Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

DİSTOPYA: TÜRKİYE

Bir anarşist atasözü şöyle der:

Yasalar çiğnenmek içindir!

* * *

Şaka şaka...

Bunu söyleyen Demet Akalın!

Etiler’de, 2018 yılında alışveriş yaparken “görüntülenen” Demet, okuduğu “Ah Ulan Sevda” şarkısının TRT’nin yasaklı şarkılar listesine alındığını öğrenince magazinci arkadaşlara tam olarak şöyle demiş:

Bu yasağın iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü yasaklar delinmek içindir. Boşu boşuna hatırlattılar bana o şarkıyı” !?

TRT’nin şarkıcıya neden o şarkıyı “boşu boşuna” hatırlattığını bilmiyoruz. Ne bu sorunun, ne de cevabın içindeki anlam kaymasının üzerine magazinci arkadaşlar gitmemiş.

Bence, iyi de etmişler...

* * *

Milattan önce 7. ve 6. yüzyıllarda, yani günümüzden yaklaşık 2500 sene önce yaşayan ve daha ahlâktan yasaya doğru emekleme evresindeki “Batı felsefesi”nin 7 Bilge’sinden birisi kabul edilen Atinalı Solon ise konuya, ülkemizin içinde bulunduğu ortamdan biraz farklı yaklaşmıştı:

Kanunlar örümcek ağı gibidir. Güçsüz veya önemsiz bir şey içine düştüğünde sımsıkı kavrar. Güçlü bir şey düştüğünde delinir ve serbest kalır.

Solon, yasaların güçsüzleri korumak için var olduğunu iddia ediyordu, 2500 yıl önce!

Yani, tersinden okursak; yasaları ancak güçlülerin delmeye yelteneceğini biliyor ve uyarıyordu!

* * *

4 kutsal kitap da, bu anarşist sloganın tam tersi olarak, ilahi gazabın nedenini Adem ile Havva’nın kendilerine getirilen yasakları çiğnemeleri ile açıklarlar.

Son Kitap’ta yer alan şu ifade yasakları çiğnemenin bedelini anlatır: “Şeytan onların ayaklarını kaydırarak içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de: Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin!” (Bakara, 36)

Dolayısıyla, yasaları çiğnemenin bir bedeli olacağı yönündeki kural, kutsal kitaplarda da yer almıştı.

* * *

21. Yüzyıl Türkiye’sinde ise, işler değişti.

Demek Akalın, Atinalı Solon, Kutsal Kitaplar ve anarşistler boşa düştü!

Türkiye öyle bir ülke haline geldi ki, kuralları çiğneyen devlet, yönetici sınıfı, siyasetçiler oldu!

Artık, durumu o kadar kanıksadık ki, yöneticiler yasaları uygulamamak için o makama getiriliyorlar, diye düşünüyoruz.

Belediye başkanı, imara yeşil alan olarak kaydedilmiş bir araziyi AVM yapmak için yasaları deliyor.

Uzman kuruluş, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporunu rantiyeci şirket lehine yazmak için yasaları deliyor.

Valilik, kaçak göçmenleri topladığı (içlerindeki ikamet belgeleri olmayanları sınır dışı edilmek üzere yetkili birime teslim ettikten sonra) bir kampa yerleştirmeyerek yasaları çiğniyor.

Milleti temsil için seçildiğini unutup, hatta muhalefette iken, iktidar olanaklarıyla ihale, rant peşinde koşan milletvekili yasaları deliyor.

Oturduğu makamın Türk milletine hizmet için görev yeri olduğunu unutan bakan, yabancı şirketlere gümrüksüz patates, yağ, şeker, et vs ithalatı olanağı sağlamak için yasaları çiğniyor.

Hatta, “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” diyebilen Özal'ın oğlu, babasının icraatlarıyla övünerek siyaset yapıyor!

Ve saire...

* * *

Öyle bir döneme geldik ki, devlet içerisinde sadece yasaları uygulayan makam sahibi kimse bulmak, neredeyse imkansız hale geldi!

* * *

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Aygün için de, kanaatimce mantıklı soru şöyle: Aygün gerçekten yasalara titizlikle uysa idi, görev süresi ne kadar olurdu?!

* * *

İnsanların ülkemizde geleceğe dair umutlarını yitirmelerinin asıl sebebi, yönetim erkinin kokuşmuşluğu, tel tel dökülüşü, rantiyecilerin güç sahibi oluşları...

Düşünün; öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, 5 yıldan az herhangi bir kanun maddesi ile yargılananlar hiçbir şekilde, evet ceza alsalar dahi, hapse girmiyorlar!

Üstelik, hem iktidar ve hem de muhalefet, birlikte toplumsal şiddet patlamasının asıl sebebinin suç oluşturan eylemlerin cezalandırılmaması, hatta bu haliyle ödüllendirilmesi olduğunu, deyim yerindeyse gizliyorlar!

Dikkat ediniz; hiçbir muhalefet partisi lideri, “iktidara gelirsem derhal infaz yasasını eski haline getireceğim, bir gün dahi ceza alan hapse girecek”, demiyor!

Bu da yetmezmiş gibi, 5 yıldan fazla ceza alan, yani büyük çoğunluğu “ağır ceza” kavramı içerisine giren suçlardan hapiste tutulanlar için genel af talebiyle cezaevi önlerinde eylem yaparak oy toplamaya çalışan bir siyasi parti liderimiz var!

* * *

Vergisini düzenli ödeyen girişimciyi, derslerine çalışan öğrenciyi, trafikte kurallara uyan şöförü, askere “vatan-millet borcudur” diyerek giden delikanlıyı, imar yasasına uyan inşaatçıyı, tarlasını ekip, hayvanlarını beslemek dışında bir “kusuru” olmayan köylüyü, parasını devlet yöneticilerinin sözüne itibar edip TL olarak bankada tutan tasarruf sahibini, işçiyi, memuru, yasanın tüm yurttaşlar için eşit işletileceği güvencesini ciddiye alıp anlaşamadığı eşinden ayrılma hakkını kullanmak isteyen kadını, Cumhuriyet devletine bağlı Aleviyi cezalandıran;

Vergi kaçıranı, sınavlarda kopya çekeni, trafik magandasını, askerlikten kaçanı, hazine arazilerini çalıp, üstüne imar yasalarını da çiğneyerek rant elde eden müteahhiti, bedelsiz ithalatla köylümüzü fakirleştirip borçlandıranları, ceplerinden beş kuruş çıkmadan devletin verdiği imkanları kullanarak döviz/TL üzerinde oynayıp milyarlarca para kazananları, kaçak işçi çalıştıranı, 21. yüzyılda eşine mal muamelesi yapıp iredesini yok sayarak şiddet uygulayan kocayı, mezhepçilik yapıp toplumsal barışa nifak sokanı affeden bir sistem...

* * *

Eminim ki, Hollywood’da çekilen distopya filmlerinin senaristlerinin hayalleri bizim hakikatımıza erişemez!

* * *

Hamiş: Her ne kadar, “yasalar (kurallar) çiğnenmek içindir” (Rules were made to be broken / die Regeln sind da um sie zu brechen) lafı özellikle de Avrupa’da anarşist gençlik çevrelerinde çok popüler olsa da, aslında bu deyim ABD’nin en gaddar askerlerinden, “Kore gazisi” olarak maruf Mareşal Douglas MacArthur’a aittir.

Kendisi de, yine itaatsizlik nedeniyle ordu görevlerinden ayrılmak zorunda kalan MacArthur, bu cümleyi William A. Ganoe ile yaptığı ve “Close-Up” başlığı ile 1962 yılında kitap olarak yayımlanan röportajında sarf etmişti.

Orijinal haliyle cümle şöyledir: Rules are mostly made to be broken and are too often for the lazy to hide behind.

Önceki ve Sonraki Yazılar