Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

GAZETECİLİK VE UTANMAK!

Pazar günü, Türk medya tarihinde utançla anılacak bir habere imza atıldı.

Bir gazete, ülkede insanların geçim sorunu olmadığını, aslında sorunun nefis sorunu olduğunu okurlarına ikna etmek için, baş sayfasının yarısından fazlasını ayırdı!

Elbette, medya kuruluşlarının siyasi eğilimleri olabilir. Buna bir itirazımız olamaz. Gazeteler, televizyonlar, haber siteleri, radyolar siyasi eğilimlerini yansıtan haberler yaparlar. Okur bunu, en başında bilerek gazeteyi satın alır, radyoyu dinler, televizyonu izler, siteyi takip eder.

Ancak, 2021 Türkiye’sinde yaşayan insanların ekonomik geçim sorunu olmadığını iddia etmek için haber yapılmaz! Sorun tek başına, gerçekler hilafına habercilik yapmaya kalkışmak değildir. Olayı, sadece gazetecilik çerçevesinde ele alırsanız, büyük hata yapmış olursunuz.

Burası çok önemli!

Sorun, ahlâk sorunudur! Sorun, hâyâ sorunudur! Sorun, insan olma sorunudur!

MEDYANIN GÖREVİ SİYASİ TETİKÇİLİK DEĞİLDİR!

İktidar ve muhalefet kendi aralarında yürüttükleri siyasi rekabeti sürdüreceklerdir. Bu siyasetin doğası gereğidir.

Ancak, gazeteci, eğer dördüncü kuvvet olduğunu unutursa, ölür! Cesetten farksız hale gelir. Dördüncü kuvvet olduğunu unutan pek çok medya kuruluşumuz var, ne yazık ki...

Avrupa’da özellikle faşizm deneyimleri, yasama, yürütme ve yargı kurumları arasında paylaştırılan devlet erkinin dahi işlevsiz kalabileceği durumlar olabileceğini insanlığa acı bir şekilde ve büyük bedel ödeterek gösterdi.

Medya kuruluşlarının devlet erkine katılan “dördüncü kuvvet” olarak tanımlanması bu yüzdendir. Yasama, yürütme ve yargıyı denetleme görevi de medyaya verilmiştir. Yayıncılıkta “kamu yararı” kavramı bu nedenle hayati önem taşır.

Birkaç ay içerisinde ülkede en çok tüketilen yağ olan ayçiçek yağı 45 TL’den 80 TL’ye çıkıyorsa, bunun nedenlerini araştırmak ve okuruna ulaştırmak yerine, aslında sorunun tüketicinin nefis sorunu olduğunu ikna etmeye çalışan medyanın, “dördüncü kuvvet” olarak işlevini yerine getirdiğini söyleyemeyiz.

Ama, o medya kuruluşunun siyasi tetikçilik yaptığını söyleriz!

KIYAKÇILIĞIN SONU AYAKÇILIKTIR!

Türk medyasının bugünkü hali içler acısıdır.

Doğrusunu söylemek gerekirse, sağ veya sol, etnikçi, mütedeyin vs. yayıncılık yapan kuruluşların büyük çoğunluğunun medya organı olmaktan çok, belirli bir misyonun sesi olmayı görev olarak üstlenmesi durumu ile karşı karşıyayız.

Elbette, iktidarın medyaya hakim olmak tutkusunun medyayı tümden yok ettiği, işlevsiz kıldığı bir durum var. Ancak, iktidar medyası dışında kalan medyanın büyük çoğunluğu da, aynı kendi varoluşu hilafına yayıncılık yapma durumunu karşı cepheden sürdürdüğünü de kabul etmek zorundayız.

Belirli bir siyasi organın sesi olma misyonu, zorunlu olarak, gerçeklerin bir kısmını görmezden gelmeye, bir kısmını ise tahrif etmeye yol açacaktır. Nitekim, bugün yaşadığımız tam da budur!

Böylesi bir misyon üstlenen medyanın ise dördüncü kuvvet olma şansı ve ihtimali yoktur. Nitekim, tam da bu nedenle, pek çok medya kuruluşunun yönetim odalarında, kendilerine iletilen “talimatları” yerine getirmek dışında vasfı olmayan insanlar görüyoruz! Medya, siyasetin ayakçısı haline getirilmiş durumdadır!

PRAVDALAŞAN MEDYA!

Sovyetler Birliği’nin en önemli resmi gazetesi Pravda idi. Pravda, Sovyetler Birliği Komünist Partisi, Merkez Komitesi'nin ayin ettiği bir komisyon tarafından incelenir ve sadece izin verilen haberler yayınlanırdı. Hatta, gazetede bazı haber yerlerinin boş olarak yayınladığı dahi olurdu! Okur, bu durumda bilirdi ki, muktedir oraya konulan haberi, bir şekilde beğenmemiş ve çıkarmıştır!

Merkez Komitesi komisyonu “uygun bulmadığı” için, örneğin Sovyetler Birliği sınırları içerisinde kuraklık olduğu, deprem olduğu veya nükleer reaktör patladığı gibi halkı doğrudan ilgilendiren ve önlem almasını gerektiren durumlardan dahi kimsenin haberi olmuyordu! Sadece, sınırlı sayıda parti yöneticisinin öğrenebildiği “gerçekler” yine onların “hayatta kalma imtiyazı” kazanmasına, halkın ise hayatını kaybetmesine yol açıyordu.

Ne yazık ki, Türk medyasının bugün, büyük oranda pravdalaştığını söylemek zorundayız.

“Bir kısım medya” da kendi görevini, sadece birilerinin hoşuna gidecek yayıncılık yapmak olarak tanımlamış durumda.

Pravda, haberin okura ulaştırılmadığı bir medya organıydı. Şimdi ise, "anti-haber" üretilen bir noktaya geldik!

Durum böyle olunca, elbette geçim sorununu nefis sorununa indirgeyen “akıl”a şaşmamak lazım!

Ama, utanmak... evet, utanmak hepimize lazım!

Önceki ve Sonraki Yazılar