Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

KARARLILIK

Doğru olanda azim göstermek bu uğurda yaşanılacak olan güçlüklere göğüs germek kararlılıktır. Zıddı ise inat; doğruyu bildiği halde uzaklaşmak ve sırf karşı çıkmak için ayak diremek ve kabullenmemek. Kararsızlık ne denli tehlikeli ise inat da o denli tehlikelidir. İnsan kişiliğinin inşasında karasızlık ve inat her zaman olumsuz etki yapmaktadır. Kararlılık Kur’an ve hadislerde övülmekte, önemsenmekte bize örnekler sunulmaktadır.

Andolsun, daha önce de, Âdem’e yerine getirmesi gereken emirler ve tavsiyeler vahyetmiştik. O bunları unuttu. Biz onda bir azim, kararlı bir davranış, bir gayret bulamadık.” (TaHa/ 115)

“ Bununla beraber bir insan dişini sıkar, sabreder ve kendisine haksızlıkta bulunanı bağışlarsa, şüphesiz bu, nefse hâkimiyet, azim ve kararlılık gerektiren büyük bir fazilettir. “ (Şûra, /43)

“ Öyleyse Rasûlüm! Azim ve kararlılık sahibi peygamberler nasıl sabrettilerse sen de öylece sabret. İnkârcılar hakkında hemen hükmün verilmesini isteme. Zâten onlar, tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüz çok kısa bir süreden fazla kalmadıklarını sanacaklardır. Bu bir duyurudur! Öyle ya; yoldan çıkmış bir toplumdan başkası helâk edilir mi hiç? “ (Ahkâf/35)

“ Allah’ın emrine gönülden itaat etmek ve savaşa hazır olduklarını bildiren uygun sözler söylemek! İş ciddiye bindiği ve düşman askerleriyle karşılaşıldığı sırada, Allah’a verdikleri sözü yerine getirselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olacaktı!” (Muhammed/ 21)

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi inandığımız ve Kur’an endeksli doğruları yaşarken, karşımıza bizi yoldan çıkaracak kişi ve olaylarla karşılaşabiliriz. Tam da bu noktada taviz vermeden kararlılığımızı korumak, vicdanımızı rahatsız edecek davranışları tercih etmemek kararlı olmanın, kararlı kalmanın tezahürüdür.

Yukarıda sözünü ettiğimiz ayetlerden birisi olan TaHa/ 115. ayeti “ … Biz onda bir azim, kararlı bir davranış, bir gayret bulamadık.”

Kuran’ın verdiği öğütleri tutma ve men ettiği yanlışlardan sakınma konusunda kararlılık göstermek insanın en önemli sınavı!

Âdem’in yasak elma konusunda Allah’ın öğüdüne kararlılık gösteremediği ve yasağı çiğnediği (TaHa- 115’de) ifade edilmektedir. Bu da insanın zafiyetinin olduğunun açık delilidir. Bu öğüdün bize söylediği ise hayatımızı kotarıp, değerlendirirken, fıtratımıza ve iblise karşı kararlı bir şekilde durup duramadığımızı düşünmek mecburiyetimizin olduğudur. Söz buraya gelmişken Kuran; bize, gerekli noktalarda toplumsal veya ailesel alışkanlıklar karşısında durmayı da öğütler.

Geleneğin kıskacında yapılan yanlış davranışlara dikkatimizi çeker:

Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiği zaman onlar, ‘Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız’ dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?” (Bakara/170)

Çoğunluğun tercihinin çokluklarından dolayı doğru oldukları anlamına gelemeyeceği konusunda dikkatimizi çeker:

Eğer dünyada bulunan insanların çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar sırf zanna uyarlar ve kafadan atarlar.” ( En’am/116)

Kur’an’ın geleneğin doğru olanını reddetmediğini de hatırdan çıkarmamak bazı konuları da örfe bıraktığını unutmamak lazım. Tesettür konusunda örfün göz ardı edilmemesi gerektiği gibi!

Doğru davranış ve kararlılığın ailenin yanlış kararına uymaktan hayırlı olduğuna dikkat çeker:

Allah: Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildi, çünkü doğru olmayanı yaptı. Öyleyse, bilmediğin şeyi benden isteme. Cahillerden olma diye sana öğüt veriyorum, dedi.” (Ahkaf/34)

Kuran; pek çok ayetinde aile bağlarına ve özellikle anne- babayı hoş tutmaya çok önem vermiştir. Ancak; bunun sınırı, ailenin Kuran’a aykırı bir şekilde davranmamasıdır. Ailenin davranışları Kuran’a aykırı olduğu takdirde, bu durum karşısında yine kararlılıkla durmak gereklidir.

Bu konuda en güzel ve çarpıcı örnek Hz. İbrahim’in babasına rağmen doğru bildiğinden dönmemesidir.

Kitapta İbrahim’i de an, O çok sadık bir peygamberdi. Hani babasına demişti ki: ‘Babacığım! İşitmeyen, görmeyen, sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun? Gerçekten bana, sana gelmeyen bir bilgi gelmiştir. Haydi, bana uy da seni dosdoğru bir yola ileteyim. Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahman’a isyan etmiştir. Bu gidişle o Rahman’dan bile bir azabın gelip sana dokunacağından ve senin şeytana dost olacağından ciddi endişe içindeyim.’ Babası: ‘İbrahim, ne o, yoksa sen benim tanrılarıma sırtını mı dönüyorsun? Bu işten vazgeçmezsen mutlaka taşa tutarım seni. Şöyle bir uzun müddet benden uzak dur. Gözüm görmesin seni buralarda!’ İbrahim: ‘Selam olsun sana’ dedi. ‘Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Zira o buna çok lütufkardır. Sizden ve sizin Allah’tan başka dua ettiklerinizden uzaklaşıyorum. Ben, Rabbim’e yalvarıyorum. Umulur ki Rabbim’e dua etmekle bedbaht olmam.’ Onlardan ve Allah’tan başka kulluk ettikleri şeylerden uzaklaşınca, ona İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Hepsini de peygamber yaptık.” (Meryem/41-49)

Yazımızın başında kararlılık ve inadın birbirinden ayrılması gerektiğinin de altını çizmiştik. Bu konuda yine Kur’an’a bakmalıyız.

Hz. Peygamber’in amcası Ebû Tâlib’in İslâm’ın hak din olduğunu vicdanen kabul ettiği halde “Yeğeninin peşine takıldı” şeklinde kınanacağı korkusuyla ölünceye kadar inkârcılıkta direnmesi örnek gösterilir (Lisânü’l-ʿArab, “ʿand” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “ʿand” md.).

Kur’ân-ı Kerîm’de dört âyette anîd (inatçı) kelimesi geçer, tefsirlerde “gerçeği kabul edip ona teslim olmamakta direnen isyankâr kişi” diye açıklanmaktadır (Kurtubî, IX, 57; Şevkânî, II, 574). ısrarla iyiliği engelleyen ve Allah’tan başka tanrı edinen inkârcı kişi anid sıfatyla anılmakta (Kāf/24-26), iki âyette de kelime, “cebbâr” nitelemesiyle birlikte önder ve yönetici konumundaki kimseler için kullanılmaktadır (Hûd 11/59; İbrâhîm/15). Müddessir sûresinde (74/16), Allah’ın kendisine birçok nimet vermesine rağmen yine de O’nun âyetlerini tanımamakta direnen inkârcı kişi de anîd sıfatıyla nitelenmekte ve kınanmaktadır.

Hz. Peygamber’in, “Yâ rabbi, beni zorba ve inatçı olmaktan koru!”

(İbn Mâce, “Eṭʿime”, 6; Ebû Dâvûd, “Eṭʿime”, 17)

Bu âyet ve hadisler gerçeğe saygılı olmanın, doğru fikirleri kabul etmenin, haklı önerilere değer vermek, yanlış fikir ve davranışları terk etmek, kararlılık ve erdem olduğunu göstermektedir!

Önceki ve Sonraki Yazılar