yetmişe herkes tarafından kolaylıkla anlaşılırdı. Tükenmez ilham kaynağı, iç dünyasının enginliğiydi. Ozanların ozanı Veysel, özellikle sazına ve çocuklarına çok düşkündü. Günün büyük kısmında onu kucağında sazı ve yanında çocuklarıyla beraber görmek alışılan manzaraydı. “

Hürriyet Gazetesi’nin 27 Mart 1973 tarihli nüshasının bir yanında İstanbul Boğaz Köprüsü’nün tamamlandığı haberi, diğer yanında “Âşık Veysel Heykeli İçin Bağışlar Birbirini Kovalıyor” üst başlığı altında Zeki Müren’in İş Bankası Levent Şubesi veznesi önünde elinde bir tomar parayla fotoğrafı yer alıyordu. Fotoğrafın altında şöyle yazıyordu:

“Âşık Veysel’in heykelini yaptırma kampanyasına, 10 bin liralık bağışla katılan Zeki Müren, İş Bankası’nın Levent Şubesi’ne parayı yatırdı ve ‘Bu karanlık dünya ile aydınlık dünyalı insanlara ışık tutan büyük ozana naçiz bir hediye’ dedi.”

Yine küçük üst başlıkta Ümit Yaşar Oğuzcan’ın 2500 lira ile kampanyaya katıldığı belirtilirken büyük başlıkta ise İş Bankası Kültür Yayınları ile Zeki Müren’in 10’ar bin lira verdiği belirtiliyordu. Böylece daha ilk günde kampanyanın parasal varlığı 47.500 lira olmuştu.

Gazete haberinde kampanyaya katılanların listesinin gazetede yayınlanacağı belirtilirken Almanya’dan katılmak isteyenlerin neler yapması gerektiği anlatılıyordu.

İkinci gün bağış yapanları arasına 5 bin lira ile Kale Kilit, 10 bin lira ile Türk Petrol ve Madeni Yağlar T.A.Ş. katılmıştı. Dr. Binbaşı Necdet Ülker’in 500 liralık, İstanbul’dan Herman Boyacıoğlu ve Hayran Çorap Fabrikası’nın 100’er liralık bağışıyla kampanyanın varlığı 63.200 liraya yükselmişti.

Sivas Milletvekilleri Ahmet Durakoğlu ile Ekrem Kangal, Âşık Veysel’in Heykeli Kampanyası dolayısıyla bir telgraf göndermişlerdi:

“Halk edebiyatına ve Türk diline büyük hizmetleri olan yirminci yüzyılın en büyük halk şairi merhum Âşık Veysel’in Sivas’ta heykelinin yapılması için bir kampanya açmasını teşekkür ve saygıyla karşılıyoruz. Yurt çapında ilgi göreceğine inandığımız bu teşebbüsümüzün başarılı olmasını diler, saygılar sunarız.”

Güney Sanayi kampanyaya 20 bin lira ile katılırken bir kumaşa Âşık Veysel adının verileceğini açıklıyordu.

Velhasıl, benim “GÜLHANE PARKI’NIN UZUN İNCE YOLUNDA AŞIK VEYSEL” adlı kitabımda bu kampanyanın bütün ayrıntıları yer aldı. En yüksek bağışta bulunanlardan, beş lira verebilen Şişli’de bir kapıcıya kadar herkesin adlarını ve bütün ayrıntıları yazdım.

1973 yılının Nisan ayının ilk günü Hürriyet Gazetesi’nde Necmi Onur’un Sivas’tan gönderdiği bir haber vardı ki, çok anlamlıydı. Şimdi bu haberi aynen okuyalım:

“ÂŞIK VEYSEL’İN KARISI 100 LİRA BAĞIŞLADI

Sivas- Âşık Veysel’in Heykeli’ni Yaptırma kampanyasına ‘Gülizar Ana” da katıldı. Gülizar Ana kim? Kocaman ozanın karısı. Yıllar yılı aynı yastığa baş koymuş bir hatun. ‘Sivrialan’ köyünde başında beyaz örtüsü. Üzerinde renk renk elbisesileri. Kıpır kıpır gözleri… Kızarık. Bir girdi eve, bir çıktı dışarıya. Sonra bir daha girdi, bir daha çıktı. El etti bana:

-Hele gel biraz, diyerek. Vardım yayına. Dudakları bıdı bıdı oynamakta.

- Buyur Gülizar Ana.

Elini avcuma doğru uzattı. Bir şeyler veriyordu.

- Bunu Alasın.

Baktım verdiğini bir yüz liralıktı. Aldım.

- Ne bu? dedim. Kıpır kıpır gözlerini yüzüme dikti. Bakışlarında anılar yemyeşildi.

- Bunu âşığ bana ilk çıktığı zaman verdiydi, dedi. Ellerimi tuttu. Ve sonra konuştu. Gülizar, bu yüz liralık yeni çıktı. Bak ne güzel. Al da kendine bir yemeni alırsın, dediydi.

Kıpır kıpır gözlerinde minik damlalar gördüm. Birikti damlalar, sonra Gülizar Ana’nın çizgileri derinleşen yanaklarından aşağı doğru indi. Elini sıktım. Öptüm. Titrek bir sesle konuşmasını sürdürdü:

- Duydum ki, Âşığın galıbını yaptırırmışsınız (Kalıbı dediği heykeli) Bunu alasın. Götüresin gazeteye.. Benim adıma yatırasın.

1973 yılının son baharında heykelin yapımı da, kampanyada sona erdi. Toplanan paralarla heykelin masrafı çıktıktan sonra Sivrialan Köyü’ne elektrik getirilmiş, köyün okulu yapılmış, ihtiyaçları karşılanmıştı.

Ama, heykelin Sivas’a nakledileceği günlerde, Sivas’ı sancı tutmuştu.

Sivaslıların bu heykeli istemediği, Dikilmesi halinde parçalanacağı, havaya uçurulacağı gibi tehdit mektuplarından Vali korkmuştu. Belediye Başkanı da tehdit altındaydı. Bu badireden nasıl sıyrılacağını düşünüyordu: Nihayet Belediye Başkanı çözümü buldu. Uzun tartışmaların sonunda kararını Belediye Meclisinde yaptığı konuşmada açıkladı:

-Arkadaşlar Âşık Veysel, ünü bütün Dünyaya yayılan bir halk şairimiz. O bizim canımız, ciğerimiz! O bizim iki gözümüz! Şimdi Hürriyet gazetesi kalkmış Veysel gibi çok ünlü bir şairimizin heykelini Sivas gibi izbe bir Anadolu şehrine diktirmek istiyor. Buna bizim gönlümüz razı değildir. Sivas'a kim gelecek de burada Veysel'in heykelini görecek? Bana göre Veysel' in heykeli İstanbul' a dikilmeli. Çünkü İstanbul, beynelmilel bir şehirdir. Dünyanın her tarafından İstanbul'a turistler geliyor. Eğer biz, burada Veysel' in heykelinin İstanbul' a dikilmesi için bir karar alırsak, çok hayırlı bir iş yapmış oluruz! Böylece, İstanbul'a gelen bütün turistlere, Veysel'i göstermek, tanıtmak ve sevdirmek imkânını buluruz. Öyle değil mi arkadaşlar?”

Böylece Hürriyet gibi bir gazetenin çoğu gün sürmanşetinde olan diğer günler birinci sayfasında heyecanla duyurulan, yurt içinden veya yurt dışından onlarca vatandaşımızın yüzlerce öğrencinin küçük harçlıkları ile süren kampanya, Sivas için tam bir fiyasko ile sonuçlanmıştı. Kampanya süresince gazeteye demeçler veren milletvekilleri, cemiyetler, ilgili, ilgisiz kişiler sırra kadem basmıştı. Âşık Veysel’in ülkenin hocalar hocası bir sanatçıya yaptırılan heykeli daha Sivas’a gelmedin sürgüne gönderilmişti. Yeni yeri Gülhane Parkı olacaktı.

Kampanya boyunca gazeteye demeçler veren mülki ve yerel yöneticilerin, milletvekillerinin, sivil toplum örgütlerinin vaatleri bom boş çıkmıştı. Zaten çoğunun kampanyaya maddi katkı da sağlamadığı yayınlanan listelerden anlaşılmaktaydı.

Elbette bu durum aydın kesimlerde, kültür-sanat ortamında sürekli tartışıldı.

Kampanyada 335 bin lira toplanmıştı. Bu paranın 200 bin lirası heykeline, 100 bin Lirası 'köyüne getirilecek elektriğe, geriye kalanı da mezarı ile köyündeki ilkokulun ihtiyaçlarına ayrıldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar