Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

CEMEVLERİ SALDIRGANI İFŞA OLDU

Hicri takvimde Muharrem ayının birinci gününde, yani; ülkemizde, Kıbrıs’ta, Kırım’da, Suriye’de, Irak’ta, İran’da, Azerbaycan’da ve Balkanlarda yaşayan Kızılbaş Alevilerin Kerbelâ Yası için 12 gün tuttuğu Matem Orucu’nun başlangıç gününde, Ankara’da 4 cemevi ve 1 köy derneğine saldırı girişimi oldu.

Saldırı girişimine hem siyasi partilerden, hem devlet yönetiminden ve hem de sivil toplum kuruluşlarından tek ses halinde karşı açıklamalar yapılması, Türkiye’de Aleviler üzerinden siyaset oyunu oynamak isteyenlerin heveslerini kursaklarında bıraktı.

SALDIRGANIN İLGİNÇ ROTASI

Saldırgan, ilk olarak gittiği Çankaya Belediyesi’nin idari yönetimindeki Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi’nde güvenlik görevlilerinin direnişi üzerine içeri giremiyor.

Orayı terk eden saldırgan, yine Çankaya’da bulunan Türkmen Alevi Bektaşı Vakfı Genel Merkezi’ne saldırı yapıyor. Oran’da bulunan Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cemevi ile Kocatepe Camisi yakınlarında bulunan Türkmen Alevi Bektaşı Vakfı Genel Merkezi arasındaki mesafe 5 kilometreden fazla.

Saldırgan, daha sonra Tuzluçayır’daki Ana Fatma Cemevi’ne gidiyor. Türkmen Alevi Bektaşı Vakfı Genel Merkezi ile Ana Fatma Cemevi arası da yaklaşık 5 kilometre bir mesafe tutar.

Salldırgan, buradan çıkıp önce yaklaşık 500 metre mesafedeki Divriği Gökçebel Köy Derneği’ne, daha sona 1,5 kilometre mesafedeki Şah-ı Merdan Cemevi’ne saldırıyor.

Saldırganın izlediği rotayı incelediğimizde, yaklaşık 45 dakika içerisinde tüm bu saldırıları yapabilmesi için önceden deneyimli, bölgeyi tanıyan ve adreslerde keşif yapmış olması gerektiğini düşünüyorum.

Ankara’da yaşayan ve bu kuruluşları tanıyan bir Alevi dahi 45 dakikalık sürede bu güzergahı tamamlayamaz.

Ancak, burada ilginç olan, güzergahın kendisi değil. Seçilen Alevi kuruluşlarının (köy derneği ile birlikte) hepsinin farklı eğilimlerden Alevileri temsil ediyor olması, asıl ilginç olan. Bu tespit aklınızda olsun, saldırganın arkasındaki kimliği deşifre ederken yine konuşacağız.

SALDIRGANIN AMACI NE?

Kabul etmek lazım ki, saldırgan eğer isteseydi, herhangi bir cemevini kan gölüne çevirebilirdi.

Ancak, hem farklı eğilimlerden ve hem de çok sayıda kuruluşun seçilmiş olması, daha çok sansayon yaratma yönünde bir hedef olduğu izlenimi veriyor.

Bu tür sansasyon yaratmaya yönelik eylemlerin asıl amacı ise, genellikle toplumsal algıya müdahale etmektir.

Böyle bir saldırı ile kimler sansasyon yaratmak isteyebilir, sorusunu sanıyorum, güvenlik güçleri de cevaplamak içim çeşitli araştırmalar yapıyordur.

Açık söylemek gerekirse, böyle bir saldırı Sünni veya Alevi inanç toplumları açısında herhangi bir fayda içermez.

Aleviler Kerbelâ’da katledilen Hz. Hüseyin ve beraberindeki 72 masum için yas tutarken, cemevlerine saldırı onların acılarının daha da artmasına yol açar.

Aynı şeyleri, Sünni inanç toplumu için de söylemek mümkündür. Hiçbir Sünni inançlı Türk vatandaşının, Alevilerin ibadethanelerine, hem de Muharrem yasının birinci gününde saldırılmış olmasından fayda umacağını düşünemem.

Yine, siyaset dünyasına baktığımızda da, Cumhur ve Millet İttifakı partilerinin bu saldırıdan herhangi bir fayda elde edemeyeceği açıktır.

Kaldı ki, toplumun tüm kesimlerinin saldırıyı aynı kararlılıkla lanetlemesi de gösterdi ki, “saldırganın patronu” düzen dışı bir merkezde aranmalı.

SALDIRGAN KİMDEN EMİR ALDI?

İsminin Ahmet Ozan K. olduğu açıklanan saldırganın TEM'de yapılan sorgusunda “İlahi bir güç tarafından bana bu saldırıyı yapmam söylendi. İçimden gelen emir ile yaptım. Kimseden talimat almadımdediği öğrenildi.

Bu ilginç ifade, bana Papa suikastçisi Mehmet Ali Ağca’yı hatırlattı.

Nazi Almanya’sının Propaganda Bakanı Josepf Goebbels’in temel ilkelerinden birisi, yalan ne kadar büyük ve inanılmaz (spektakel) olursa, kitleleri inandırmak o kadar kolay olur, idi.

CIA operasyon şefi Antonio Joseph Mendez ve Orta Asya ofisi şefi Ruzi Nazar’ın İran’da olduğu dönemde Mehmet Ali Ağca da oradaydı.

Mehmet Ali Ağca bu konularla ilgili olarak İtalyan yargıç Martella’nın yanında Türk yargıç Binbaşı Önder Ayhan ve askeri savcı yardımcısı Tevfik Tunç Onat’a ifade verdi. İtalyan kâtip Amaldo Casano, Türk tercüman Rafet Altındağ ve Ağca’nın avukatı D’Ovidio’nun da bulunduğu ortamda, zapta geçirilen tutanaktan anlıyoruz ki, Ağca, Nisan 1980 sonlarına doğru İran’dan Türkiye’ye giriş yapmış. Ağca’nın Ocak 1980 içerisinde İran’a giriş yapmış olması ihtimali yüksek.

Dolayısıyla, Papa suikastçisi Ağca, CIA’nın en üst düzey operasyon şefleri ile birlikte aynı dönemde İran’daydı ve büyük ihtimalle de orada Papa suikasti için eğitildi.

Dolayısıyla, onun suikast sonrasında “ben mesihim” şeklindeki ifadesinin çok önceden kurgulanmış olması ihtimal dışı değil.

Ahmet Ozan K.’nın bu eylemleri yapmasının kendisine “ilahi bir güç” tarafından söylendiğini belirtmesi, bu bakımdan tipik bir Gladyo senaryosuna benziyor.

SALDIRGANIN BAĞLI OLDUĞU TARİKAT

Güvenlik güçleri mutlaka araştırıyordur ve belki de biz bu yazıyı yazarken somut delillere de ulaşmış olabilirler.

Ancak, biz de elimize ulaşan bazı bilgileri paylaşalım.

Ahmet Ozan K.’nın bu eylemi tek başına gerçekleştirmiş olma ihtimali hayatın olağan akışına uygun değilse, o halde arkadaş ve aile çevresine yoğunlaşmak gerekir.

Saldırgan son 7 gün içerisinde Tekirdağ’a neden gitti, orada kimlerle görüştü?

İnşaat işçisi bir insan, İzmir Tekirdağ arasında mekik dokuyacak, oradan Ankara’ya vesair arabasına dolduracak yakıt parasını dahi bulamaz. O halde, Ahmet Ozan K.’nın finansörleri kimlerdir?

Aile çevresindeki İBDA-C bağlantıları araştırıldı mı?

Bu bağlantıların saldırgan üzerindeki etkisi hangi düzeydedir?

Yine, saldırganın ve ailesinin PKK’nın siyasi kanadıyla ilişkisi araştırıldı mı?

Bu soruların cevapları bir araya getirildiğinde, Ankara’da cemevlerine saldıran Ahmet Ozan K.’nın sıradan bir meczup olmadığını, tersine Türkiye düşmanı bir yapının elemanı veya piyonu olduğunun anlaşılacağına inanıyorum.

Alevi inanç toplumu, yüzyıllardan gelen kadim barışçı ruhu ile, Türkiye’de yaşayan herkes için barış ve huzur içinde birlikte yaşama iradesini ifade etti.

Kerbelâ’da katledilen Hz. Hüseyin ve beraberindeki 72 masumun ruhları şâd olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar