Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

DOĞUDAN DOĞAN GÜNEŞ: TÜRK AVRASYASI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in en sahipliğinde, Semerkant’ta düzenlenen “Devlet Başkanları Konseyi Zirvesi”ne davetli olarak katılıyor.

15-16 Eylül’de Semerkant’ta düzenlenen iki günlük zirvede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemli işbirliği ve anlaşmalara dair açıklamalar yapması bekleniyor.

Bugün itibariyle, İran İslam Cumhuriyeti de, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün resmi üyesi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve ŞİÖ Genel Sekreteri Zhang Ming, İran’ın ŞİÖ’ye tam üyeliğine dair taahhüt belgesini Semerkant’ta imzaladılar.

Böylece, Şanghay İşbirliği Örgütü resmi üyeleri Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan, Hindistan, Pakistan, İran’dan oluşuyor. Afganistan, Moğolistan ve Belarus “Gözlemci Üye”; Türkiye, Azerbaycan, Sri Lanka, Ermenistan, Kamboçya, Nepal, Suudi Arabistan, Mısır ve Katar ise, “Diyalog Ortağı” statüsü ile Şanghay İşbirliği Örgütü içerisinde yer alıyor.

ŞİÖ, örgütsel varlık amacını “Üye ülkeler arasında karşılıklı güven, iyi komşuluk ve dostluk ilişkilerinin güçlendirilmesi, bölgesel barış, güvenlik ve istikrarın korunması için ortak çaba sarfedilmesi, terörizm, köktencilik, ayrılıkçılık, örgütlü suçlar ve yasadışı göçle ortak mücadele edilmesi, ayrıca siyaset, ekonomi, bilim ve teknoloji, kültür ve eğitim, enerji, çevre konularında işbirliğinin geliştirilmesi” olarak açıklıyor.

Ortaya koyduğu amaçları bakımından, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün ABD’nin başını çektiği Atlantik ittifakı ile rekabet edebilecek, yeni bir uluslararası siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal ittifak olarak da tanımlayabiliriz.

TÜRKİYE, DÜNYANIN NERESİNDE YER ALACAK?

ABD’nin dünyaya dayattığı, kendisinin merkezde yer aldığı “tek kutuplu dünya” anlayışı 31 yıl sonra büyük bir çıkmaz yaşıyor.

31 yıldır Avrupa, Asya, Afrika, Latin Amerika devletlerine büyük baskılar uygulayarak, kendisini her şeye muktedir dünya jandarması olarak dayatan ABD, bu süre içerisinde kendi çıkarları uğruna insanlığa büyük bedeller ödetti.

Dünya savaşlarından daha büyük acılar, maddi kayıplar yaşayan insanlık, ABD’nin bu dayatmasının karşısında duracağı yeni ittifaklar arayışında.

Şanghay İşbirliği Örgütü, tek kutuplu dünya dayatmasının alternatifi olarak ortaya çıkan en ciddi uluslararası kuruluşlardan birisidir.

Dünyanın her yerinde, herkesin anladığı en önemli gerçek, çağımızda ABD ile ittifak yapmanın mümkün olmadığıdır. Almanya, Japonya, Suudi Arabistan gibi “en yakın” ülkeler dahi, ABD’nin tek kutuplu dünya dayatmasının mağdurları, hatta kurbanları haline gelmiştir. Suudi Arabistan’ın, Mısır’ın, Katar’ın ŞİÖ’de ne işi var, sorusunun cevabı, ABD’nin küresel zorbalık ve tahakküm hırsında gizlidir.

1945’den beri ABD’nin savaş alanı haline getirilen, ancak özellikle 90’lı yılların başından itibaren, ABD askeri ve siyasi belgelerinde “düşman unsur” olarak tanımlanarak açık savaş uygulamalarının mağduru olan Türkiye, Atlantik ittifakı dışında ortaklıklar kurmaya son 7 yıldır, giderek daha fazla önem veriyor.

ABD’nin dayatmalarının mağduru Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Asya ülkeleri ile güçbirliği geliştirmeyi gündeminin en üst sırasına alan Türkiye, Latin Amerika’da dahi, ABD’nin hedefindeki ülkelerle yakın ilişkiler kurarak, rotasını doğru belirlediği izlenimi veriyor.

TÜRKİYE’NİN ŞİÖ’YE KATKILARI NE OLABİLİR?

Ülkemizde sınırlı bir çevrede Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyelik tartışması yürütülse de, tam üyelik başvurusunun yapılmasının uzun zaman almayacağı kanaatindeyim.

Türkiye’nin bir NATO üyesi ülke olarak, Şanghay İşbirliği Örgütü içerisinde yer alması, küresel dengelerin yeniden oluşmasında ve barışın sağlanmasında kritik öneme sahiptir. Türkiye, bu kartını uluslararası siyaset arenasına sunarak, küresel barışa ve istikrara çok daha büyük katkılar sunabilecektir.

Kaldı ki, ŞİÖ resmi üyesi ve gözlemci/diyalog ortağı ülkelerin büyük çoğunluğu Türkiye’nin yüzyıllara ulaşan, derin tarihsel, kültürel ve sosyal bağlarının olduğu, kardeşlik ve dostluk bağlarının yüzlerce yılllık sınanmışlıkları üzerine inşa edilmiş deneyimlerle her geçen gün daha da güçlendirildiği ülkelerdir.

Türkiye’nin ŞİÖ tam üyeliği, hem örgüt üyesi devletlere ve hem de Türkiye’ye hayati derecede önemli stratejik bir avantaj sağlayacaktır.

DOĞUDAN DOĞAN GÜNEŞ...

Falih Rıfkı Atay’ın “Babamız Atatürk” adlı eserinin 134 ve 135. sayfalarında anlatılan bir Atatürk ütopyasını buraya almak istiyorum:

1933 Mart’ında Mustafa Kemal’in Mısır elçiliğine gelişini hatırlıyorum. Sabah oluyordu. Şafak sökmek üzereydi. Neşe içinde olan Mustafa Kemal Paşa:

Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız’ dedi.

Ufukta ilk günün ışıkları belirmişti:

Şimdi günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün doğu milletlerinin uyanışlarını öyle görüyorum’ dedi.

Bağımsızlık ve hürriyetlerine kavuşacak daha pek çok kardeş milletler vardır. Bu milletler bütün güçlüklere, bütün engellere rağmen, her şeyi yenecekler ve kendilerini bekleyen güzel geleceğe kavuşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünde yok olacak ve yerlerine, milletlerarası hiçbir renk, din, ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı gelecektir.

Biraz durdu, şu sözleri ilave etti:

Size bu sözleri söyleyen Cumhurbaşkanı değil, Türk milletin sadece bir ferdi olarak Mustafa Kemal’dir’ dedi.

1933 yılında ülkemizin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözleri, 21. yüzyılda gerçekleşme aşamasında olarak, çok daha anlamlıdır.

Türkiye, sömürgeciliği ve emperyalizmi reddeden doğu milletlerinin kardeşliğini ve dostluğunu kazanarak, “büyük insanlık ittifakı” içerisinde yer almalıdır.

ATLANTİKÇİLİĞE KARŞI TÜRK AVRASYASI

Türkiye de dahil olmak üzere, dünya halklarını 1945’den beri planladıkları kanlı darbeler, iç savaşlar, vekalet savaşları, ekonomik saldırılarla tahakküm altına alan Atlantik ittifakının artık ABD’ya dahi bir faydası kalmadı.

Atlantik İttifakı’nın Avrupalı üyeleri de, kendilerini ABD’ye rehin aldıran bu zincirlerden bir an önce kurtulmak istiyor.

Bu noktada, ülkemizde halen Atlantik propagandası yapmayı “ülke çıkarları” ile açıklamaya kalkışanların kısa bir süre sonunda vatan haini durumuna düşeceklerini de uyarmak isterim.

Atlantik ittifakı dağılacaktır. Tüm işaretler bu yöndedir.

Türkiye’nin yeni bir dünya düzeninin kuruluşunda aktif rol almasını engelleyecek her görüş, ülkemizin geleceğini karartacak, güçlü ve müreffeh Türkiye yerine, Atlantik’in borçlu ve sömürge Türkiye’sinin devamını sağlamaya taraf ifadeler olarak tarihe yazılacaktır.

Türkiye, Macaristan’dan Pasifik kıyılarına kadar Türk ve İslam coğrafyasında barışın tesis edilmesi, ekonomik büyümenin gerçekleşmesi, kültürel ve sosyal bağların güçlendirilmesinde öncü roller oynama potansiyeline ve enerjisine sahip az sayıda ülkelerden birisidir.

Bu bakımdan, Türk Avrasyası sadece bir coğrafi terim değildir ve olamaz. Türk Avrasyası aynı zamanda siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal alanların hepsini birden içine alan ve tüm alanlarda ortak bir davranış ve tutumu ifade eden bir anlayıştır.

Bu anlayışın temeli, hakkaniyetli ortaklıktır.

Karşılıklı egemenlik ve bağımsızlığa saygıdır.

Kazan-kazan temeline dayanır.

Türk Avrasayası’nda sömürgeci ve emperyalist hiçbir siyasete, davranışa ve anlayışa hoşgörü yoktur.

Türk Avrasyası’nın zıddı Atlantikçiliktir.

Türkiye’yi borçlandırarak sonsuza dek sömürmek isteyenlerin, Türkiye üzerinde her türlü tahakküm ve tasarruf hakkını kendilerinde görenlerin, bütün bölgesel ittifaklarını Türkiye’yi yıkmak için kuranların temsil ettiği Atlantikçilik, artık Türkiye’nin mecbur bırakıldığı bir bağlılık değildir.

Türkiye, kendisi özgürleşirken partnerlerini de özgürleştiren, kendisi refaha ulaşırken partnerlerine de refah götüren, kendi barışını korurken partnerlerinin de barışını koruyan yeni bir anlayışı benimsemek zorundadır.

Bu anlayış hiç kuşkusuz, Türk Avrasyası fikridir.

Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı zafer kazanacak milletlerle birlik olma fikri, bugün Türk Avrasyası ile ifade edilecek ve somut anlam bulacak bir önermedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar