BELGRAT'TAN MOHAÇ'A

Aşağıya aldığım mehter marşı, Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalma. Onu Kemal Altunkaya repertuvarlarımıza kazandırdı. Ama bizler 1980 yılında yapılan darbeden sonraki günlerde sıklıkla radyolarımızda rahmetli Hasan Mutlucan’ın sesinden dinledik. Sonra her darbe veya darbe girişiminin simgesi olarak hatırlandı: Yinede Şahlanıyor Marşı

Yine de şahlanıyor aman, Kolbaşının yandım da kır atı,

Görünüyor yandım aman, Bize serhat yolları.

Davullar çalınsın aman, Aman da cengi-i cengi de harbiyi,

Görünüyor yandım aman, Bize sefer yolları.

Gâhi sefer olur aman, Aman da sefer sefer de eyleriz,

Hazan erişince aman, Bahar güzel severiz.

Gül yüzlü yari de aman, Aman da hile ile de sezeriz,

Sefersiz olamaz aman, Aman er evlatları.

Bugün anlatmak istediğim elbette Kolbaşı’nın kıratı değil. Havaya girmek için hatırlatmak istedim. Tarihi sevmeyenler sıkılmasınlar diye ayrıntıya girmeden altı yıllık bir süreci basit olarak anlatayım: 1520 yılının eylül ayıydı. Belgrad daha önce iki defa kuşatılmış ancak türlü nedenlerle fetih gerçekleşmemişti. Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı Padişahı olmuştu. Macaristan Kralı II. Lajos'a gönderdiği elçini hakaret görmüş ve öldürülmüştü. Macar kuvvetleri Knin'i ele geçirmişti. Süleyman, Belgrad üzerine sefer düzenlemeye karar verdi.

18 Mayıs 1521 tarihinde Belgrad üzerine sefere çıkan Süleyman'ın önderliğindeki Osmanlı Ordusu, bir ay kadar süren kuşatma sonrasında aldığı Belgrad'ın yanında Böğürdelen, Zemun ve Salankamen şehirlerini Osmanlı topraklarına kattı. Tuna ile Sava'nın birleşme noktası olan Belgrad'ın, Osmanlılar eline geçmesi ile, Macar Ovası, Türklere açılmış oluyordu. Belgrad'ın düşmesi ile, etrafındaki bütün kale, palanka ve kasabalar teslim olup, Osmanlı Devleti’ne katıldılar.

Belgrad'ın fethi, Avrupa'da büyük yankılar yaptı. Çünkü burası, Hıristiyanlık âleminin, ele geçirilemez kalelerinden biri kabul ediliyordu. Avusturya elçisi, bu fetihten otuz sene sonra şunları yazmıştır:

"Belgrad'ın alınışı, Macaristan'ın daha sonra içine düştüğü acı durumun başlangıcı olmuştur."

Gerçekten de birkaç sene sonra Kanuni, yeniden Macaristan üzerine yürüdü, Hıristiyanlar bir defa daha yenildiler ve Macaristan ortadan kalktı. Yıl 1526 Ağustos’un 29’u. Osmanlı İmparatorluğu ve Macaristan Krallığı orduları arasında meydana gelen ve Macaristan'ın büyük bölümünün Osmanlı hakimiyetine girmesiyle sonuçlanan bir savaş oldu. Savaş, sayıca üstün Osmanlı ordusunun hafif süvarileri, o zamana kadar Avrupalıların karşılaşmadıkları 300 seyyar top ve etkin tüfek kullanımı sayesinde, Macar ordusunun esas gücü olan ağır süvarilerini kısa sürede yok etti. Sonra, Savaş ağır bir Macar yenilgisi ile sonuçlandı.

Osmanlı Ordusu, Macar Ordusu'nu hezimete uğratmıştı. Mohaç savaşı, iki saat kadar sürmüştü. Dünyada en kısa sürede en ağır yenilgiyle sonuçlanan savaş olarak tarihe geçti. Orta Avrupa'daki en büyük güç merkezi haline gelen Macar Krallığı bu savaşın ardından bir daha belini doğrultamadı. Savaş meydanında sadece kral değil, neredeyse tüm devlet yönetimi de hayatını yitirmişti. Son söz, şiirin olsun. Yahya Kemal Mohaç Türküsünde şöyle diyor:

Bizdik o hücumun bütün aşkıyle kanatlı;

Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.

Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,

Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!

Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;

Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.

Gül yüzlü bir afetti ki her pusesi lale;

Girdik zaferin koynuna, kandık o visale!

Dünyaya veda ettik, atıldık dolu dizgin;

En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!

Bir bir açılırken göğe, son def'a yarıştık;

Allaha giden yolda meleklerle karıştık.

Geçtik hepimiz dört nala cennet kapısından;

Gördük ebedi cedleri bir anda yakından!

Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle beraber;

Bizler gibi ölmüş o yiğitlerle beraber.

Lakin kalacak doğduğumuz toprağa bizden

Şimşek gibi bir hatıra nal seslerimizden!

 

Yarın 30 Ağustos Ruhu ve Mustafa Kemal’e doğru bir giriş yapacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar