Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

HDP İLE KORKUTMAK

  Bir süredir, Türkiye siyaseti HDP üzerinden dizayn edilmek isteniyor.

Daha doğrusu, HDP “şeytanlaştırılarak” siyasette algı operasyonu yapmak isteyen bir kesim var.

Doğrusunu söylemek gerekirse, HDP, Öcalan’ın sevdiği kavramı kullanırsak, bu “araçsallaştırma” fırsatını bizzat kendi elleriyle verdi.

Bunu bilerek, isteyerek mi yaptı, sorusunu komplo teorisyenlerine bırakıyorum.

Ama, şu notu eklemezsem, vicdanen rahatsızlık duyarım ki, HDP içerisinde tehlikeyi görüp uyaran epeyi insan da vardı ve halen de var.

HDP NASIL KURULDU?

Halkların Demokratik Partisi 15 Ekim 2012’de resmi olarak kuruldu ama, aynı dönemde BDP de vardı.

HDP’nin niçin kurulduğunu, AK Parti hükümetlerinin Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bir dönem AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay'ın, “Hakan Fidan’la Öcalan’ın baş başa verip gerçekleştirdikleri güzel proje” sözleri en açık şekilde açıklıyordu.

Nitekim, Abdullah Öcalan 17 Ağustos 2013 tarihli görüşmesinde, HDP’yi “yeni model Türkiye partisi” olarak tanımlayarak bileşenlerini şöyle tarif ediyordu: ESP, BDP, EMEP, Yeşiller, Müslümanlar, feministler, çevreciler, hepsi olsun.

Kürt sosyalist aydınlarından Kemal Burkay, “HDP’yi MİT kurdurdu” suçlaması yapınca da, yine Öcalan, Sırrı Süreyya Önder’e İmralı görüşmelerinde şöyle cevap vermişti: Bak, sizden rahatsız olan kesimlerden Doğu Perinçek ‘HDP’yi MİT ve ABD kurdu’ diyor. Oysa ABD, MİT’e müdahale ediyor. Hakan Fidan’a müdahale ediyor. (…) HDP’nin işlevi ne olmalı? Perinçek, ‘bir MİT projesidir’ diyor ya, beni kızdırmasınlar. Sayın (Sırrı) Süreyya, siz Marks’ı iyi bilirsiniz. Marks, Paris komünarlarını göklere çıkarır ya, ama şöyle der: Keşke bir müzakere şansını elde etselerdi! Her şeyleri vardı, müzakerecileri yoktu. Müzakereler savaştan daha anlamlı ve önemlidir. Çok tarihi bir fırsattır. Senin şahsında (benim notum: Sırrı Süreyya Önder'in şahsında) hükümetle bunu elde ettik.

Öcalan’ın açıklamalarına bakarak, HDP’nin CHP’nin solundaki kesimleri de partiye katarak, müzakere sürecinde elini güçlendirme planı yaptığını söyleyebiliriz.

Diğer bir yorum da, Burkay’ın ifade ettiği gibi, “proje”nin müzakere sürecinden öteye bir anlam taşıdığı ve Türkiye’deki siyasal saflaşlamaları yeniden dizayn etme hedefi taşıdığı şeklinde.

Ancak, Türkiye bambaşka bir sürece evrildi ve “müzakere atmosferi” ortadan kalktı. Bu arada, HDP’ye katılan kimi sol örgütler ve aydınlar da geri çekildiler. Onların da, HDP’nin gücünden elde edecekleri ortak fayda konusunda düşünceleri değişmiş olmalıydı.

Yani, proje hedefi açısından, HDP'nin tam bir fiyaskoya dönüştüğünü, söyleyebiliriz.

Ancak, özellikle de 2018 seçimleri sonrasında bir yandan HDP’nin bölüneceği ve/veya yerine başka bir parti kurulacağı söylentileri kamuoyuna yansırken, diğer yandan da iktidarı oluşturan siyaset yapıcıların HDP’nin yasaklanması talepleri yükseldi.

HDP YASAKLANIR MI?

Son 20 yılın seçimlerine baktığımızda HDP ve selefi olan önceki partilerin seçim performansları % 7,5 ile 13 arasında değişiyor. Bu da, en az 4 milyon seçmen, aileleriyle birlikte 10 milyonluk bir kesim demektir.

Öte yandan, önceki kapatılan partilerin yerine kurulanların performanslarını inceledeğimizde de, yasaklamalarla bu seçmen kesiminin tercihlerini değiştirmediğini görüyoruz.

HADEP 3 Mart 2003’te kapatıldı. Yerine geçen DEHAP, kapatma davası açılınca, 19 Kasım 2005’te kendisini feshetti. Sonra kurulan DTP de 11 Aralık 2009’da kapatıldı. Barış ve Demokrasi Partisi 3 Mayıs 2008’de DTP’nin kapatılacağı anlaşılınca kurulmuştu. Nitekim, HDP de 15 Ekim 2012’de kurulmuştu.

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş 3.958.103 ay aldı. 2015 Genel seçimlerinde ise, HDP 6.058.489 oy aldı. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş 4.205.794 oy aldı. Yine, 2018 genel seçimlerinde HDP ise 5.867.302 oy almıştı.

Bu bilgilerden ortaya çıkan birinci sonuç, HDP ve temsil ettiği seçmenlerin iradesinin kriminel yöntemlerle siyaset dışına atılmasının mümkün olmadığıdır.

Kaldı ki, toplumsal karşılığı olan herhangi bir siyasi odağın kriminel yollara baş vurarak elimine edilemediği hem ülkemizin ve hem de başka devletlerin tecrübeleriyle anlaşılmış olmak gerekir.

Bu bilgiye iktidarı oluşturan siyasi çevreler de sahip olduğu halde, HDP’nin kapatılması ısrarının nedeni üzerine düşünmek gerekir.

İki sorunun kritik olduğunu düşünüyorum:

1- HDP’nin kapatılmasıyla, temsil ettiği seçmenlerin siyasi iradesi değişebilir mi?

2- HDP’nin kapatılmasıyla, temsil ettiği seçmenlerin siyasi temsiliyet boşluğu oluşur mu?

Her iki soruyu da olumlu cevaplamak mümkün değil.

O halde, Türkiye’nin siyaset arenasında hiçbir etkisi olmayacağı açık olan, HDP’nin kapatılması tartışmasının amacı ne?

İşte, burada iki ihtimal öne çıkıyor:

Birincisi, HDP’nin artık siyaseten mevta haline dönüştüğünden hareketle, “kurucu irade” yeni bir siyasi proje planlamakta olduğu öne sürülüyor. Yasaklama tartışmaları, özellikle de seçmen kitlesinin yeni projeye onay vermesini kolaylaştıracaktır.

İkinci ihtimal ise, HDP etrafında yaratılan kriminalizasyon ile aslında muhalefet ile iktidar arasındaki seçmen geçişkenliğine müdahale ediliyor.

Özellikle de, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin HDP üzerinden yürüttüğü polemiklere bakınca, ikinci ihtimali daha mantıklı bir açıklama olarak değerlendirdiğimi söylemeliyim.

İncelendiğinde de görülecektir ki, Bahçeli’nin neredeyse HDP konulu tüm söylemleri aslında CHP’yi hedef alıyor.

HDP’nin yasaklanması talebi üzerinden yürütülen kampanyanın da asıl amacının, iktidara oy veren seçmenin CHP’ye (ve muhalefet partilerine) karşı konsolide edilmesi olduğu izlenimi güçleniyor.

Bu durumda da, daha başından beri, asıl “proje”nin HDP’nin yasaklanması değil, HDP’nin şeytanlaştırılarak iktidara oy veren seçmenin muhalefet partilerine kayışını önlemenin hedeflendiği ileri sürülebilir.

O halde, HDP’nin siyaset pazarında bu şekilde araçsallaştırılması konusunda, HDP yöneticilerinin ne yorum yaptığını, şahsen çok merak ediyorum.

Siz merak etmiyor musunuz?  

Önceki ve Sonraki Yazılar