Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

DİJİTAL BAĞIMSIZLIK, EGEMENLİĞİN TEMELİDİR!

Sabık ABD Başkan yardımcısı, Al Gore, 1998’de “dijital dünya” kavramını ilk kez kullandığında, bugünleri tahmin edebiliyor muydu, bilemem.

Ancak, insanlık, elektronik, otomasyon, hermenik, yapay zeka gibi pek çok unsurun farklı bileşim ve platformlarda uygulanmasını içeren, “gerçek dünya”nın yanında, “sanal” yani, konvansiyonel tanımlama normlarında “maddesel” olarak ifade edilemeyen devasa bir ilişki/davranış ortamı yarattı ki, buna, matematiksel şifreleme komutlarına dayanarak yaratıldıkları için “dijital dünya” diyoruz.

Al Gore, 31 Ocak 1998'de Los Angeles'ta bulunan California Bilim Merkezi’nde yaptığı konuşmada, en azından gelişimin yönünü doğru tespi ediyordu: coğrafi, ticari, siyasal, sosyal ve bilimsel alanlarda küresel ölçekte işbirliği yaratmak!

Dijital Dünya, bugün geldiği aşamada; dünya gözlemi, jeo-bilgi sistemleri, küresel konumlandırma sistemleri, iletişim ağları, sensör ağları, elektromanyetik tanımlayıcılar, sanal gerçeklik, şebeke hesaplaması vb. dahil olmak üzere diğer gelişmiş teknolojilerin de katkılarıyla, bireysel ve kamusal yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumdadır.

Çizdiğim bu çerçeveden, kolaylıkla anlaşılacaktır ki, “Dijital Dünya”yı hesaba katmayan, daha doğrusu; “Dijital Dünya”da etkin ve egemen olmayan bir yönetim/yönetişim mümkün değildir.

Tam bu noktada, ilk sormamız gereken soru şu oluyor: Peki, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler “dijital dünya”nın öneminin farkındalar mı?

TÜRKİYE’NİN DİJİTAL DÜNYA İLE İMTİHANI

Dijital dünyada söz sahibi olabilmenin ilk koşulu, yerli, milli ve bağımsız bir “arama motoru”na (search engine) sahip olmak.

Çünkü, dijital dünyada arama motorlarının işlevi, sadece aradığınız bilgiyi önünüze getirmekle sınırlı değil. Hatta, aradığınız bilgiyi bulmanıza yardımcı olması, arama motorlarının işlevinin belki de yüzde 10’luk kısmıdır.

Arama motorlarının asıl işlevi, hangi bilgiyi, kimin, nereden, ne zaman, ne sıklıkla, hangi yöntemler ve kavramları kullanarak aradığı bilgisinin kataloglanmasıdır. Yani, arama motorları eşsiz bilgi toplayıcılarıdır.

Nasıl ki, Adnan Oktar çetesinin tam rakamı bilinmemekle birlikte, yaklaşık 150 bin olduğu tahmin edilen Türk kan örneklerini ABD’ye satması, Türkiye’nin varlığına doğrudan tehdit oluşturan bir kriminal olay ise, aynı şekilde; Türklerin ne zaman kalktıkları, ne zaman ne yedikleri, ne zaman hangi oyunları oynadıkları, ne zaman hangi alışverişi yaptıkları vs bilginin “yabancı” merkezlerde biriktirilmesi ve işlenmesi de kriminal bir durum yaratmaktadır.

Çünkü, rahmetli Ferhan Şensoy’un deyimiyle, “kahraman bakkal (küresel) süpermarkete karşı” bırakalım bağımsızlığını, varlığını dahi koruma gücü bulamayacaktır. Dolayısıyla, tüm insani ilişkiler verilerinizin “yabancı merkezlerde” depolandığı ve işlendiği bir ortamda, milli bağımsızlıktan söz etmek de, abesle iştigal olur.

Ancak, Türkiye 2 sözde yerli ve milli arama motoru denemesinde de, dijital dünyada var olmanın yüksek milli güvenlik ve milli bağımsızlık sorunu olduğunu anlamayan tüccarların ticari tuzaklarına düştü. Milyonlarca Dolar heba oldu.

AK Parti yöneticileri, halkın parasının çarçur edildiği o deneyimlerden bir ders çıkardı mı, bilemiyorum. Ama, Türkiye'nin dijital dünyada bağımsızlığını elde edeceği girşimlerin hızla hayata geçirilmesinin, en az milli savunma alanındaki girişimler kadar önemli olduğunu söyleyebilirim.

TÜRKİYE DEVLETİ DİJİTAL DÜNYADA YOK!

Esasen, durumun yukarıda anlattıklarımdan daha da vahim olduğunu belirtmek gerekiyor. Çünkü, “yabancı merkezler” sadece ülkemizdeki “insani ilişkilere ait verileri” depolamıyor.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin verilerini de depoluyorlar!

Nasıl mı, yapıyorlar?

İstisnasız tüm bakanlıklarımız yönetim kademelerine göre kurdukları “WhatsApp grupları” ile haberleşiyorlar! Bu sistem, aşağıya doğru, kaymakamlıklara kadar iniyor!

Aynı şekilde, belediyelerimiz de, tüm birimlerinde “WhatsApp grupları” yoluyla haberleşiyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm idari birimlerinde “Gmail” veya “Hotmail” gibi elektronik posta iletişim uygulamaları kullanılıyor!

Bütün üst düzey yöneticiler Iphone telefonlar kullanıyorlar!

Google’ın haritalar vs uygulamalarını da kullanan bir devletin tüm bilgilerinin, anlık olarak dünyanın başka bir yerinde depolandığını düşünebiliyor musunuz?

Devletin en üst düzey yöneticilerinden en alt birimlerine kadar tüm haberleşmenin başka bir ülkede toplanması akıl ile izah edilemeyecek bir zaaftır!

Düşünün ki, FETÖ dahi, kendi iç haberleşmesi için ByLock gibi ayrı bir haberleşme sistemi kullanmışken, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler “WhatsApp” ile görüşüyor, kararlar alıyor, birbirleri ile bilgi paylaşıyor!

DİJİTAL BAĞIMSIZLIK ESASTIR!

Bugün anlamamız gereken şudur: 21. yüzyılda, dijital bağımsızlığı sağlamadan, dünyada hiçbir devlet egemenliğini koruyamaz.

Türkiye Cumhuriyeti vakit geçirmeden, kendi dijital platformlarını kurmalıdır.

İlk olarak, tüm devlet birimlerinde yabancı dijital haberleşme uygulamalarının kullanımı yasaklanmalıdır.

Yerli haberleşme uygulamaları, yerli telefonlar ve diğer dijital araçlar, yerli veri transfer ve depolama uygulamaları yaratılmalıdır.

Google, Instagram, WhatsApp, YouTube, Facebook ve sair tüm alanlarda yerli uygulamalar üretilmeli ve yabancı uygulamalar kısıtlanmalıdır.

Dijital dünyada bağımsız olmayan bir ülke, siyasi, ekonomik, kültürel vd. alanlarda da bağımsız olamaz, bağımsızlığını koruyamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar