Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

DEVLET BAHÇELİ VE ALEVİLER

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 11 Ekim 2022 tarihinde Alevi inançlı yurttaşların talepleri ile ilgili olarak son derece önemli bir konuşma yaptı. 

Özellikle de, 7 Ekim’de Şahkulu Dergâhı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Alevileri kapsayan yeni düzenlemeler hakkında verdiği bilgilerin ardından, Cumhur İttifakı’nın ikinci ortağının yaptığı bu açıklamalar, ne yazık ki, Alevi toplumunu temsil iddiasındaki kuruluşların temsilcileri tarafından değerlendirilmedi.

Halbuki, MHP lideri Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının ardından ortaya çıkan kimi soru ve şüpheleri gidermeye yönelik bir konuşma yapmıştı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup konuşmasında Alevi inançlı yurttaşları ilgilendiren düzenleme hakkında şu ifadelere yer verdi:

“ALEVİ İSLAM İNANCINA SAHİP KARDEŞLERİMİZİN HAKLI TALEPLERİ VARDIR”

“Bildiğiniz gibi, Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimizin haklı ve meşru talepleri vardır ve bu talepler temiz bir mizaçla, kardeşliğin alicenaplığıyla adil, eşitlikçi, insani, tarihi, kültürel, hukuki ve hakkaniyetli ilkeler mihverinde karşılanmalı, ortak akıl ve geniş bir uzlaşma zemini oluşturulmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanaatimiz hep bu yönde olmuştur.

Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimiz bizim canımız, can beraberimizdir. Ne ayrımız ne de gayrımız vardır. Cami ne kadar bizimse, cemevi de o kadar bizimdir. Saz bizim, söz bizimdir. Cem bizim, semah bizimdir.

“CEMEVİ GERÇEĞİ KABUL EDİLMELİDİR”

Hep dedik, yine diyoruz; Alevi kardeşlerimizin hayatında tartışılmaz bir yer etmiş olan cemevi gerçeği, siyasi kaygılardan uzak, cami-cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden kabul edilmelidir.

Cemevi, inanç ve kültür hayatımızın vazgeçilemez bir gerçeğidir.

Bu gerçeği tahrip ederek asıl manasından ve müktesebatından koparmak çok tehlikelidir.

Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz, cemevinin ibadethane olarak tarif ve tanımlamasının arzusundadır. Aleviliğin hem inanç boyutu hem de kültürel bir yapısı vardır.

Şayet Alevi kardeşlerimiz cemevini ibadethane görüyorsa ki öyledir, bize düşen buna saygı duymak ve peşin hükümlerin ambargosundan kurtularak yapıcı ve destekleyici bir tavır almaktır.

Bunda çekinecek, tereddüt edecek, endişeye kapılacak hiçbir şey olamayacaktır.

Kimin nerede ve nasıl ibadet edeceğinin yazılı bir kuralı, bağlayıcı bir hükmü, genel geçer bir ilkesi yoktur.

“LÜTUF DEĞİL, GECİKMİŞ HAKLARIN VERİLMESİ KARARI”

Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından geçtiğimiz hafta cuma günü Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimize yönelik iyileştirici ve müspet açıklamaları tümüyle destekliyor, çok isabetli bulduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bünyesinde Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurulacağının, cemevi hizmetlerinden eğitim faaliyetlerine kadar tüm çalışmaların bu kurumsal yapı altında kamu güvencesi desteği ve denetimiyle yürütülecek olmasının, cemevlerinin aydınlatma, içme ve kullanma suyu, yapım, onarım, bakım giderlerinin karşılanması ve imar planlarındaki yeriyle ilgili tüm sorunların çözüleceğinin, cemevlerinde erkân hizmetlerini yürütmekten sorumlu Alevi Bektaşi inanç önderlerinden talep edenlere de bu kurumsal yapı bünyesinde kadro verileceğinin bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız marifetiyle ilan edilmesi, milli birlik ve beraberliğimize muazzam bir katkıdır.

Bu reform mahiyetli demokratik, kültürel ve inanç bazlı adımların Alevi kardeşlerimize bir lütuf değil, gecikmiş haklarının önemli bir kısmının verilmesiyle ilgili karar olduğunu ifade etmek de boynumuzun borcudur.”

ALEVİLER KONUSUNDA MHP’NİN GÖRÜŞÜ YENİ DEĞİL

Doğrusunu söylemek gerekirse, MHP lideri Bahçeli’nin Aleviler hakkındaki ilk cesur çıkışı bu değildi.

Bahçeli, 2014 yılında da, 6 maddede önerilerini kamuoyu ile paylaşmış ve devleti “cesur olmaya” davet etmişti.

İşte Bahçeli'nin 2014 yılında yaptığı 6 maddelik önerisi;

1- Aleviliğin nitelikli eğitim ve kadro ihtiyacını karşılayacak, Türkiye Alevilik Araştırmaları Merkezi kurulmalıdır. Bu merkez desteklenmeli ve özerk olmalıdır.

2- Milli Eğitim Bakanlığı’nda din kültürü derslerinin müfredatına doğru objektif bilgiler dahil edilmelidir.

3-Alevi İslâm inancı önderlerinden ilahiyatçılardan oluşan özel ihtisas komisyonu kurulmalıdır.

4- Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, ortaya çıkacak külliyatın orijinallerine sadık kalınarak yayınlanmalıdır.

5- Alevi İslâm inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda radikal düzenlemeye gidilmelidir.

6- Cemevi gerçeği ön yargılarına kapılmadan, cami-cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden tam olarak kabul edilmelidir. Cemevlerine devlet yardım etmelidir.

Bahçeli’nin 2014 yılında yaptığı önerilerden kimileri hayata geçirildi.

Örneğin, MEB içerisinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitapları yeniden ele alınarak, Alevi akademisyenlerin de katılımı ile müfredata Hz. Ali, Alevilik, Muharrem ve Kerbela, Hızır gibi konularda eklemeler yapıldı.

Kimi üniversitelerde Alevilik Araştırmaları merkezleri/enstitüleri kuruldu.

2007’de kurulan Nevşehir Üniversitesi’nin ismi 2013 yılında Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirilmişti.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Hacı Bektaş Velî başta olmak üzere, Aleviliğin özgün eserlerinin yeni basımlarını yaptı.

Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Alevilerin de temsil edileceği şekilde, Bahçeli’nin talep ettiği “radikal düzenleme” gerçekleşemedi.

2014 yılında Diyanet İşleri Başkanı görevinde olan Prof. Dr. Mehmet Görmez döneminde de, 2017 yılında görevi devralan Prof. Dr. Ali Erbaş döneminde de, kurum içerisinde Bahçeli’nin önerisine karşı oluşan direnç aşılamadı.

Tabelasında Alevi yazan kimi örgütler de, “asimilasyon tehlikesi”ne işaret ederek, bu öneriyi şiddetle reddediyor olmaları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Alevi inançlı yurttaşları istemeyenlerin elini kuvvetlendiriyor ve siyasi baskılara karşı “Aleviler istemiyor” gerekçesine sığınmalarını sağlıyordu.

BAHÇELİ’NİN UZATTIĞI EL, DEVLETİN ELİDİR

MHP ile Alevilerin 70’li yıllarda oluşan karşılıklı güvensizlik duygusunu aşmak noktasında, Bahçeli’nin ifadelerini son derece önemli buluyorum.

Umarım, Alevi toplumunda temsil hüviyeti olan Dedeler, Babalar ve Alevi aydınlar da bu önemli hamleyi doğru değerlendirirler.

ABD’nin yönettiği NATO konsepti içerisinde Soğuk Savaş yıllarında yaratılan “komünizm tehlikesi” histerisine bağlı olarak ülkemizi iç savaş eşiğine sürükleyen ve yurttaşlarımızı birbirine düşüren düşmanlaşmanın aşılması milli birliğimizin sağlanmasında en önemli görevlerden birisidir.

Nitekim, Bahçeli’nin Alevilerin taleplerini “haklı ve meşru” olarak tanımlayarak, “Alevi kardeşlerimiz cemevini ibadethane görüyorsa ki öyledir, bize düşen buna saygı duymak”tır, şeklindeki sözleri bu noktada tartışmaları ve ihtilafları bitiren bir açıklamadır.

Bahçeli’nin aynı şekilde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “adımların Alevi kardeşlerimize bir lütuf değil, gecikmiş haklarının önemli bir kısmının verilmesiyle ilgili karar” olduğunu vurgulaması da, Alevi inançlı yurttaşların uzun süredir, devlet yönetiminden duymaya hasret kaldıkları incelikte bir nezaket ifadesi oldu.

Bu noktada, asıl vurgulamak istediğim, Alevi inançlı yurttaşların ve inanç önderlerinin MHP lideri Devlet Bahçeli nezdinde, bu konuşmayı tek başına bir siyasi parti liderinin dilek ve temennileri olarak değerlendirme hatasına düşmemesidir.

Bahçeli’nin ifadeleri Türkiye Cumhuriyeti devletinin 15 Temmuz sonrasında değişen ve yeniden yapılanan “eksen”i ile örtüşen ifadelerdir.

Türkiye Cumhuriyeti milli bağımsızlığı yolunda kat ettiği mesafeye uygun olarak, sorunları çözmede daha fazla inisiyatif alabilmektedir.

Alevilere de düşen görev, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletinde sahip olmaları gereken haklarını ve taleplerini elde etmek amacıyla bu yeni süreçte yerlerini almalarıdır.

Biliyoruz ki, toplumsal barışın ön şartı toplumsal adaletin sağlanmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar