Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

DÜNYAYI KADIN- ERKEK BİRLİKTE YÖNETSİN

Yeryüzünde insanı diğerlerinden ayırt eden en önemli vasfın halifelik olduğu göz önüne alındığında, iyilik ve kötülüğün cinsiyet ayırt edilmeksizin insana ilham edildiği görülmektedir.

İslam dini, insanlara cinsiyet ayrımı yapmadan değer veren bir sistem olarak kabul edilmesine rağmen, kültürel ve geleneksel ön kabullerin, bilhassa da İslamiyet’ten önceki dini verilerin etkisiyle, kadınların insanlığın başına gelmiş belaların temel nedeni olarak kabul edildiği görülmektedir. Bu doğrultuda kadın, şeytanın arkadaşı, kötülüklerin kapısı, insanın cennetten kovulmasına sebep olan, kurtarıcı ruhu olmayan bir varlık olarak nitelendirilmiştir.

İslam ise insanı yaratılıştan kaynaklanan farklılıklarıyla gözler önüne sererek kadını, kadın olarak; erkeği de erkek olarak muhatap almıştır. Kur’ân-ı Kerîm'de her iki cinse yüklenen sorumluluklarda, erkeğin ve kadının fıtri yapıları göz önüne alındığı görülmektedir. Kur’ân, kadının Âdem’le aynı nefisten yaratıldığını söyleyerek, gerek yaratılış, gerek hukuk ve gerekse de toplum açısından aynı yerde durduklarını vurgulanmıştır. Kur’ân-ı Kerîm, her ne kadar insanlar arasında kadın ya da erkek olmaları bakımından hiçbir ayırım yapmıyor ve dolayısıyla her ikisine de aynı hak ve yükümlülükleri tanıyorsa da toplum içinde icra ettikleri fonksiyonları bakımından aralarında bir ayrım yapmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm, insanlar arasında kadın ya da erkek olmaları bakımından hiçbir ayırım yapmamakta ve her iki cinse de aynı hak ve yükümlülükleri tanımaktadır. İnsana has olan olumsuz özellikler her iki cinsiyet içinde geçerlidir. Ancak toplum içinde icra ettikleri fonksiyonları bakımından aralarında bir ayırım bulunmaktadır. Bu doğrultuda Yûsuf sûresi 28. âyette geçen “keyd” kelimesi, insanî bir nitelik olarak var olmuştur.

Her kadının aynı durumda aynı şekilde davranacağı kanısına varılamaz. Yalan ve iftiranın insana has özellikler olduğu açıktır. Bu iki davranış biçiminin insan bazında ele alınması gerekmektedir.

KADINA BAKIŞI DEĞİŞTİREN SEBEPLER

  1. İslam'ın ortaya çıkışından bu yana değişen sosyal ve coğrafi şartlara göre Kur’ân'ı yorumlamaya çalışan müfessirlerin, âyetleri kuşatan tarihi ve toplumsal şartları göz önünde bulundurmamak,

  2. Kur’ân âyetlerinin indiriliş sebeplerini dikkate almamak,

  3. Kur’ân'da ki bazı ifadeleri bağlamından soyutlayarak ele almak,

  4. Bazı âyetlerdeki zahiri anlamın yanı sıra diğer üslup özelliklerini dikkatten kaçırmak gibi etkenler nedeniyle bazı Müslümanların kadına bakış açısının değişmesine yol açmıştır.

  5. Bazı müfessirler pek çok âyeti tarihsel boyutta olup bitenlere atıfta bulunarak açıklama yoluna giderlerken, kadınlarla ilgili âyetlerin tefsirinde çoğunlukla genelleme yapmayı tercih etmişlerdir.

  6. Kıssa da (Yusuf Suresi) geçen kadının kişiliğinin bütün kadınlara mâl edilmesi, psikolojik verilere de ters düşmektedir.

  7. Kadınlarda ve erkeklerde birçok farklı tiplemeye rastlanılmaktadır. Bu nedenle bütün kadınların aynı durumda aynı hal ve hareketleri yapacağı kanısına varmak tutarlı sayılmamaktadır.

KADIN EKSİK ETEK Mİ; İNSAN MI?

Toplumda sadece kadının, eksik, kusurlu, günaha meyilli, erkeğin günaha girmesinin nedeni, fitne unsuru olarak görülmesi de İslami değildir. Kadınların karakteristik özelliklerini anlatan âyetler, kadını aşağılamak değil, onların nitelikleri göz önüne sererek, daha iyi olmaya yöneltmek ve bu doğrultuda eğitilmeleri amacını gütmektedir. Kusurlu olmak kadının değil, insanın en belirgin özelliğidir. Bu nedenle erkek de kadın gibi günaha meyillidir ve o da karşı cinsin günaha girmesinin nedeni olması itibariyle kadın için bir fitnedir. Fakat burada görmezden gelinen kısım, kadınlar gibi erkeklerin de bu dünyada ve aynı şartlar altında yaşadığının unutulmuş olduğu gerçeğidir!

Yüce Yaratıcı, dünyayı birlikte yönetsin diye kadın ve erkeği yaratmıştır. Bu yaradılışı bozmak, insanlığı bozmak anlamına geldiğini anladığımız gün dünya daha güzel olacak.

Kadın toplumun ve yönetimin her kademesinde daha etkin bir durumda olsaydı, dünya daha yaşanası ve güvenilir olurdu. Belki de dünyada insan ve yaratılan canlıların yok olmasına ve ciddi zarar görmesine sebep olan savaşlar olmazdı. Sokağa mahkûm edilen, aç ve korumasız çocukların sayısı bu kadar çok olmazdı!

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlıktan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” ( Nisa/1)

Kur’an-ı Kerîm’de “ey insanlar!” hitabının hedef kitlesi yalnızca müminler değil, bütün insanlardır.

- “Rabbinizden sakının” ifadesi, insanların yaratıcı ile kulluk ilişkisine

- “Allah ve ilâh”, insan olarak yaratılma ve geliştirilme ilişkilerine ise rab isminin uygun düşmesiyle izah etmek mümkündür. Zira bu isim, yaratmayı ve yaratılana belli özellikler içinde var oluş imkânı vermeyi ifade etmektedir.

- “Sizi bir tek nefisten yaratan” denilmiş, sonra “ondan da eşini yaratan” buyurulmuştur;

- İnsanlardan her birinin babası ve anası bulunduğuna, her birey üreme kanunları çerçevesinde meydana geldiğine göre burada “nefisten, ondan yaratan” sözünü “onun bir parçasından” (meselâ kaburgasından) şeklinde değil, “onun özünden, ona benzer (misli) olan asıldan ve kökten (buradaki ifadeye göre nefisten) yaratan” şeklinde anlamak gerekir.

Hitabın, arkadan gelecek hükümler bakımından, hiçbir fark gözetmeksizin bütün insanları hedeflemiş olmasının ikinci delili de insanlar arasındaki ilişkilere –biri geniş, diğeri nispeten dar olan– iki unsuru temel kılmış olmasıdır: a) Bütün insanların asıl maddesi, özü olan “nefis”, b) İlk rahimden (bütün insanların annesi olan Havvâ’nın rahminden) son rahime (her bir insanın annesinin rahmine) kadar gelen rahimler. Yaratanı bir, özü ve aslı bir, ilk oluşta anası babası bir, sonraki oluşlarda da soyu ve ailesi bir olan insanların yalnızca bu birlikten kaynaklanan birtakım hakları ve ödevleri (bu mânada insan hakları) olacaktır, olmalıdır; Nisâ sûresi de bu hakların ve ödevlerin önemli bir kısmını açıklamak üzere indirilmiştir.

Kadın- erkek, herkes kendi fonksiyonunu ilahi buyruklar çerçevesinde yerine getirmeye hazır mıyız?

Önceki ve Sonraki Yazılar