CESUR KADIN GAZETECİMİZ SELMA RIZA

O kadınlar olmasa, insanlık tarihimiz utançlar içinde kalırdı.
Osmanlı İmparatorluğu devletinin başında 34'üncü padişah Abdülhamid geçmiştir.Onun çeyrek yüz yıla mal olacak baskıcı iktidarına karşı doğan Osmanlı Aydınları arayışta'dır.

Selma Rıza adı tarihe bu sürecin içinde bir vatanperver olarak imzasını atacaktır.
Ağabeyi Ahmet Rıza bey'in verdiği destek,
gösterdiği yolun uzun maratonun yolculuğuna girer.
Birinci dereceden aldığı eğitim ve dil bilmesi daha güçlü yapılara götürür.

1899'da ağabey'i Fransa'ya
Jön Türk hareketine katılmaya gidince,
Selma Rıza ailesi'nden gizli Paris'e gider.
Orada Sorbonne Üniversitesine başlar.
10 yıl burada yaşar.
İttihat ve Terakki Cemiyeti Paris Şubesine üye olur.
Cemiyetin tek kadın üyesidir.
Tanzimat döneminin ilk Türk kadın gazetecisi ve romancısı olur.
Ailenin yedi çocuğunun en küçüğüdür.
1897'de
"Uhuvvet" adlı ilk romanını yazdı ama yayınlamadı.
Bu dönem de kadınların sosyal hayattaki yeri için büyük adımlar attı.

1908'de Meşrutiyetin ilanı ile Yurda döndü.
Kadınlara ait yeni gazeteler ve yayınlar çıkarmak için özen gösterdi.
1910-1912 arasında iki roman daha yazdı ve yayınlamadı.
Kadınların çok eşlilik,
görücü usül ile evlenme gibi durumlara karşı ciddi mücadele yazıları kaleme alır.
Paris'teki "Şura-yı Ümmet" Gazetesinde çalışması ile ilk Türk kadın Gazeteci ünvanını aldı.
Selma Rıza yaşadığı dönemin ve siyasi arenanın en zor yılları,günlerini hep kadınlar için kurulacak cemiyetler,
gazeteler,
çocuklar için açılacak okullar gerçekleşsin diye hiç durmayan bir emek koyar.
Aslında bütün kirli iktidar baskısına karşı cesur tavrı güzel sonuçlar verir.
Adile Sultan Sarayı, Türkiye'nin ilk yatılı Kız Lisesi'nin açılmasına ön ayak olur.
Abdülhamid 1918'de öldüğünde bıraktıkları ile düşüncelerimiz Selma Rıza'nın 1931'deki ölümü uzun bir tarih dersi olarak hala derin incelenecek bir
konudur!