İŞİMİZ KARAKUŞİ’YE Mİ KALDI?

Zaman zaman stresin çarkları arasında ezim ezim ezilirken bir Karakuşi fıkrası ile zoraki de olsa dudaklarımda tebessüm beliriyor. İçinizde anımsayanlarınız vardır. Kimi zaman yazılarımda o fıkraları da paylaşıyorum. Paylaşıyorum ama, korkudan da ödüm kopuyor. Çünkü Karakuşi fıkraları kağnının oku gibidir. Nereye çevirirseniz o yöne gider. Hele kağnıyı çeken öküzleri nodullayan Karakuşi gibi biri olursa. Aman Allah saklasın.

Psikiyatriste gitmediğimi sanmayın. Kısa vadeli, uzun vadeli pek çok ilaçlar almaktayım. Ama nafile. Tatyos Efendi’nin “Gamzedeyim deva bulmam” dediği gibi deva bulamıyorum. Beynimin içine bir şeytan yerleşmiş, avukatlığını yapmam için bana mobbing uyguluyor.

İçişleri Bakanlığı tam kapanma ile ilgili bir genelge daha yayınladı. Marketler açık. Kedi köpek aksesuarı, parfümü almanız serbest. Ama, kendinize parfüm almanız yasssaak! Aslında severim kedi köpeği ama, beynimdeki şeytan “kıskan, kıskan, kıskan! Senin köpek kadar kıymetin yok!” diye dürtüyor.

8 Mayıs’ta Edremit’teki evimize gitmeye karar verdik. Eşim telefon başında on günden beri 199’u düşüremedi. Yoğunluk. Doğru, ne diyelim? Ben bilgisayar başındayım. E-devlet üzerinden başvuru üzerine başvuru yapıyorum. Formda sekiz zorunlu hal belirlemişler. Dokuzuncu ya da başka bir haliniz olamaz. Onlardan birini işaretlemeden alt basamağa geçemiyorsunuz.

Her seferinde başvuru işleme alındığına dair mesaj geliyor. Arkasından “incelemede” mesajı ve sonunda “ret” kararı geliyor.

Benim Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın verdiği eski adıyla sürekli sarı basın kartım, yeni adıyla Turkuaz Basın kartım var. Seyahatimde engelim yok. Bizi götürecek oğlum çiftçi, onun da seyahatinde engeli bulunmuyor. Tek yasaklı, dizinden ameliyatlı, 75 yaşını geçkince, emekli öğretmen eşim.

Beynimdeki şeytan “Aman ha, ellerin arkadayken bir türbenin önünden geçme!” diye dürtmeye başladı. Arife tarif gerekmez. Ne dediğimi anladınız. Karakuşi döneminde her hal savcı yoktu. Hâkim de savcı da kadıydı.

Ben birkaç Kadı Karakuşi fıkrası aktarayım da ne olur siz kağnının okunu doğru yola çevirin, bir sıhham-ı kazaya kurban gitmeyeyim.

Bakınız Karakuşi sulhu sağlamakta ne de mahir imiş:

"Bu adam hem beni hem karımı dövdü, karım dokuz aylık hamileydi, çocuğunu düşürdü..."

Karakuş, döven adama dönmüş:

"Al bu kadını, git, yedir, içir, yat; hamile kalınca dokuz ay sonra kocasına teslim edersin!"

Koca, davasından vazgeçmiş, karısını alıp gitmiş...

* * *

Karakuşi alacak verecek sorununa çözüm bulmuş:

Adamın biri Karakuş’a gitmiş, ona borçlu olan adamı şikâyet etmiş, Karakuş borçluyu çağırmış:

"Evet buna borcum olduğu doğru, ben fakir bir adamım, borcumu ödemek için para biriktiririm, ama bu ortadan kaybolur, ben de borcumu ödeyemem, parayı yerim. Birkaç gün sonra da çıkagelir, borcunu öde diye yakama yapışır..."

Karakuş hükmünü vermiş:

"Alacaklıyı hapsedin, borçlu onun nerede olduğunu bilsin ki parayı biriktirince gidip versin!"

* * *

Karakuş işin kolayını bulmuş:

Koca sakallı iki adam Karakuş’un huzuruna gelip sakalsız bir adamdan: ‘Bu bizim sakalımızı yoldu diye şikâyet etmiş. Karakuş davacıların sakallarının büyüklüğünü ve şikâyet ettikleri adamda sakal olmadığını görünce:

“O sizin sakalınızı yolmamış belki siz onun sakalını yolmuşunuz!’ diyerek: ‘Sakalsız adamın sakalı büyüyünceye kadar şu iki adamı hapsedin!’ diye emir vermiş.

* * *

Karakuş, soruna kökten çözüm bulmuş:

Çiftçiler kalabalık olarak Karakuş’un huzuruna çıkmış, pamukların soğuktan telef olduğunu söyleyerek verginin indirilmesini rica etmişler. Karakuş: Vallahi, ben sizin verginizi indiririm. Şu şartla ki, gelecek sene pamukla beraber yün de ekeceğinize yemin edersiniz. Böylece yünün harareti, pamuğun soğukluğunu giderir!’’ demiş. Çiftçiler hayretler içinde kalmışlar ama, yün ekeceklerine de söz vermişler. Bunun üzerine Karakuş vergiyi indirmiş.

* * *

Bu kısa soluklu hükümlerin dışında bir de zincirleme hüküm örneği alıntılayayım da aklınıza günümüze ilişkin ne olaylar gelecek? Zaten bir çağrışım yapmasa, halk bu hükümleri hiçin yaşatsın? Ama siz ne olur kağnının okunu yanlış munluş yönlere çevirmeyin.

Hırsız bir evi gözüne kestirmiş, etrafı kolaçan etmiş. En iyisi balkondan girmek. Gece bastırınca bahçeye dalmış, balkona tırmanmaya başlamış. Bir adım, bir adım daha, tam çıkmak üzere, balkonun korkuluğu kırılıp kopmuş. Hırsız düşüp ayağını kırmış...

Sabah olunca, hırsız doğru "Karakuş Kadı"ya gitmiş, halini göstermiş:

"Kadı Efendi, ben soymak için eve girecektim, fakat balkon korkuluğu çürük çıktı, koptu. Ben de düşüp ayağımı kırdım!" Karakuş pek anlamamış:

"Eeee ne istiyorsun, şimdi seni hırsızlığa teşebbüsten içeri atayım mı?"

"Hayır Kadı Efendi, bir dinleyin!"

"Anlat bakalım!"

"Ev sahibinden davacıyım, eğer balkonun korkuluğunu sağlam yaptırsaydı, ben de düşüp ayağımı kırmazdım... Tamam hırsızlık suç ama, cezası balkondan düşüp ayak kırmak değil!"

Bu cevaba Karakuş bayılmış. Keyiflenmiş, çünkü tam ona göre bir davaymış. Ev sahibini çağırmış:

"Be adam, niçin evinin balkonunu sağlam yaptırmıyorsun? Korkuluk sağlam olsaydı bu adam düşüp ayağını kırmazdı!" Ev sahibi şaşırmış:

"Aman efendim, balkonun korkuluğunu marangoz Ahmet Usta yaptı. Çürük yaptıysa benim günahım ne?" Marangoz gelmiş:

"Efendim ben balkonun korkuluğunu çakarken yoldan yeşil başörtülü bir hanım geçiyordu. Başörtüsü o kadar güzel yeşile boyanmıştı ki, herhalde gözüm ona daldı. Çiviyi boşa çakmış olacağım!" Karakuş emretmiş:

"Hemen o yeşil başörtülü kadını bulup getirin!" Kadıncağız gelmiş, tir tir titriyor:

"Kadı Efendi, benim günahım ne? Ben başörtüsünü, boyasın diye boyacıya verdim, o boyadı!" Sıra boyacıya gelmiş; kadı sorguya çekmiş:

"Ulan, başörtülerini böyle göz alıcı renge boyuyorsun, marangozun gözü başörtüsüne takılıyor, çiviyi boşa çakıyor. Balkona tırmanmaya çalışan hırsız düşüp ayağını kırıyor!" Boyacı verecek cevap bulamayınca, kadı da hükmünü vermiş:

"Götürün bu herifi asın!" Biraz sonra cellat gelmiş:

"Kadı Efendi, bu boyacıyı boyu sehpaya uzun geldiği için asamıyorum!"

Kadı elini sarığına dayamış, çözüm bulmuş:

"Git, kısa boylu bir boyacı bul, onu as!"

Önceki ve Sonraki Yazılar