Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

ATINI DİKEN ŞEHZADE!

Kabul edelim; Cumhuriyet dönemi boyunca, bu ülkeye verilen en büyük kültürel zararlardan birisi de heykel fetişizmidir!

Türkiye baştan başa birbirinden sevimsiz, birbirinden çirkin ve biri yek diğerine benzemeyen Atatürk heykelleri ile doludur.

Ne yazık ki, bu denli büyük bir “heykel ekonomisi” yaratıldığı halde, Türkiye’nin sanatçılarının dünya heykel sanatında esamesi okunmaz!

Çünkü, bu heykelleri yapanların büyük bir kısmının heykel sanatı ile uzak-yakın alakası bile yoktur!

Ama, Türkiye’nin dört yanında, o çirkin Atatürk heykellerini yaparak zenginleşen pek çok kişiye rast gelebilirsiniz.

İşte bu heykel tacirleri, AK Parti iktidarı ile de kendilerine yeni bir yol buldular.

AK Partili yerel yönetimler, arkalarında “anıt bırakmak tutkusu”nu en ucuza heykeller üzerinden gerçekleştirebileceklerine ikna olunca, heykelcilere gün doğdu!

Ancak, bir sorun vardı!

Heykel tacirleri, Atatürk heykelleri için İstanbul veya Ankara’da birkaç merkezde kalıp hazırlatıyorlar ve bu kalıplara çimento doldurup üzerini de boyayarak yıllarca para kazanıyorlardı.

AK Partili yerel yönetimler ise, “daha orijinal” tasarımlar istiyordu!

Ankara, Amasya, Afyon vb yerel yönetimlerinin “orijinal fikirleri” medyada yeteri kadar eğlence malzemesi yapıldı.

Tekrara düşmeme kaygısı ile üzerlerine daha fazla gitmek istemem.

Ancak, 2 yıl önce “dikildiği” halde, bir dostumun uyarısı ile, yeni fark ettiğim bir şehzade anıtı, beni tam anlamıyla “kopardı”!

Karadeniz hattından İstanbul’a yolculuk yapan bir dostum, otobüsün bir arızası nedeniyle Giresun’un Görele ilçesinin Çavuşlu beldesinde tamiratın bitmesini beklemek zorunda kalıyor. Arızanın giderilmesinin birkaç saati bulabileceği söylenince de, o halde zaman geçireyim, diyerek beldenin sokaklarında dolaşmaya kalkışıyor.

Bu arada, okurlarıma belirtmem gereken konu, Çavuşlu’nun ekmeği meşhurdur. Mahir ustaların ellerinde üretilen lezzetli ekmeklerinden mutlaka deneyin. Tabii ki, Karadeniz pidesi sevenler de, Çavuşlu’da damak çatlatan pidelerle karşılaşırlar.

Biz lafımıza devam edelim; Çavuşlu'yu gezmeye kalkışan dostum, parkta gördüğü heykelin fotoğrafını çekmiş, bana gönderdi.

Fotoğrafı gördüğümde, gözlerime inanamadım!

Kesinlikle +18 kabul edilmesi gereken bir pozisyonda atını havaya dikmiş bir şehzade denize bakıyordu!

Anatomik ve proporsiyonal hatalar, heykele burada yazmaktan hicab duyacağım bir anlam yüklüyordu!

Doğrusunu söylemek gerekirse, Çavuşlu’nun talihsizliği Belediye Başkanı’nın anıt tutkusuyla başlıyor.

Daha doğrusu, kafasındaki fikri hayata geçirecek “sanatçı” ararken, sanıyorum o çirkin Atatürk heykellerini yapan birisine denk gelmiş olmalı!

Başkan’ın özellikle de yaz günlerinde, Çavuşlu halkı denize karşı püfür püfür esen bir parkta dinlensin, kaygısıyla yaptırdığı sosyal tesiste, (hatta uzaklardan görebilirlerse Rusya’ya karşı, bu toprakların sahipsiz olmadığını göstermek için) “kimliksel bir dokunuş”u ifade edecek, elinde kılıcı ile atını şaha kaldırmış bir Osmanlı şehzadesi tasarımı şimdi, bütün Türkiye’nin alay konusu oluyor!

Nisâ suresinin 58. ayetinde “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir” deniyor ya; Çavuşlu Belediye Başkanı, tam olarak bu ayete uymadığı için, kendisini ve beldesini bütün Türkiye önünde küçültücü bir işe “imza atmış” oluyor.

Aradan yıllar geçse de, Çavuşlu’yu ve Belediye Başkanı’nı unutmayacağımız şimdiden kesindir!

Gerçi, Başkan’ın hakkını yemeyelim; kendisi gibi davranan binlerce yönetici var, ülkemizde.

İşi ehline vermek yerine, yakınına vermek, menfaat karşılığı vermek gibi “köklü gelenekler” yüzünden ne yazık ki, kültürel çözülme de hız kazanıyor.

Atını diken şehzadeden yola çıkarak, Erdoğan’ın ısrarla üzerinde durduğu “fikrî iktidar” konusuna hiç girmek istemem!

Çünkü, bu şehzadeye bakarak, Erdoğan’ın hangi fikrin iktidarını kastetmiş olabileceği gibi bir tartışmaya dalarız ki, sonucun hayırlı olmayacağını şimdiden kestirebiliyorum!

Ama, en azından Kültür Bakanlığı “heykel yapma işi”ni bir ruhsata bağlayamaz mı, diyorum?

Heykel sanatı konusunda üniversite düzeyinde eğitim almamış, diplomasız kimselere resmi kurumlar nezdinde heykel yapma izni verilmez ise, en azından gülünçlük noktasından biraz uzaklaşma şansımız olur, diyorum.

Başkan, bize acımıyorsan, kendi seçmenine acı ve atını diken şehzade heykelini kaldır, lütfen, diyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar