Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

İLK GECE HAKKI VE KÜRTLER!

Taner Akçam yine yaptı yapacağını!

Duvargazetesi adlı haber sitesinde yayımlanan ve Filiz Gazi’nin yaptığı söyleşide kullandığı ifadeler nedeniyle başı “Kürt aydınları” ile belaya girdi. Aslında “bela”yı kendisi aradı, dersek, daha doğru bir ifade olur.

Akçam’ın aynı söyleşide “soykırım yalanı”na gerekçe olarak öne sürdüğü birbirinden saçma, akıl dışı ve gerçekliğe aykırı beyanları ile “Kürt aydınları”nın zerre ilgilenmeyeceği ve hatta “” orada kalsaydı, düşünmeden destekleyeceklerini iddia etmem, sebebsiz değil.

Ama, Taner Akçam “”i biraz daha genişletip, Ermenilere yapılan haksızlıklara Kürt feodallerinin ve halktan kişilerin de bulaştığını iddia etmesi, “Kürt aydınları”nı rahatsız etti. Çünkü, bu “”in nereye varacağını herkes biliyor: Soykırım yalanına Kürtler de sorumluluk sahibi olarak dahil edilecekler!

Ama, Türk düşmanlığı ile akıl melekeleri perdelenmiş “Kürt aydınları”, “”in planlanmış sonraki hamlesini görmekten çok, Akçam’ın öne sürdüğü ve Kürt feodallerini bugünün normlarıyla “ahlakî” açıdan suçladığı tarafı ile ilgilendiler.

Akçam, söyleşinin bir yerinde şöyle diyor:

Hıristiyanlara biçilen yer, ikinci sınıf vatandaş olmaktı. Korkunç bir örnek vereyim: 19. yüzyıl feodal toplumunda örneğin Kürt bölgelerinde Kürt ağaları, evlenen Ermenilerin ilk gece hakkına sahiplerdi. Onun ötesinde Ermeniler çifte vergi veriyordu. Bir devlete normal vergi veriyorlardı, bir de “Hafir” (veya hapir; kiafir) denen yöredeki Kürt feodal yöneticilerine vergi veriyorlardı yani vatandaş sayılmıyorlardı. Mahkemelerde ifadeleri kabul edilmiyordu. En iyi sayılan Hanifi hukukuna göre bile iki tane Hıristiyan bulacaksın ki, bir tane Müslüman’ın şahitliğine eşit olsun.

Kürt aydınları”nı diğer ifadeler ve iddialar rahatsız etmemiş olmalı ki, şu ana kadar bu söyleşi ile ilgili hiçbir eleştiride herhangi bir itiraz okumadım. Ancak, Ermeni gelinlerin “ilk gece hakkı”na Kürt ağalarının sahip olduğu iddiası “Kürt aydınları”nı ziyadesiyle rahatsız etmiş!

Taner Akçam’ı protesto eden “Kürt aydınları” kendisini özür dilemeye ve/veya delil göstermeye davet ediyorlar!

Sanıyorum, Taner Akçam da, benim bu yazıda vereceğim kaynağı gösterecektir. Ancak, önce nedir bu “ilk gece hakkı”, ona bakalım.

JUS PRİMAE NOCTİS

Avrupa’da yaygın olarak Fransızca “Droit du seigneur” yani, ağanın hakkı olarak bilinir. Ancak bilimsel metinlere Latince ifadeyle “jus primae noctis” yani, ilk gece hakkı olarak geçmiş bir uygulamaya göre, Ortaçağ Avrupa’sında toprak ağalarının tabiyetindeki yoksullardan evlenecek kızlarla ilk geceyi geçirme hakkı olduğu öne sürülür.

Her ne kadar 19. yüzyıldan itibaren Avrupa aydınları da “jus primae noctis”in aslında bir mitolojik uydurma olduğu tezini seslendirmiş olsalar da, uygulamanın varlığını doğrulayan pek çok kaynak var.

Kilisenin “aziz” mertebesi verdiği ve 9 ile 10. yüzyıllarda yaşamış olan Cluny’li Odon’un Aziz Gerald hakkında yazdığı biyografide, Gerald’ın asilzade iken dindarlaşması süreciyle ilgili aktardığı bazı olayların “ilk gece hakkı” olarak değerlendirildiği biliniyor.

Keza, 14. yüzyılda yazıldığı sanılan Haçlılara övgü şiiri olan “Baudouin de Sebourc” adlı eserde de, düğünde gelin adına ödeme alamayınca “jus primae noctis” iddiasında bulunan bir ağadan söz edilir!

Yine, Aragon Kralı 2. Ferdinand’ın, Santa Maria de Gaudalupe Manastırı’nın çevre halka hükmetmek için çıkardığı “Kararname”nin 9. maddesini iptal ettiğini ve bu maddenin de “jus primae noctis” ile ilgili olduğu tüm Avrupa tarihçilerinin bildiği bir konudur.

Lafı uzatmayayım, 1800’lü yılların başına kadar “ilk gece hakkı” konusu pek çok Avrupa kaynaklarında bulunmaktadır. Hatta, François-Marie Arouet ya da herkesin bildiği takma adıyla Voltaire’in de, Felsefe Sözlüğü’nde bu konuya yer vermiş olduğunu ve ayrıca ancak ölümünden sonra yayınlanmasına izin verdiği, “Le droit du seigneur” (Ağanın hakkı) adını verdiği 5 perdelik bir komedi oyunu yazdığını da ekleyerek, konuyu kapatalım.

KÜRTLERDE İLK GECE HAKKI VAR MI?

Aslında, Gılgamış destanına bakarsak, “ilk gece hakkı”na benzer bir durumun anlatıldığını fark ederiz. Tanrı/Kralın tüm kadınların sahibi olduğu, hatta savaşçı bir adamın evleneceği kızın da sahibi olduğundan söz edilir. Enkidu ile ilk karşılaşmasında da, aslında yine bir kıza sahip olmak için verdiği savaş söz konusudur.

Tabii, aradaki zaman farkını ve toplumsal gelişimin anaerkil düzenden ataerkilliğe geçişi esnasında ailenin konumunu ve iç yasasını da değiştirdiğini göz önünde bulundurmamız gerekir. Dünya, evrim karşıtlarının iddialarının aksine, bugüne gelirken insanlığın toplumsallaşmasında pek çok farklı “düzen” ve aşamalara tanık olmuştur.

Yani, Ortadoğu coğrafyasının binlerce yıl öteden toplumsal yaşamına bakarak, bugün için kanaatler oluşturmaya kalkışmak hem bilimsel olamaz, hem de düşmanlaştırma ve ötekileştirme içeren politik söylemlere de gerekçe oluyorsa “ırkçı ve faşistoid” karakterdedir, diyebiliriz.

Ancak, Taner Akçam’ın bu iddialarının kendisine ait olmadığını da belirtmek zorundayım. Akçam, aslında Hagop Barsumyan’ın yazdığı “The Eastern Question and the Tanzimat Era” (Doğu Sorunu ve Tanzimat Dönemi) adlı makalesinde bu iddiaya tesadüf etmiş olmalıdır.

Richard G. Hovannisian’ın editörlüğünde iki cilt olarak çıkarılan “The Armenian People from Ancient to Modern Times” adlı eserde yer alan bu makale Kürt feodallerinin Ermeni gelinleri ilk gece alıkoydukları iddiasına yer veriyor!

Esasen, Hristiyan Avrupa'da egemenlerin kendi tebalarına yönelik bir uygulama olarak bilinen "ilk gece hakkı"nın Müslüman Kürt ağalarının Hristiyan Ermeni gelinlerine yönelik uygulaması olduğunu iddia etmek pek çok açıdan sorunlu. Öncelikle, "uygulama" bilindiği haliyle, ağaların kendilerine ait teba arasından seçtikleri gelinlere yönelik. Ancak, H. Barsumyan'ın iddiası ganimetçilik ile köleleştirme arasında, sosyolojik olarak sorunlu ve örnekleri olmayan bir uygulamayı tarif ediyor. Doğru olsaydı, bu örneklemenin sadece Barsumyan'ın anlattığı dönem ve mekanla sınırlı kalmaması gerekirdi.

Ortadoğu'da Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında "efendi/köle" ilişkisi bağlamında böyle bir uygulama iddiasına başka yerde rastlamamış olmamız, iddiayı gayet sorunlu hale getiriyor. Yine aynı şekilde, Ermenilerin Osmanlı devletinde kendi milli kimlikleri ile ve dini inançlarını değiştirmek zorunda kalmadan yüzlerce yıl yaşamış ve en üst yönetim makamlarında bulunmuş olmaları, örneğin hazine gibi, devletin en kritik noktasında yetkilendirilmiş olmaları, iddiaların Müslüman/Hristiyan çelişmesi bağlamında ele alınmasında ciddi şüphe duymamızı sağlayan temel faktördür.

Hagop Barsumyan yine trajik bir şekilde Ermeni teröristler tarafından 1986’da Beyrut’ta katledildiği için, iddialarını kendisine soracak durumda değiliz. Ancak, Barsumyan’ın iddiasının önümüzdeki dönemde pek çok tartışmayı ateşleyeceğini öngörmek kehanet sayılmaz.

Uzun lafın kısası; Akçam’ın kaynağı şu anda yaşamayan, üstelik de yine Ermeni teröristler tarafından katledilen Ermeni bir profesördür.

Son söz: Bu iddianın doğruluğunu veya gerçekdışılığını kanıtlamak ve topluma sunmak Taner Akçam’ın değil, “Kürt aydınları”nın görevi olmalıydı.

Louis Dalrymple tarafından 1895 yılında çizilen bir karikatür. Karikatürün altındaki metin: İngiliz generali John Bull’un kafası karışık!

YAZARIN NOTU: Aslında oyun hep aynı oyun, sadece “Kürt aydınları”nın kafası ziyadesiyle karışık!

Önceki ve Sonraki Yazılar