Aşk Yazarı Mustafa Çifci

Aşk Yazarı Mustafa Çifci

EŞLER BİRBİRİNİ NASIL BESLEMELİ

Evlilik sevgi dünyasının yaşanması için kurulmuş bir sistemdir. Evli olmak, ev içinden başka yerde sevgiyi aramamak değil, aranmasına gerek kalınmayacak yerdir. Anne babanın o görkemli koruyucu gölgesini, o derin sevgisini ilk önce aile içinde öğrenir insan. Daha sonra sevginin bir başka boyutunu eşinde yaşamaya başlar. Aile içinde yaşanan sevgi ile evlilikte yaşanan sevginin farklı boyutları vardır. Sonuçta karı koca ile yaşananlar ayrı, anne baba ile yaşananlar ayrı şeylerdir. Kardeşler arasındaki sevgi de yaşanmadan anlatılamayan tarifi zor olan duygulardır. Sevgi, ilişkilere göre farklı yaşanır. Örneğin boşanmalarda eşle ilgili bağlantı kopar, zamanla sadece bir anı olarak kalabilir ama anne, baba, kardeş ve çocuk böyle değildir, ölene kadar o bağ kopmaz. O bağ, bir tarafın vefatın da bile kopmaz. İki taraf vefat ettiğin de yine kopmaz bu defa da mezarları birbirinin yanındadır.  İnsanın dünyadaki ömür yolculuğunda birlikte geçirdiği aile üyeleri son derece önemlidir. İşte bu yüzden, mutlu bir yuva her şey demektir. Evde ne kadar huzur olursa dünya o kadar güzelleşir.

Evliliğin ilk yıllarında eşlerin birbirleriyle uğraştığı yıllardır. Sonuçta iki ayrı kişi aynı çatı altında yeni bir ev kurmuşlardır. Güç dengesinin belirlenmesi, yerine oturması gerekmektedir. Burada en hassas konu bizim gibi toplumlarda evin reisi erkek olmak zorundadır. Çünkü arabanın direksiyonunda erkek vardır. Evinde saygı görmeyen erkek, sevildiğini hissetmeyen kadın mutlu olamaz. Eşlerde, güç savaşı yerine birbirini tamamlama bilinci oluşursa, birbirlerinin duygularına ve hayallerine ortak olabiliyorlarsa mutlu bir yuva olur. En basit örneği; erkek satın almayı, kadında alınan malzemeden en iyi yemek yapmayı öğrenirse işler kolaylaşır. Kadın, erkeğin aldığını beğenmez, “pazarın en kötüsünü topluyorsun çöpçü gibisin” derse; erkekte, “bu yemeğin tuzu çok fazla, bir yemeği yapmayı bilmiyorsun”, diye çıkış yaparsa işler bozulur. Evde iki mutlu insan yerine birbirini törpüleyen ve sürekli birbirini aşındıran bir eye gibi olurlar. İşte bu yüzden, doğru ilişkilerin devamını, “doğru sözler” belirler. Gün boyu mutlu geçen günü, akşam söylenen kötü bir söz bütün güzel günü silebilir. Bir yalan binlerce güveni yıkar. Bunun süreyle ilgisi yoktur. Yalan, bir aylık ilişkiyi de, otuz yıllık ilişkiyi de bitirebilir.

Boşanmaların en büyük sebeplerinden biri sevginin yeterli gelmemesinden kaynaklanır. Evi yok, arabası eski model gibi ya da benzer bahanelerle bir yuvanın yıkıldığına kolay kolay şahit olmadık. “Eve gelmiyor, evinde durmuyor, sürekli dışarda takılıyor, içkinin dozunu kaçırıyor”, gibi söylemler ise sevginin yara almasına, üstünün tozlanmasına neden olur. Sevginin tozlanması ise, “koltuğa oturma örtüsü bozulmasın, banyoya girme, kirlenmesin, o tabakları kullanmam onlar misafirler için” gibi basit söylemlerdir. Bunlar ailede sevginin azalmasına neden olan, basitmiş gibi görünen ama büyük şeylerdir. Basit olanlar sözler sevginin çoğalmasını engeller. Bu tür güncel yaşamları sorun yapanlar ise, küçük insanların büyük sorunlarıdır. Bu tür sıradan sorunların aşılması oldukça zordur.

Evlilikte birinci görev kadına düşer.  “Yuvayı yapan dişi kuştur” söylemi boş yere söylenmiş bir söz değildir. Çünkü atasözleri ve deyimler bir çeşit trafik ışıkları gibidir. Nerede durulması gereken yeri gösterir. Kadın, evlendiği kocasının içsel dünyasına girip sevgisini çoğaltmanın yollarını öğrenmesi gerekir. Hem kendini sevdirecek hem de çocuklarına baba olabilecek adamı yetiştirmeyi bilmesi ömür boyu huzurlu bir yolu bulmuş demektir. Karısını seven erkekte her koşulda eşini korumasını bilecektir.

Tatlı dil ilişkileri sağlamlaştırır. Örneğin; kadın; “canımsın sen ya, en güzelini nasılda alıyorsun, ama pahalı alma paramız biriksin, geleceğimiz için para lazım”, deyip bir de bedenine dokunup minicik öperse değmeyin erkeğin keyfine. Erkek, kendini ve geleceğini sahiplenmiş bir kadın gördüğünde karısını daha çok sevecektir.  Ve yemekte, “tuzu nasıl olmuş hayatım, sen nasıl istersen ben öyle yaparım”, gibi tatlı sözler de erkeği göklere çıkarır. Çünkü evliliklerde karşılıklı mutlu olabilmek her şey demektir.

Erkek ise uygun olduğunda örneğin hafta sonları karısı uyurken kahvaltı hazırlayıp sürpriz yapması, kadını açan bir çiçek yapar. Giyiminin beğenilmesi, “bu sana çok yakıştı, bugün çok güzelsin” gibi tatlı sözler gördüğünde kadın da yelkenleri suya indirir. Ayrıca kocanın, karısının ayakkabı bağının bağlaması, “sen benim kadınımsın, sen kadınların en güzellerindensin, sen ne kadar anlayışlısın, seni ailen ne kadar güzel yetiştirmiş, benimle evlendiğine şükürler olsun, sen aradığım kadınsın”, gibi duygu yüklü sözler ailenin ölümüne kadar birlikteliğe yemin etmesi gibi güçlü bir bağla karı kocayı birbirine bağlar. Kendi ailesinin takdir edilmesi kadının gurunu okşar.  Sevilen kadın kocası için her şeyi yapar. Güzelleşir, kendi bakımını ihmal etmez.  Bu şekilde bir uyum olduğunda evde asla sorun oluşmaz. Yaşadığından mutlu olan erkek de, kadında işinde başarılı, hayata pozitif bakabilen insanlar olurlar. Genel anlamda erkek değer, kadın sevgi görmek ister.

Çocuk olduğunda kadın çocuğuna yeterli gelmeye çalışır, enerjisini daha çok çocuğa verir. Erkek bu sırada sabır etmeyi öğrenirken kadında daha fazla kocasını ihmal etmemesi gerektiğini bilmesi gerekir. Çocuklar büyüdükçe erkek tarafında erotizm özlemi başlar. Bu belki de gençlikte yaşanamayan heyecanların dile gelmesidir. Kadın da güzelliğinin görülmesini ister. Burada yaşanan duygusal boşluk her şeyin kötü yol almasına neden olabilir. Özellikle ilk çocuklarda bu dönem iyi geçirilirse evlilik ölümüne kadar devam eder. Bencillik başlarsa, eşler birbirini ihmal ederlerse tahammül sınırları zamanla aşılır ve eşler birbirini suçlamaya başlarlar. Yıllarca evli kalıp sonradan ayrılan çiftlerin ana nedeni o aradaki duygusal boşluktan gelir. Aradığını bulamamış olmanın düşüncesi doğar.  Ayrıca geçmiş bir acıya bağlı kalmak, sık sık eski olumsuz bir olayı gündeme getirmekte olmayan yeni sorunların doğmasına neden olur. Olumsuz enerji mutsuzluğa neden olur. Yine arada bir yaşanmış olan sevinçleri gündeme taşıyıp, “yaşadığımız bir tek o var, başka neler yapıyoruz ki, hep aynı şeyler”, demekte, yaşanılan günü anlamsız bir şekilde bitirmeye neden olur.

Tartışmasız bir evlilik zaten bir tarafın karşı tarafı baskı altına almış olduğunu gösterir. Buradaki uyum, iki farklı düşüncenin, aileye faydalı olanın, birlikte kabul edilip uygulanabilmesidir.

Çünkü sevgiyi çoğaltan sadece sevgidir. Sevgi, sevgiyle çoğalır.  Öte yandan evde karı kocanın çözemediği hiçbir sorunu başkaları çözemez. Her ne yaşanırsa yaşansın olaylar asla evin dışına taşmamalıdır. Eşler, sürekli birbirinin sevdiği, hoşlandığı şeyleri büyütmesini bilmeliler ki, aile içinde sevgileri çoğalsın.

Bir çocuğunuz dünyaya geldiğinde,  bin bir güçlükle büyüttüğünüz evladınıza sarılırken bir anne- baba olarak, “aşkım, aşkitom, canikom” gibi sözler, “annem, babam” diyenin yanında ne kadar basit, sıradan, oyuncak sözler gibi basit kaldığını göreceksiniz. Çocuk için yapılacak en büyük eylem, eşlerin birbirini sevmeleridir. Bu sevgi olunca hiçbir şey sorun olmaz. Önemli olan; mutlu, huzurlu, eşlerin birbirine yetebilen sevgi dünyalarını yaratabilmeleridir. Çocuk evinde mutsuz olduğunda ne kadar iyi beslenirse beslensin bir yani hep aç kalacaktır!

Mutlu evlilik için yapılması gereken basit şeyler ise, en iyi elbiseni eşin için giy, en pahalı kokunu eşin için kullan. En kıymetli ev eşyalarınızı ikiniz için kullanın ki sahiplik duygusunu yaşayın. Aksi halde eşyaların esiri olursunuz. Zamanla giymediğiniz, özel günleriniz için sakladığınız giysilerinizi giymek için beklenen o özel gün gelmeyebilir. Bakarsın kilo alırsın, dar gelir giyilmez olmuş. İşte bu yüzden en özel günün yaşadığın gündür. Günü yaşayın çöpe gitmesin. Çoğu günlerin sıradanlığın içinde yok olup gittiğini görmek içinde, son bir yılınızı yazmaya çalışın. Kaç ayını, kaç haftasını, kaç gününü anımsayıp yazabileceksiniz. Neler kalmış aklınıza, yüreğinizde…

İlişkiler bilinçli olmayı, kıymet vermeyi, değer görmeyi gerektirir. Ayrıca tek taraflı iyilik, sonunda iyilik getirmez kötülük doğurur. “Saçımı süpürge ettim de ne oldu” gibi yakınmalar tek taraflı iyiliklerin sonucudur. 

Evlilik mükemmel bir şeydir.

Bir sarıl sımsıkı eşine, “beraber daha güzeliz, iyi ki varsın”, diyerek ayrıl her sabah evden…

Tüm sözlerin bittiği bir yer vardır; hani derler ya, ‘ömrümden ömür alıp ona versin’ diye. Susup kalırsın, söze gerek kalmaz. İşte evliliğin sihirli gücüne erenler bu sözü söyleyebilen, bu sözü kalplerinden geçirenlerdir.

Mutlu evlilik böyle bir şeydir işte…

Ve evli olan çiftlerin mutluluğu anne babayı son derece etkiler, çocukları ne kadar mutluysa öz ailede o kadar mutlu olur…

Yaşadın mı mutlu yaşayın!

Mutlu evliliğinizi kurun…

Eşini iyi seç, seçtiğini iyi besle, cenneti yaşa…

Önceki ve Sonraki Yazılar