Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

BİR DÜĞÜN HİKAYESİ - RENKLERİN AŞKI

Bafa'da kara gözlü, elâ gözlü, yeşil gözlü, mavi gözlü bebekler doğdu tarih boyu. Siyah ile beyaz arasında her nüanstan insan el ele kol kola omuz omuza yaşadı birlikte. Esmer Bafalıların yeri ayrıdır benim yaşamımda. (https://www.youtube.com/watch?v=3DhU0A6-EV8&t=151s )

Dedemlerin evine sık gelen, babamların IRAZ ANA dedikleri siyahi kadın benim PATTAK NENEM idi. Salınarak yürüdüğünden bu ismi takmıştım. Pekmez ile yaptığı sütlaça bayılırdım. ARAP SÜTLAÇ adını vermiştim bu tatlıya.

Torunu Burhan abimin ayakları doğuştan sakattı. Ayaklarını kullanamadığından kolları çok güçlenmişti. Kunduracı oldu. Pantolonunun dizine bir şambrel lastik diker diğer eline bir nalın alır öyle yürürdü. Ağaçlara tırmanmada üstüne yoktu. Üzüm sarılı kavaklara kedi gibi tırmanıp üzüm topladığını hatırlıyorum. Ben minik bir çocukken benimle oynar, güreşirdi. Sırtına bindirir gezdirirdi. BLUM ABİ adını koymuştum ona. Burhan Abi benim herkesten çok sevdiğim, birlikte olmaktan mutlu olduğum BLUM ABİM idi. Çok sevilen bir insandı. İçkiyi çok severdi. Para tutmazdı. Ölümü alkolden oldu. Elli küsur yıllık yurtdışı macerasından döndüğümde mezarını aradım. Bulamadım.

Yunus Emre diyor ya,

Bir garip ölmüş diyeler
üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin

İşte o misal.

Babası Süleyman Abi polis oldu. Burhan Abinin annesinden ayrıldı başka bir hanımla evlendi. İstanbul'a göçtü. Çocuklarından ikisini anımsayanlar olacaktır. Artık aramızda olmayan sevgili arkadaşım İlhan Küçüktepe, Zeynep Değirmencioğlu'nun başrollerini oynadığı AYŞECİK filmleriyle meşhur olmuştu. İhsan Küçüktepe ise İlker İnanoğlu'nun başrollerini oynadığı YUMURCAK filmlerinde ün yaptı.

Kardeşlerden İrfan Antalya'da yaşıyor çocuklarıyla. Zaman zaman görüşüyoruz. Bir de aynı sülaleden Gümüş dayının oğlu Mehmet'imiz var. Onu çocukluğundan beri görmedim.

Pek çoğumuz Milas, Söke, Bodrum, İzmir, İstanbul gibi yerler olmak üzere tüm Türkiye'ye hatta Dünya'ya dağıldık.

Sevgili Ekrem Tunca. Gemide aşçı. Devamlı devri alemde, Dünya'yı dolaşıp duruyor. Evi Milas'ta. Oğullarından birine de DÜNYA adını vermiş. Dünya Milas'ta rehberlik yapıyordu. Özellikle İncirli Mağara'sında. Günün birinde İsveç'te yaşayan Boşnak kızı Emine'yle göz göze gelmişler, kitlenmiş bakışlar mağaranın karanlığında. 10 Eylül akşamı Milas'ta bir kır düğünü yaptık onlara.

Çamlar ve zeytinler, çınarlar, dutlar, incirler ve rengarenk ağaçlar ve çiçeklerin ülkesi Karya'nın başkenti Milas, eski günlerindeki görkemli şölenlerinden birini yaşadı o gece.

Milas Milas olalı böyle düğün görmedi. Ben doğrusu KOCA ARAP çalınmaya başladığında yerimde duramam. Hızlı parçaları sevmem. Hele Milas'ta ANGARA'NIN BAĞLARI havasını duyunca cinlerim tepeme çıkar, kızarım. "Ege'de ne işi var bunun?!." derim. Amma bu kez babamın da arkadaşı olan Hilmi Abim, Ayşe Halam, damadın babası sevgili kardeşim Ekrem, damat Dünya, eşi Emine (Onlar "Emina" diyorlar) ve diğer hınım hısımla öyle bir Ankara havası oynadım ki, hanım bile şaşırdı...

Dünya ile Emine İsveç'in başkenti Stockholm'de yaşayacaklar. İsveç sarışın ve mavi gözlü insanların ülkesi denir ya, hiç de değil. Aslında orası da Milat sıfır "0" yılında TURKLAND'dan Türk ve Asyalıların gelmesiyle bize benzedi. Nasıl bizde yetmiş iki millet varsa artık orada da var.

Ben beş çocuk verdim İsveç'e. Dünya ile Emine'nin de çocukları olacak. Ve Şair Baba Nazım'ın dediği gibi,

...harikulâde bir beşik olacak dünya,

siyah,

beyaz,

sarı

bütün çocukları

sallıyan

mavi atlas döşekli bir beşik.

Yeni evlileri kutluyorum. Onlara ömür boyu mutluluklar diliyorum.

Bir yastıkta kocasınlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar