HAMZA YERLİKAYA VE KURTDERELİ MEHMET

Hiç arabam olmadı. Ehliyetim de yok. Hep kamu vasıtalarının ulaşabildiği yerlerde oturdum. Evime, işime gidip gelmemde basın kartımın paso imkânlarından yararlandım. Metro kullanıma açılıncaya kadar Vapurdan inince Acıbadem’den geçen bir İETT otobüsüne binerdim. 20 yılı aşkın bir zaman önce bir gün Kadıköy’den sonra ilk durağın adının Hamza Yerlikaya yapıldığını gördüm. Yanımdakine sordum:

“Hamza Yerlikaya kim?”

Adam yüzüme hayretle baktı:

“Bilmiyor musun?”

“Bilmiyorum.”

“Hayret bir şey. Milli güreşçi!”

Sporla ilgilenmem. Beş futbolcunun adını say, deseler hiçbirini bilmem. Eskiler hariç: Lefter, Şeref, Metin, Şenol, Birol, Can…

Eve gelince araştırdım Hamza Yerlikaya’nın Dünya ve Olimpiyat şampiyonlukları olduğunu öğrendim. Kökeni Sivaslıymış. Gizliden gizliye, sevindim, gururlandım. 1997 yılında TC Üstün Hizmet Ödülünü alınca, gözlerimin içinin parladığını hissettim. Yüreğimle alkışladım.

Gün geldi Hamza Yerlikaya’nın Sivas Milletvekilliğine getirildiğini gördüm. Getirildi, diyorum. Çünkü gelebilmek için parti liderinin, birisini seçilecek sıraya yazması yeterli.

Milletvekilliği sırasında Hamza Yerlikaya, Sivas’a veya Türk sporuna ne hizmet etti? Millet Kürsüsüne çıkıp herhangi bir soruna ilişkin dişe dokunur ne söyledi? Açık bilgim yok. Kimseyi yanıltmayayım.

Ancak adı diploma sahteciliğiyle geçmeye başlayınca, inanmak istemesem de gözlerimin içinin parlaması matlaşmaya, yüzüm gerilmeye, kaşlarım çatılmaya başladı. Oluşturduğum sevgi halesinin yok olmasından korktum.

“Yerli ve Milli” sloganının siyasi arenalarda dillendirildiği ülkemizde Milli güreşçimiz Hamza Yerlikaya’nın “Yürü ya kulum!” denmişçesine yolu açıldı:

Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Üyeliği, Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Müşavirliği, TBMM Milli Eğitim ile Gençlik ve Spor Komisyon üyeliği görevlerini yaptı. Milletvekilliği görevinin ardından 2012 yılında Güreş Federasyonu Başkanı seçildi. Üç yıllık başkanlık süresinin sonunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki görevine başladı. Gençlik ve Spor Bakanlığı Bakan Yardımcısı yapıldı.

Dünya Güreş Federasyonu (FILA) tarafından ‘Asrın Güreşçisi’ unvanı verilen, sporculuk kariyerinde büyükler kategorisinde 2 Olimpiyat, 3 Dünya ve 8 Avrupa şampiyonluğu kazanan Hamza Yerlikaya’nın marifeti iltifata ulaşmıştı. Bu güzeldi. Hatta, başarılarından dolayı İBDA-C işareti yaptığı iddiasının bile üzerinde durulmadı. Sorgulanmadı.

Ancak, beş yerden aldığı maaşlarına Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı maaşının da eklenmesi, geçmişteki üstün hizmetinin sağladığı dokunulmazlık zırhını parçaladı. Özellikle sosyal medyada eleştiri üzerine eleştiri almaya başları. Muhalefet, hangi bilgi, eğitim ve tecrübeyle bankacılık gibi bir alanda üst düzey bir göreve getirildiğini sorgulamaya başladı.

Bunlara, lise diplomasının sahte olduğunun mahkeme tarafından tescil edilmesi eklendi. Kamuoyu mahkeme kararının ardından Hamza Yerlikaya’nın onurlu davranıp, özür dileyip mevcut görevlerinden istifa etmesini bekledi. Fakat Yerlikaya’dan “tıss!” yoktu.

Hamza Yerlikaya, 7 Kocalı Hürmüz’de söylenen kantoyu anımsatıyordu:

“ Hey Tanrım

Bana üç tane (Ooooooo)

Üç de yetmez beş tane (Aaaaaa)

Beş de yetmez yedi tane

Ver ver ver ver

Ver Allah'ım ver!!!”

Ben madalyonun bir yüzünü yazdım. Keşke öbür yüzünü Hamza Yerlikaya kendi cephesinden durumunu yazsa, açıklasa da vebal korkusu içinde kalmasam.

Bunları bir yana bırakalım. Siyaset, dedikodu benim işim değil. Keşke bu konuya girmeseydim. Asıl amacım bir kıssadan hisse:

Yüce Önder Atatürk, “Spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben Sporcunun zeki çevik aynı zamanda ahlâklısını severim,” demiş.

Yıl 1931. Kurtdereli Mehmet Pehlivan Cihan Şampiyonu güreşçi…

İbretli bir hikayedir. "Ben her güreşte arkamda Türk Milletinin bulunduğunu ve Millet şerefini düşünürdüm." diyen Cihan Pehlivanı Kurtdereli Mehmet Pehlivan’la Atatürk tanışır. Bir gün gece yarısı kendisine mektup yazar.

Mektubunda, “Çoluk çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O, bu mektubumla beraberdir. Pehlivan ömrünün tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim,” der.

Gece yarısı mektubu, Salih Bozok’a vererek Otelde kalmakta olan Kurtdereli’ye yollar. Mektubun içinde, 1000 Liralık da bir İş Bankası çeki vardır. Çekin üzerinde, “Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a 1000 T. Lira veriniz. Bu para, Aralık ayı aylığımdan faiziyle kesilecektir.” diye yazmaktadır.

Kurtdereli, bankaya gider. 1000 Lira kendisine ödenir ama Kurtdereli bankadan ayrılmaz. Niçin beklediği sorulunca,

“Çeki vermenizi bekliyorum,” der. Banka müdürü,

“Parayı aldın, çek bizde kalacak. Usul böyledir,” deyince de Kurtdereli,

“O halde alın bu 1000 lirayı, benim çekimi geri verin,” diye karşılık verir. Müdür şaşkınlıkla sorar:

“Neden?”

İşte Kurtdereli’nin cevabı:

“Orada Mustafa Kemal’in resmi ve altında da imzası vardır.” Alır çeki ve çıkar gider.

Şimdi size iki tablo sunuyorum:

Birinde maaşından karşılanmak üzere ödül veren Atatürk ile Atatürk’ün el yazısı ve imzası bulunan çeki ömür boyu saklayabilmek için reddeden cihan pehlivanı Kurtdereli Mehmet.

Diğer tabloda kimler var? Ne olur söyletmeyin bana. Arif olan görür anlar. Yoksa nenize lazım…

Önceki ve Sonraki Yazılar