HAYATIN KENDİSİ ŞİİRDİR BAHARDA

Dün kaldığımız yerden devam edelim: Yazmıştım ki: “Sade bir semt” olan Üsküdar’ın dost ışıklarını günümüze yansıtıyor Yahya Kemal. Adına türküler yakılmış, üzerine şiirler yazılmış Üsküdar’ın. Guruba yakın bir zamanda, Baharla yazın öpüştüğü bu günlerde, Eminönü’nden kalkan bir vapura bininiz ve Üsküdar’a doğru ilerlerken bu semte bakınız.”

Camlardan yansıyan sarı ile kızılın bin bir tonu karşısında heyecanlanacaksınız ve Bizanslılar’ın Üsküdar’a “Altın Şehir” demelerine hak vereceksiniz.

Yahya Kemal de, “Hayal Şehir” demiş Üsküdar’a:

“Mest olup içtiği altın şarabın zevkinden,

Elde bir kırmızı kaseyle ufuktan çekilen,”

İçerilere doğru ilerleyelim. Mithat Cemal Kuntay bir şiirinde, Göksu için, “Burda sahil mütefekkirdir, ufuk şairdir / Burda dağ, bağrı yanık, benzi uçuk, şairdir;” diyor.

Faruk Nafiz Çamlıbel’in dizelerinden bir başka güzellik yansımakta:

“Gönlüm ne zaman Göksu’da isterse dolaşmak,

Kaplar, hemen etrafı hâyalimdeki bahçe;

Akşam, görünür güller uzaktan bana yaşmak,

Hülyalı söğüt dalları maşlahla ferace...”

Göksu: Boğaziçinin eski kimliğini koruyabilmiş ender köşelerinden biri. Hani şiirlere, şarkılara girmiş olan Göksu....

“Gidelim Göksu’ya bir âlem-i ab eyleyelim

Ol kadehkâr güzeli yâr olarak peyleyelim”

Bir yanda renk renk feraceleri içinde yaşmaklı, ince beyaz şemsiyeli bir dilber, öte yanda ünlü bestekâr Mustafa Çavuş:

Küçüksuda gördüm seni/ Gözlerinden bildim seni / Ne kadar cefa edersen / Gönül ayrılmıyor senden.”

Münir Nurettin Selçuk’un rast şarkısını anımsadım. Şiiri Veliyüddün Ahmet Paşa’nın:

“Gül yüzünde göreli zülf-ü semensay gönül

Kara sevdaya yeler bî ser-ü pây gönül

Dimedim mi sana dolanma ana hây gönül

Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, eyvah gönül! ....”

Kendinizi bu şarkının nakaratından kurtardıktan sonra, varsayınız ki, Faize Ergin’in nihavent makamında “Çerkez güzeli”ni dinlediniz. Arkasından Faiz Kapancı’nın bestesiyle “Çamlıca bülbülleri” kulaklarınızın pasını sildi. Münir Nurettin’in rast şarkısı eşliğinde Emirgan’ın lale bahçelerini dolaşmak ister misiniz?

“Fasl-ı bahar seyrine çık sen bize gel de

Gönlümüzü şâd edelim bezm-ı emelde

Bağda bahar, sinede yâr badeler elde

Mey içelim, raksedelim lâle zamanı.”

Bu fasl-ı baharda, İstanbul’un her köşesinde bir başka zevki tadabilirsiniz. Bu kentin sihrine kendinizi kaptırıp, duygularınızın izdüşümü dizelerde bulabilirsiniz. Şiirlerin çağrıştırdığı nağmelere kendinizi kaptırıp, içinizde saklı duygularınıza ayna yapabilirsiniz.

Göksu’yu bir kaç şiirde değil, sütlü mısırı, kağıt helvası, renk cümbüşü berrak ağdalı macunu, sahlebi, vanilyası sakızı kaymağı bol dondurması, feraceli dilberleri, kolalı yakalı, başı fesli çapkınları, koçu ve faytonlarını anımsadıktan sonra, günümüze ulaşan güzelliklerini yaşayabilirsiniz. Şiirlere takılır, Boğaz’dan Göksu’ya kürek çeker, gün inerken süzülerek Moda’ya inersiniz. Kumkapı’da, Sultanahmet’te, Laleli’de, Sarıyer’de, Hisar’da, Ada’da, Moda’da, Kalamış’ta; hasılı İstanbul’da hayatın kendisi şiir değil mi?

Yarın: Şiirin Kanatlarında Bahar ve Hıdırelleze bakacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar