BU NEDİR; BU NEDİR? HAYDİ BİL BİL!

Gazeteciliğimin acemilik yıllarıydı. Bir tören haberini yazarken kalıplaşmış “günün önemine binaen yaptığı konuşmada” diye başlar, kim konuşmuşsa onun sözlerinden birkaç cümle eklerdim.

Bir süre sonra bu tür hazır kalıpları kırabilmiş, kendi anlatımıma kavuşmuştum.

Nereden aklıma geldi?

Günümüzün önemine ve anlamına binaen (-dayanarak, –diği için, –den dolayı, –den ötürü….) sekiz yıl önce yazdığım bir yazı dizisi aklıma geldi.

Aradım, buldum. İlk bölümüne “Bu nedir?” sorusu ile başlamışım. Çok değersiz, yararsız kimi şeyleri baş üstü edilip göklere çıkarırken, çok değerli olanları küçümsediğimiz, dudak bükerek hakaret anlamları yüklediğimizden söz ederek yazıma başlamışım.

Yazacağım nesnenin yararlarını, taşıdığı vitamin ve kimyasalların erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı pek çok yararlarını birer birer saymış dökmüştüm. “Bu nedir,” sorusunu doğru yanıtlayan bir kişiye sinema bileti alacağımı yazmıştım.

Aman Allah’ım, muzdan avokadoya, limondan domatese, cevizden fındığa kadar kimler ne yanıt vermemişti ki? Yalnız bir kişi doğrusunu bilmişti. O da uzak bir şehirde olduğu için, sekiz yıldan beri vaadimi yerine getiremedim. Ama unutmadım.

O çok değerli, ama bir o kadar da küçümsediğimiz bir besindi o…

Nihayet değeri anlaşıldı? Dün Gelişim ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Özlem Ağırman sosyal medya hesaplarında, hani adını bile söylemeye utandığımız, etiketlere esas adı yerine farkı isimler yazdığımız yiyeceğin fotoğrafını paylaşmıştı.

Her ne kadar bu fotoğrafı yazımın ekine eklediysem de sizi fazla merakta bırakmayayım. Ne olduğunu hemen yazacağım. Ama, önce bir destan aktarıp şairini sorayım, bilenlere bu kez birer kitap armağan edeyim. Haydi aşağıya aldığım destanın şairini bilin:

“Belli vazifesini yapmış Bostancıbaşı

Sabahleyin baktım ki hıyarla dolmuş çarşı

Dizilmiş tablalara uzunu ve kısası

Kurmuşlar hal içinde maruf hıyar masası

Hıyar deyip geçmeyin, şifadır çok maraza

Koklatırsınız kurda, yedirirsiniz kaza

Hıyarın pörsümüşü çobana azık olur

Tazesi, endamlısı çadıra kazık olur

Hıyarın çaparı var, beyazı, langası var

Pazarlarda bölüğü, bakkalda mangası var

Al küçüğü turşu kur, büyüğü salata yap

Kırk dört santimliğini kamyona balata yap

Memleket baştan başa hıyar tarlası gardaş

Bu toprakta yetişir hıyarın hası gardaş

Seyreyle hıyarları sabahın seherinde

Altmış okka vitamin dans eder beherinde

Seracı hıyarları cılız ve kısa olur

Medya suyu verince topala asa olur

Hıyarın kıymetini bilmemek nankörlüktür

Halka hıyar dağıtmak en büyük bonkörlüktür

Çiçeği burnundası makbulmüş bir zamanlar

Hıyardaki hassayı bostancıbaşı anlar

Derler ki, hıyar taze, hıyar ucuz olmalı

Hıyar seven adamda beş çuval tuz olmalı

Nerde konuşan hıyar, nerde yürüyen hıyar

Peşinden milyonlarca dâhi sürüyen hıyar

Gün gelecek hepsini göreceksiniz elbet

Her hıyara statü vereceksiniz elbet

Belâgatı yükselir hıyar yiyen adamın

Ruhuna revnak gelir hıyar yiyen madamın

Günümüz hıyar kesme, hıyar soyma günüdür

Vatan-millet aşkıyla hıyar oyma günüdür

Kral sofralarına lâyık olmalı hıyar

Siyaset denizinde kayık olmalı hıyar

Kalkınacak bir ülke hıyar ihraç etmeli

Yetişmiş hıyarları başına taç etmeli

Hıyar seminerleri yapmalıyız durmadan

Kuru hıyar evlâdır baldan ve kavurmadan

Bırakın çağdaşlığı, bırakın sağı-solu

Toprağımız mümbittir, her taraf hıyar dolu

Çıktık açık alınla hıyarlar bostanından

Alınmasın kelekler bu hıyar destanından

Selâm olsun tablada, dalda yatan hıyara

Selâm olsun alkışa göbek atan hıyara

Selâm olsun toprağa ve suya ve gübreye

Helâl olsun besteye, helâl olsun güfteye

Tazelendi bilcümle hıyarların şerefi

Ne mutluluk bizlere, tutturduysak hedefi.

Eskiler malumu ilan etmek derler. Şimdi size sözünü ettiğim yiyeceğin “Hıyar” olduğunu söylesem, Bana “Biliyoruz her halde, bizi kör cahil mi sandın,” diyeceksiniz.

Evet, bir birinize hakaret olsun diye “Hıyar” hatta hızınızı alamayıp “Hıyar oğlu hıyar!” dediğiniz yiyecekten söz ediyorum. Durup dururken hıyar da nereden çıktı diye sorarsanız, yazayım.

Evet başa dönecek olursam “Günün önemine binaen” Hıyar, pahalılığın maskotu oldu. Artık birine “Hadi be hıyar oğlu hıyar” diyemezsiniz. Gayrı “Hıyar-ı ekber,” demeniz gerekir.

Yeter mi? Hayır yetmez. Siz “doydum,” deyinceye kadar hıyarı yazmaya devam edeceğim.

Yukarıda yazdığım “Hıyar destanı”nın şairini unutmadım. Yarınki yazımda hıyarnamelerden söz ederken sizleri Langa’nın ya da Çengelköy’ün hıyar bahçelerine götüreceğim.

Yanınıza tuz almayı unutmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar