İNSANLIĞIN SANATÇISI: TİMUR SELÇUK ÖLÜR MÜ?

12 Eylül darbesi bizleri erken büyüttü ve ustaların sahnesine çıkardı.İşte, o görkemli yılların, mücadelesinin önü açan devrimci hamlelere tarih  yelken açılıyordu. 1989'da Beşiktaş Çay Bahçesi içinde büyük buluşma gerçekleşekti.Bütün sıkıntılara rağmen ülkenin siyasi birikimi oraya akın edecekti.Mehmet Ali Aybar en başta adını yazmak istediğim usta değerimiz ve yazılacak onlarca yürekli aydının saatleri akacaktı geleceğe.Bizim de kurduğumuz Sosyalist Koro , Timur Selçuk'la aynı sahneyi paylaşacaktı.Heyecanımız dorukta,elimiz ayağımız dolaşıyordu.Ama; ustamızın gülen yüzü ve ışığı içinde yeryüzü notalarını söylemeye başladık ve yaşanan karanlıklar üstümüzden notaların sihirli eli ile yarının direnci oluyordu.Şarkı söylerken, sahne alt üst oluyor,sanki bir yıldızı  selamlıyordu. 1 Mayıs Marşı'nın türkü senfonisi yorumunda dünya çığlığı olması, kulakların pasını silmesi derinleşiyordu.O insanlık sentezi harmanın cesaretini gösteren tarih aynasında görevini yerine getiren bir savaşcıydı. Bütün zamanlarını sanat sofrası büyüsün diye çabalayan ustanın arayışları müthiş orkestralar ,müthiş film müzikleri,derin bestelerle üretim aşkındaydı.

En son Handan hanım ile sohbetimizde pandemi nedeniyle Hazal'da kaldığını söylemiş ve okulun kapalı oluşundan dolayı çok üzgün diye konuşmuştuk.Evet, öğrencilerine vermek istedikleri, bekleyen besteler, bekleyen konser hazırlıkları hepsi masasında hazırlanıyordu.Timur Selçuk düş notaları durur mu? Ya piyanonun dostluğu ,arkadaşlığı,kardeşliği yalnız bırakılır mı? Hiç sorulmayacak soruları sorsakta, bitmeyen senfonin ve ülkenin aynasına ışık olan eserler konuşuyordu.

Sanatçının aykırılığı, muhalif duruş olmazsa olmazdı.Babası; Münir Nurettin Selçuk notalarına saygı gösteren bir oğul olmanın hakkını hiç eksiltmeden daha çok çoğaltma armonileri yazıyordu.Fransa'dan aldığı birikimin deneyselliklerine girerken katkısının zorlu olacağını biliyordu.Fakat, müzikal tarzını ve tavrını koymak zorundaydı.Ulusal'dan Evrensel'e uzanan yolculuğun köprüsünde yılmayan arayışını özgün yorumları,besteleri  ile taçlandırırken halkın büyük sevgisini kazanmış, izlediği yolun sonuçlarından geri adım atmamak'ta kararlıydı.

Sanatını toplumsal gerçekliğin içine damıtmaktan kaçınmadan el veriyordu.

Etrafında ördüğü aydınlar kollektifine sarılmayı ihmal etmemeye özen gösterirken, sanatın gücüne inanıyordu. Yurdun Şairlerine kulak veriyor, onların sevdalarını,kavgalarını, umutlarını besteliyor,yorumluyor, vatana tuğla örüyordu.

12 Eylül rövanşını almak için  yasaklara rağmen çığ gibi büyüyen özgürlük  sanatında yerini açmıştı! Timur Selçuk farkı sanat dünyamızın en önemli renkleri arasına girmişti.Bu günlere gelen, ülke sanatının zenginliği, onun gibi onlarca bedel ödemiş, ustanın tarih sayfalarıyla aşıldı....

O yüzden onun ölümsüzlük notalarından bize ne mi, kaldı?

1-Ülke müziğinin diline emek aşkı notalarını kattı.

2-Dünya sanatçısı olmanın zor yolunu seçti ve aştı.

3-Sonsuz sanat arayışında yurdun insanlık tuğlasına sarıldı.

4-Birikimlerini saklamadı,öğrencilerine aktarmayı unutmadı.

5-Babasına saygının notalarını canından ayırmadan devrimini başlattı.

6-Bazen, halk gibi bazen, halkın öncüsü olarak nefes aldı,nefes verdi.

7-Ucuz vitrinleri değil, insanlık güneşinin alnını gösterdi.

8-Müzikal savaşının tarihini zalimlere ezdirmedi, boyun eğmedi.

9-Masumiyet ve Merhamet eline ihanet etmeden yürüdü.

10-Dolar üzerinden nota satanlara yüz vermeyen ,satın alınmayan ustaydı.

11-Dünya sanatına ülke bayrağının hayat notaları imzasını attı!

 
AKIN OK

Önceki ve Sonraki Yazılar