DİLİM DİLİM, ANA DİLİM...

Daha dün gibiydi sevgilim,

“Inga! ”lı evrensel seslerle başlamıştı bu film.

Beş altı ayda ulaştığımız yarın,

Ma’yı ma’ya, ba’yı ba’ya, de’yi de’ye;

Ne’yi ne’ye eklemeler bilinçli, bilinçsiz.

Yalnız sen değildin şüphesiz;

Hep müjdeli çığlıkları duyulmuştur anaların:

“Yerim senin dilini, yerim senin dilini! ”

Doyumsuz öpmeler, okşamalar, gıdısına, dudağına;

Güldükçe gamzelenen yanağına bir küçük ısırık...

Anımsıyor musun? Kıkır kıkır, kıkır kıkır...

Maskara şey, şımarık...

Harfi harfe, heceyi heceye; milim milim

Ba-ba, de-de, ne-ne, ci-ci; dilim dilim...

Yeni yeni yakıştırmalar, yeni yeni buluşlar.

“Bay bay, baş baş, gel, gel, gel! ...”

Tel sarar oğlum tel sarar, tel tel! ...”

Artık anlam kazanan el kol hareketleri

“Day day”larla gelen dizlere derman;

Bir adım, bir adım daha...

Başlayacak uzun ince yolun adıdır bu bilim!

Bitmez tükenmez sorularla:

“De de mu ne, mu ne an ne, ba ba mu ne, mu ne? ”

Sözcük sözcük senden benden bir akış,

Sabır dolu;

Kulaktan göze, gözden yüreğe, yürekten dudağa, dile,

Ekleyerek sözü söze:

Nakış nakış, Renk renk, ses ses, dokuduğumuz bu kilim,

Desen desen, bağlanan köyüm, kasabam, il’im

Dilim dilim, ana dilim...

 

Evet bir zamanlar böyle söylemişiz. Ama dilim dilim ana dilimizi dilmekteler. Dil, insanlık tarihiyle beraber ortaya çıkmış. Süregelmiş ve süre gelecek. İlitişimin, kültü-rün olmazsa olmazı. Düşünceyi etkiliyor. Kültürel değerleri kuşaktan kuşağa aktarıyor. Millete yön veriyor. Dilin düşünce ile etkileşimi göz önüne alındığında, dildeki kirlenme zaman içinde millî kültür yapısını da bozuyor. Dilde kirlenme nasıl oluyor?

Yabancı dillerden dilimize giren çok sayıda kelimeler ve dilimizin yanlış kullanımı dilde kirlenmeye neden oluyor. Yabancı sözcükler dilbilimin öngördüğü incelemeden geçirilmeden kullanılmamalı.. Bu sözcüklerin yerine Türkçe karşılığı olanların kullanılmasına özen gösterilmeli.

Günümüzün şairlerinden Muhsin İlyas Subaşı şöyle yazmış:

“Gökçem, onurum, dilde sesim, nabzımda kan,

Senden gelecektir bize millî heyecan,

‘Dil bayrağı Türkçem’, ‘anamın ak sütü’sün;

Senden alacak ilhamı aşkınla yanan...”

 

Yüce önderimiz Atatürk, Türk kimliği ve kültürünün en önemli unsuru olarak Türkçeyi görmüştü. Bir koşmasında:

“Millî his ve dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” diyerek dilimizin önemini ve yabancı dillerden korunması gerektiğini ortaya koymuştu.

Ancak sonraki dönemlerde dilimizde kirlenme çoğaldı. Kuşkusuz, kirliliğin ön-lenebilmesi için Türkçemiz doğru kullanılmalı. Yabancı sözcüklerden arındırılmalı, ya-zım kurallarına uyulmalı… Günümüzde gelişen teknoloji ile uzaklar yakın olmakta, pek çok eylem iletişim araçlarıyla gerçekleştirilebilmekte. Bu araçları kullanırken gereksinim duyacağımız en önemli araç elbette ki dilimiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar