EZİNELİ YAHYA ÇAVUŞ

Gelibolu Yarımadasında çıkartma yapan düşman kuvvetleri arasında Cezayir Berberilerinden, Senegal zencilerine Avustralyalılardan Hintlilere kadar hemen her milletten kişiler vardı. Düşman donanması dünyanın en büyük ve en modern donanmasıydı. Karşımızdaki ordunun yenilmesi ancak bir mucize sayılabilirdi ki, o mucizeyi Tanrı bize bahşetti.

Türk askeri, hayatını hiçe sayarak dövüştü. Tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı bir savunma savaşı verildi.

Geliniz sözü 25 Nisan 1915’e getirelim. Yine Oğuz Ermumcu’nun satırları arasında kısa bir süre kalalım.

“..............

Gün ağarırken 25 Nisan 1915’de / Veryansın etti bataryalar / Tonlarla mermi savurdu / Dehşet ve ölüm kustu / Tabyalar yıkıldı / Toplar sustu.

Mutlandı Carden, / Zaferden! / Coştu gemiciler / Sevindi / Donanmanın resmi papazı / İsa adına / Altın haçını / Öptü.

Ve de ‘insanları sev’ diyen

İsa’nın yüreğinden / Gene / Kanlar aktı, bulaştı / Emperyalistlerin ellerine, yüzlerine...

Süddülbahir kıyısı / Göztepe’nin hemen önü / Çıkarma yapmak için, / En uygun yer. / Alaborda etti gemiler.

Uçtu uçacak sevinçten / Komutanlar-subaylar / Karaya çıkmaya hazırlanan altı bin asker, // Hurra.../ Hurra.... / Hurra.../ Ne kadar kolay zafer.

Bir tümseğin ardında / Ezineli Yahya çavuş / Takım komutanı. / Ve 63 er / Tam siper / Bekler Tanrı’ya sığınıp, / Bekler.

Sonra... / İnanılmaz sonrasına / Anlatmak mümkün değil / Düğümlenmeden boğazına insanın bir şeyler.

Boyanır kana / Çıkarma gemileri / Kızarır / Güverteler-küpeşteler / Kızarır yüzü / Pikniğe gidercesine / Hazırlanan birlikler / Erir gider...

Bu akıl almaz savaş on saat sürer...

Tutunamaz, ilerleyemez/ İtilaf birlikleri / Kurmaylarına bir ara kuşku düşer / ‘Tam donanmış bir tümenle korunuyor burası / Büyük olur kaybımız çekilelim. / Başka çıkış noktası / Düşünelim’/ Derler...

Gün batar ağır ağır / Karanlık yoğunlaşır / Akıtılan kanlar, / Katran rengine döner.

Ezineli Yahya Çavuş / Ve de Mehmetler, / birer birer / Şehit düşer.”

Bu savaşlar Mustafa Kemal gibi bir dehanın Türk ve Dünya kamuoyunca tanınmasını sağladı. Mustafa Kemal, Çanakkale savaşları başlamadan kısa bir süre önce Tekirdağ’da yeni kurulacak olan 19 uncu Tümen komutanlığına atanmıştı. Derhal göreve başlamış kısa bir süre içinde savaşa hazır ve seçkin bir tümen haline getirmişti. Bir süre sonra Mustafa Kemal tümeniyle birlikte buradan alınmış Bigali Köyüne sevk edilmişti. Gelibolu çıkarmasına kadar burada kalmıştı. 25 Nisan 1915 Arıburnu taarruzu başlar başlamaz kendi insiyatifi ve teşebbüsü ile, emir beklemeden Arıburnu’na yetişerek taarruza geçmiş, düşmanı Kocaçimentepe’de durdurmuştu. Yarımadanın tahliyesine kadar, düşmanın ilerlemek için bütün taarruzlarını eritmiş ve Türk’ün yiğit Mehmetçiği Çanakkale’de sanki etten ve kemikten bir kale yaratmıştı.

Mustafa Kemal tümeniyle Anzakların saldırısını karşılamak üzere Boğalı’dan hareket etmiş, zor şartlar altında Sarı Bayır’a ulaşmıştı. Mustafa Kemal burada, kıtasına kısa bir istirahat verir. Birkaç subayı ile çevreyi daha iyi görebileceği bir yere doğru yaya gider. Conk Bayırı’nın eteklerine vardıklarında kendilerine doğru koşan ve görünüşe göre kaçan bir grup Türk askeri ile karşılaşır.

Mustafa Kemal durmaları için bağırır. Neden kaçtıklarını sorar. “Efendim düşman geliyor” derler ve tepeden aşağısını gösterirler. O arada fundalıklar arasında Avustralya müfrezesi görülür. Mustafa Kemal bunlara kendi taburundan daha yakındır. Hemen orada askerlere durup dövüşmelerini emreder. Askerler cephanelerinin tükendiğini ileri sürerler. Bunun üzerine süngü taktırarak mevzi aldırır. Bunu gören Avustralyalılar da mevzi alıp tereddüt edince, Mustafa Kemal sırtın öbür yanında istirahat etmekte olan taburunu alıp getirmek üzere emir subayını koşturur.

Mustafa Kemal raporunda “Kazandığımız an işte o andı” diye yazar.

YARINKİ YAZIMDA 57. ALAY’IN KAHRAMANLIĞI YER ALACAK.

Önceki ve Sonraki Yazılar