Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ'MÜZ KUTLU OLSUN!

Geçenlerde, bir dostuma, "telif" konusunda dünyanın neresinde olduğumuzu örneklemek için anlatmıştım.

Şimdi, Çalışan Gazeteciler Günü vesilesi ile sizlerle de paylaşmak istedim.

***

Meşhur Alekasandr Parvus (gerçek ismi: İsrail Lazarewiç Helphand) vardır.

Dünya sosyalist hareketi onu iki nedenden dolayı iyi tanır.

Birincisi; Leo Troçki ile birlikte Kesintisiz Devrim kitabının ortak yazarıdır.

İkincisi ise, 1917 Sovyet Devrimi'ne yol açan, İsviçre'nin Zürih kentinden, Almanya ve Finlandiya üzerinden Petersburg'a Rus komünist mültecileri taşıyan "mühürlü vagon" girişiminin fikir babası ve organizatörüdür.

***

Biz ise, Parvus'u farklı iki nedenden dolayı tanırız.

Birincisi; Osmanlı'nın Mali Tutsaklığı kitabı ile, ülkemizin Batı emperyalistlerine bağımlılığı konusunda ilk sosyalist analizi yazan kişi olduğu için.

İkincisi ise, Osmanlı devletinin ihtiyacı olan askeri malzemeleri, Alman Krupp, İngiliz Vickers gibi şirketlerden gizli yollardan temin ettiği için.

***

Buraya küçük bir parantez açarak, Aleksandr Parvus'un İstanbul'a 1910'da geldiğini ve 1908 Devrimi'ne katılmasının tarihsel açıdan da mümkün olmadığını; yani, hem TRT'de yayınlanan Abdülhamit dizisinin ve hem de komplo teorilerini analiz sanan bir takım zevatın iddialarının gerçek dışı, kuru gürültü olduğunu ekleyelim.

Parantezi kapadık.

***

İşte, bu Parvus Rusya'da ikinci kez çarlık tarafından kürek cezasına mahkum edilince bir şekilde kaçarak, 1891'de Almanya'ya ulaşır.

Almanya Sosyaldemokrat Partisi'nin (SPD) liderleri olan Karl Kautsky, Clara Zetkin ve Eduard Bernstein'ın himayelerinde, Alman solunun en büyük gazetesi olan Vorwärts'de makalelerini yayımlamaya başlar.

Parvus, yayımlanan makaleleri karşılığında aldığı telif ücreti ile zor koşullarda kendi hayatını sürdürür ve Rusya'da kalan eşi ve çocuklarına da para göndererek, onların geçimini ve sonrasında Almanya'ya kaçmalarını sağlar.

Bu hikâyeden haberim olduğunda, sanıyorum 1985 yılıydı.

Elbette çok şaşırdım ve halen de şaşırıyorum.

***

Lise yıllarımda İstanbul'da yayınlanan dergilere Adana'dan haberler yazarak başlayan maceramda, 17 yaşımda, 1978'de yayınlanan Aydınlık gazetesine düzenli haberler yazarak, maddi anlamda olmasa da, manevi anlamda profesyonel gazeteciliğe adım atmıştım.

Bugüne kadar, nadiren para kazandım gazetecilikten.

Hatta, bazı gazetelerden hâlâ alacaklıyımdır.

Hem maddi, hem de manevi anlamda!

Gazetecilik dışında yürüttüğüm işlerimden ekmeğimi kazanma şansım nedeniyle, mesleğe hep fikir mücadelesi çerçevesinde baktım.

Hâlâ da, benim için gazetecilik, öncelikle bir fikir mücadelesi platformudur.

Ancak, yüzbinlerce insan için ise, akşam yiyeceği sıcak yemeğin, okuyacağı üniversitenin, doktora götüreceği annesinin gerektirdiği maddiyatın karşılığıdır, gazetecilik.

***

Aleksandr Parvus'un hikâyesinin peşinde koşarken öğrendiğim gerçek beni sarsmıştı.

Düşünün ki, sosyalist/radikal bir gazetede yazdığınız makaleler için size ödenen parayla hem geçiniyorsunuz ve hem de sılada sizden haber bekleyen ailenize ayakta kalabilecekleri kadar artırabiliyorsunuz.

1891 yılında, Almanya'da mümkün olan bir şeyin 2021 yılında Türkiye'de hayal dahi edilemiyor oluşunu sorgulamayan, ama ülkenin ekonomisi ve geleceği hakkında bol keseden analizler yapan sosyalistlerimiz de var!

Çalışan Gazeteciler Günü'müz kutlu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar