Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

DERVİŞ GÖNÜLLÜLÜĞÜN YOLUNA DÜŞMEK

Derviş gönülsüz gerek; Sevgili dostlar!

Oldum olası bu kelime içimize kıpırtı eker ve bizi ısıtır. Alp’ler, Derviş Gaziler, Erenler; hangisini tercih ederseniz edin size bir şeyler yüklüyor. Mesela ağırbaşlılık, mesela kanaat ehli olma, mesela dünyanın varına insanlığını ve değerlerini feda etmeme, mütevazi olma tıpkı meyveleri olan ağacın dallarının yere eğilmesi gibi,mesela arif olma, ömrünü güzel ahlak için tüketme…

Türk-İslam kültüründe derviş nasıl tanımlanıyor bir de ona bakalım isterseniz:

İyi bir eğitim almış (beden ve ruh olarak insanı tanıyan yönüyle eğitim), aza kanaat eden, herkese iyilik ve yardım için çırpınan, hoşgörülü, vefakar, cefakar, fedakar, çoğu bir meslek edinmiş erdemli kişiliğe sahip insan anlaşılıyor!..

Bu tanım bize Suffa Okulunu ve öğrencilerini hatırlatıyor. Peygamberimiz (as) eğitim almış kanaat ehli ve İslam ahlakının,ilmin öncülüğünü yapmış mübarek sahabeler.(Cümlesine rahmet olsun)

Yesevi ocağında pişen yiğitleri hatırlatır.

Başka neyi hatırlatır?

Bir de Kur’an’a bakalım ondan neler hatırlatır?

‘…İyilik, güzellik, hayır, mutluluk ve takva üzerine yardımlaşın. Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/saldırganlık üzere yardımlaşmayın…’ (Maide/4)

‘O kimseler ki; Zekat için çalışırlar.’(Mü’minun/4)

‘İyiliğin karşılığı yine iyilik değimli dir?’ (Rahman/60)

Sözünü ettiğimiz güzellik bu ayetlerle çok örtüşüyor düşüncesindeyiz efendim!

Temiz bir kişiliğin inşası ancak sağlam bir iman ile mümkündür. Derviş dediğimiz kişilikte öncelik iman eğitimidir. Sonrası gıpta edilecek verici bir kişiliğe sahip olmaktan geçiyor.

Dervişliği insanı tanıma olarak tanımladık. İnsanı tanımak zannettiğimiz kadar basit bir iş değildir. İnsanı tanımada aldığımız aile eğitimi, çevre ve önyargılar hakimdir. Modern psikoloji insanı tanımanın önceliğinin önyargılardan arınarak gerçekleşebileceğini söyler. Derviş Yunus ise: ’Yaradılanı hoş gördük; Yaradan’dan ötürü’ diyerek formüle eder.

Başkalarını tanımadan önce kendini tanımaysa en önemli adım. Kendimizi tanıma, duygu, düşünce ve bedenimizle ilişki kurabilmek. Böylece gerçek duygu ve düşüncelerimizi fark etmek. Kendimizi yönetmeyi başarmak anlamına geliyor. Yine Yunus’ça dillendirirsek: ’Miskin Yunus çiğ idik piştik Elhamdülillah’.

Bugünün müslümanı kültürel kodlarımızda var olan bu değerlerin peşinden gitmek mecburiyetindedir. Bunları anlayamaz isek eksik kalırız ve dindarlık algımızda eksik kalmaya mahkum olur. Birlik ruhunu yakalama ve farklılığın rahmet olabilmesi için bu öğretileri içselleştirmede daha fazla geç kalmamalıyız.

Yoksa birbirlerimize insafsızca kıymaya devam ederiz. Ayıp ve kusur araştırıcılar olarak birbirlerimizin dindarlıklarını imha etmeye de devam ederiz. Halbuki bizim imhaya değil; İslam ahlakıyla örüntülenmiş yüksek bilinç düzeyinde bir dindarlık inşasına ihtiyacımız var.

Keşke fark edebilseydik!...

Sevgili Dostlar! Bu bağlamda kendimize şu soruyu soralım mı? Bizim gönlümüzde ne kadar dervişlik var?

 

ERENLER

Erenler hey erenler;

Gönüllere girenler,

Aşk ile demlenenler,

Hac-ı Bektaşi gibi!
 

Birlik imiş şiarı;

Sevgi en büyük karı,

Hoşgörü onun yarı,

Derviş Yunus’um gibi!

 

Horasan tüten ocak;

Yayıldı köşe, bucak

Mazluma açtı kucak,

Ahmet Yesevi gibi!

 

Tövbeni bozsan da gel;

Umuda at bir çengel,

Hak katında yok engel,

Rumi Mevlana gibi!

Gülay SORMAGEÇ

Önceki ve Sonraki Yazılar