İBRAHİM SAĞIR ŞİİRİNİN HASAT VE HARMANI (1)

Geçtiğimiz günlerde “Mehmet Ali Kalkan ve ‘Ufuklar Ardı Bizim’” başlıklı bir yazı yazdım. Yazımın başında “……Günün dostu değil, gönül dostu olabilmek. Ya da gün bitene kadar değil, mezara kadar dost kalabilmek. Gönül dostluğuna Yunus Emre ilke ve erdemlerinin gönüllere nakış nakış nakşedildiği Eskişehir’deki arkadaşlarımı, dostlarımı timsal gösterebilirim,” diye yazmıştım. O sırada belleğim ve gözlerimin önünden birçok simalar geçiyordu. Ama o günün konusu Mehmet Ali Kalkan’dı. Aklımdan geçen dostların ilk sıralarında uzun süre Eskişehir Şairler Derneği’nin başkanlığını yapan İbrahim Sağır vardı. Her Eskişehir’e gittiğimizde, ilk vardığımız kapı bu dernek ve konuk sever üyeleri olurdu.

İbrahim Sağır’a Allah’tan sağlıklı uzun ömür diliyorum. Seksen altı yaşında ama unumu eyledim, eleğimi astım diyenlerden değil. Üretiyor, hasadını harmanlayıp kültürümüze, şiirimize ve erdemli insanlara sebil ediyor.

Birkaç günden beri, onun vahasında, şiire susuzluğumu gideriyor, envaı türde güzelliklerin pek çoğunu ilk kez keşfediyorum.

“Bir Kapıdan Bir Kapıya” adını verdiği şiir kitabını on altı yıl önce okumuştum. 2021’in kasım ayı ile, bu yılın mart ayı arasında yedi şiir kitabı yayınlandı:

“Ahmet Yesevi ve Şiirlerle Menkıbeler”, “Şiirlerle Menkıbe-i Yunus Emre”, “Türk Destanları”, “Bir Çağ Düşlüyorum”, “Ali’ye Mektuplar Taşlamalar”, “Harman” ve “Harman 2”

Öncelikle dil ve teknik örgüsü açısından İbrahim Sağır’ın şiirlerinin bütünü türlerine göre mükemmellik düzeyinde olduğunu belertmeliyim. Hecenin 7, 8, 11 ve 14’lü kalıplarıyla şiirini inşa etmiş, 4+4=8, 4+4+3=11, 6+5=11 ve 7+7= 14 durakları kullanmış. Tam ve zengin kafiyelerle ahenk musiki katmış.

Tarih, kültür, geçmişe vefa, nostaljik duygular, doğa, sevgi, aşk, hoşgörü, özlem, gurbet, ayrılık, kahramanlık, yiğitlik, taşlama, acı, yakınma, hayata ait görüşler şiirlerinin konuları arasında yer alıyor. Unutulmaya yüz tutmuş türleri canlandırmaya, onlara örnekler vermeye gayret etmiş, zoru ve denenmemişleri denemiş ve başarmış.

Dili yalın, anlatımı akıcı ve içtenlikli. Zengin tema türlerine sahip.

Her türlü güzelliğin övüldüğü şiirlere “güzelleme” diyoruz. Güzellemeler, duygulu şiirleri. Temel olarak aşk ve sevgiyi içeriyor. Doğa yurt, memleket, güzelliği karşısındaki coşku, başta karşı cins olmak üzere bütün insanlara karşı duyulan sevgi ve aşk, güzellemelerin konusu olmakta. İbrahim Sağırın şiirleri içinde güzellemeler kapsamına alacağımız onlarca örnek gösterebiliyoruz:

“Bu yurdun her karış toprağı güzel,

Güzellik içinde bahtiyar gez gel.

Suyu, dağı, gölü, ırmağı güzel,

Türküler söyleyip çok diyar gez gel.” (Harman – 2 Yurdum syf: 51)

“Şiir sensin, mısra bensin, dil sensin,

Dudağın kaside, gözün kafiye,

Can evimde en esrarlı desensin,

Muhabbetin redif, sözün kafiye. …” (a.g.e. Şiir Sensin syf 105)

İbrahim Sağır’ın şiirleri içinde sıkça işlediği konular arasında koçaklamalar bulunuyor.

Destanlarda, savaşçılık ve kahramanlık olayları anlatılırken, duygular koçaklamalarda dile getiriliyor. Destanlar uzun, koçaklamalar daha kısa. İbrahim Sağır, özgün yiğitlemeler söylediği gibi daha önce söylenmiş destanları da kendine özgü şiir diliyle bizlere naklediyor.

Nitekim, geçen yıl yayınlanan “Türk Destanları” adlı kitabında Yaratılış, Türeyiş, Alp Er Tunga, Saka, Oğuz, Göktürk, Ergenekon, Uygur, Göç gibi destanları türlü varyantlarıyla şiirleştirmiş. “Bir Çağ Düşlüyorum” adlı kitabında ise, Tarih ve kültürümüzle simgeleşmiş kişi, yer, olayları destanlaştırırken, koçaklama örnekleri ve vermiş:

“….

Umutsuz bir anda doğdu bir Kemal,

Yazarak yürüdü bu çağa destan,

Doğruldu yeniden Türklüğün başı,

Cumhuriyet ile kurtuldu yastan,”

(Bir Çağ Düşlüyorum -Dile Gel Söğüt Syf:-55)

“ … ‘İstikbal göklerdedir’ sözünden,

Sonsuzluğu yollar ara özünden,

Düşmanını kaçırma hiç gözünden

Uç yiğidim, uç şahinim, kartalım. (Harman-2, Uç Yiğidim syf: 87)

Güldürme ve yergiyi, halk edebiyatımızın birbirinden ayrılmaz unsurları arasında sayabiliriz. Uyarma ve yola getirmeyi amaçlar. İbrahim Sağır topluma yararlı kişileri nasıl övmüşse, yararsız, aymaz, tembel kişileri, bozulmuş toplumsal hal ve gidişleri de yermiş. Bu tür şiirlerinin çoğunluğu “Ali’ye Mektuplar – Taşlamalar” adlı kitabında bir araya gelmiş:

“…….

Batıya parselli nice kafalar,

Özüne yabancı çırak, kalfalar,

Kaptanlık taslıyor dünkü tayfalar,

Kuzular çabucak koç oldu Ali. (Ali’ye 4. Mektup’tan)

“Enflasyon düştü düşecek diye

Söz vere söz vere kurdular Ali;

Sermayeyi yükledikçe kediye

Gaz vere gaz vere yordular Ali….”(Ali’ye 5. Mektup’tan)

“…Tepemizde tepinirler överiz,

Zulmederler, küfrederler, severiz,

Şaşkınlıktan bağrımızı döveriz,

Yatarız kalkarız şakşakla Ali...” (Ali’ye 6. Mektup’tan)

“Kesildi liranın sesi soluğu,

Kolay mı beslemek çoluk çocuğu

Kavağa çıkarmak kaldı balığı

Dikilse yeridir büstümüz Ali.” (Ali’ye 7. Mektup’tan)

“Belli oldu Karaman’ın Koyunu

Kaç arşınmış gördü herkes boyunu,

Başladı bir Alicengiz oyunu,

O ona, bu şuna çatıyor Ali. (Ali’ye 9. Mektup’tan)…. (Ali’yi Mektuplar syf: 7-14)

İbrahim Sağır’ın duygulu şiirleri içinde ağıtlar da var. Bu dünyadan göçen eşi Sevim Hanım’ın ardından yazdığı ağıttın bir kıtası şöyle:

“… Hasretimi hicranıma uladım,

Toprağını gözyaşımla suladım,

Sana doğru attığım her bir adım,

Mahşer günü kavuşuruz inşallah

Yeter ki rahm etsin Cenâbı Allah.” (Bir Kapıdan Bir Kapıya Syf: 159)

YARIN Kİ YAZIMDA, ZOR NAZIM ŞEKİLLERİNİ KOLAY EDEN İBRAHİM SAĞIR’I ANLATACAĞIM

Önceki ve Sonraki Yazılar