Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

İYİ NİYETİN İSTİSMARI

“De ki, gönlünüzdeki duyguları saklasanız da, açıklasanız da Allah hepsini bilir.”(Âl-i İmrân sûresi/ 29)

İyi niyet, gayemizin saf, pak ve temiz olmasıdır. İstismar; birinin iyi niyetini kötüye kullanma, sömürmedir. İyi niyetli olmak ne kadar imrenilesi bir erdem ise istismar da o kadar kaçınılması, korunmamız gereken bir tehlikedir. Biri şifa, diğeri zehirdir.

Gönülde olanı insanlardan saklamak mümkün ise de, Allah’tan saklamak mümkün değildir. O yüzden iyi niyet çok yönlü bir güzellik ve erdemdir.

“ Allah Teâlâ sizin yüzlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar” (Müslim, Birr 34).

Günlük hayatımızda bu yüzden o kadar çok inciniyor ve inciltiyoruz ki; bazen karamsarlığa bile sürükleniyoruz. Yazık ki insanlar içinde de uyanık geçinen, karşısındakinin nezaketini, iyi niyetini, saygısını SAFLIK zannedenler var. O vehimle istismara yeltenen ve istismardan beslenenler var!

İyi niyet imana uygundur, insana ve insanlığa uygundur. İstismar imanı zayıflatan, insanlığı yok eden, güveni bitiren bir illettir. Niyetle ilgili hadis bu yüzden önemlidir.

“Yapılan işler niyetlere göre değerlenir”

Ahmed İbni Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Dârekutnî gibi büyük âlimler, bu hadisle, İslâmiyet’in üçte birini anlamanın mümkün olduğunu söylemişlerdir. İmâm Şâfiî, bu hadisin yetmiş ayrı konuyla ilgisi bulunduğunu, bu sebeple de onu din ilminin yarısı saymak gerektiğini belirtmiştir. İmâm Buhârî ise, kitap yazanlara bir nasihatte bulunarak, eserlerine bu hadisle başlamalarını tavsiye etmiştir.

Şimdi niyetin ne olduğunu görelim:

Niyet, bir işi Allah rızâsı için yapmayı kalpten geçirmektir.

İş ya kalple, ya dille veya diğer organlarla yapılır.

Kalbimizle yaptığımız işler, niyet ve düşüncelerimizdir.

Organlarımızla yaptığımız işler de fiil ve davranışlarımızdır. Sözler ve davranışlar çoğu zaman niyete bağlı olduğu için, iyi niyet bazen başlı başına bir ibadet olur.

Dilimizle yaptıklarımız konuşmalarımızdır.

Ameller yâni yapılan işler niyete göre değer kazanır sözü, çoğu zaman organlarımızla yaptığımız işleri kapsar. Yoldaki bir taşı, insanlara zarar vermesin düşüncesiyle ve sevap kazanmak ümidiyle kaldırıp atmak bir ibadet sayılır. Birinin malını meşrû olmayan yollardan elde etmeye karar vermişken, Allah korkusuyla bu düşünceden vazgeçmek de aynı şekilde sevap kazanmaya vesile olur.

Kalpten geçen düşünceler, iyi niyete dayandığı zaman Allah katında değer kazanır. Bu esnada kalbin uyanık ve şuurlu olması gerekir.

Ayrıca dostlarımızı ve dostluklarımızı da bu bağlamda değerlendirmeliyiz. Dost postuna bürünmüş istismarcılardan korunmanın yolu da buradan geçmektedir. Bunu anlayamadığımız zaman, onurumuzdan, malımızdan, huzurumuzdan oluruz. Hatta canımızdan bile oluruz. Öyleyse kıymetli olan iyi niyetimizi doymak bilmeyen iştahıyla semiren istismarcılara yem etmeme sorumluluğumuz vardır. Bu konuda Allah’a sığınmak, doğru kararlar almak ve bunun için Allah’tan yardım istemek gereklidir.

İyi niyete dayanmayan, sadece gösteriş için yapılan ibadetlerin ve güzel davranışların Allah katında hiçbir değeri bulunmadığını Peygamber Efendimiz bildirmektedir. (Müslim, İmâre 152).

Allah Teâlâ ise insanların davranışlarını iyi ve kötü olarak değerlendirirken ne beden güzelliğine, ne de mal varlığına bakar; çünkü bunlar gelip geçici değer ölçüleridir. Önemli olan ruh güzelliği ve gönül zenginliğidir. Daha da önemlisi bu ruh güzelliği ile gönül zenginliğinin iyi hâl, güzel davranış ve samimi ibadetler olarak dışa yansımasıdır. İnsanlara iyilik yapma heyecanıyla, Allah’a kulluk edebilme aşkıyla yaşamaktır.

“Sizi yanımızda değerli kılacak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır. Ancak imân edip güzel ve hayırlı işler yapanların durumu başkadır. Onlara yaptıklarının kat kat fazlasıyla mükâfat verilecektir” [Sebe’ sûresi (34), 37].

Önceki ve Sonraki Yazılar