Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

KIBRIS'TA BARIŞIN DÜŞMANLARI

Güney Kıbrıs’taki Rum yönetimi, 1963 yılından beri, her yıl 1 Ekim geldiğinde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “Kuruluş Yıldönümü”nü kutluyor.

Ntekim, 1 Ekim 2022 günü, yani dün de, bu kutlama askeri bir tören düzenlenerek yapıldı.

Askeri geçit töreninde Rum yönetimi elindeki saldırı silahlarını sergiledi. Siyasi partiler ise, “tam tekmil” kutlama mesajı yayınladılar.

Törenlere, Yunanistan Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı ile birlikte, İtalya ve Fransa’nın üst düzey askeri temsilcileri katıldılar.

Aynı şekilde, Yunanistan yetkilileri de kutlama mesajları yayınladılar. Bir politikacıdan çok, “kasaba tüccarı” mentalitesine sahip olan Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ise, Yunanistan’ı uluslararası siyasi arenada sıkıntıya sokması gereken bir vurgu yaptı.

Dendias’a göre, 1 Ekim’de “özgürlük için hayatlarını veren Kıbrıs Helenizmi kahramanları” anılıyordu!

Kıbrıs Helenizmi, Kıbrıs’ın Yunanistan tarafından ilhak edilmesi anlayışı Enosis’in “çağdaş versiyonu”.

Yunan Dışişleri Bakanı, 1 Ekim’de kutlanan Kıbrıs’ın kurtuluş gününü, aynı zamanda, Kıbrıs’lı Rumların Yunanistan’a “yanaşık” politikaları ile bağlantılı olarak değerlendiriyordu.

Dendias, haksız değil!

RUMLAR, BAĞIMSIZ KIBRIS’I HİÇBİR ZAMAN İSTEMEDİ

Nasıl ve nedenini konuyu bilmeyenleri de gözeterek, en başından anlatalım.

Dünyada, Kıbrıs tarihi ve siyaseti konusuna en hakim akademisyenlerden birisi olan Profesör Hubert Faustmann’ın, konuyla ilgili verdiği bir detay bilgisini de buraya ekleyelim: “Kıbrıslıların çoğunun bilmediği bir gerçek var. Eğer Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanıyla ilgili planlanan her şey yolunda gitmiş olsaydı bağımsızlık gününün değiştirilmesine gerek kalmayacaktı. Şubat 1959’daki Londra Konferansı’nda Bağımsızlık Günü 19 Şubat 1960 olarak belirlenmişti. Ancak Zürih ve Londra’da müstakbel Kıbrıs Cumhuriyeti konusunda varılan anlaşmaların ayrıntılı olarak görüşüleceği Geçiş Dönemi, planlanandan 6 ay daha uzun sürdü. Bağımsızlık defalarca ertelenmek zorunda kaldı.

Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında, 16 Ağustos 1960 tarihinde “Kuruluş, İttifak ve Garanti” başlıklı üç anlaşmanın imzalanması ile Kıbrıs bağımsızlığını kazandı.

Bu anlaşmaya göre, Birleşik Krallık, Ağrotur ve Dikelya’da bulunan ve adanın %3'üne karşılık gelen askeri üslerdeki egemenlik haklarını korudu.

Rumlarla Türklerin birlikte kuracakları ortak devlete katılım oranları memuriyette %70-30, orduda %60-40, Bakanlar Kurulunda 7’ye 3 ve ortak Temsilciler Meclisi’nde ise 35’e 15 olacaktı.

Anlaşmaları imzalayan 3 devlete ise, garantörlük (state of affair) hakkı verildi.

Dolayısıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin gerçekteki kuruluş tarihi 16 Ağustos 1960’tır.

Nitekim, yazının ilerleyen kısmında göstereceğim gibi, 1963 tarihine kadar da kuruluş günü 16 Ağustos'ta kutlandı.

Kıbrıs Cumhuriyeti 10 Ekim 1960 tarihinde de, Birleşmiş Milletler’e üye oldu.

Ancak, Rum tarafı başından itibaren söz konusu kuruluş anlaşmalarını benimsemedi ve bozmak için girişimlerde bulundu.

30 Kasım 1963 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı 3. Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nda siyasi kurumların yapılanması ve teşkilatlanma hakkındaki on üç maddelik bir değişiklik önerisinde bulundu.

Bu önerilen yasa tasarısı, 3’lü anlaşmaları geçersiz kılıyor ve böylece Kıbrıs Türklerinin tüm haklarını ellerinden alıyordu. En doğal hakları olarak, adadaki Türkler bu öneriye karşı çıktılar.

Türklerin net tavrının ortaya çıkması üzerine, 21 Aralık 1963 günü, iki Kıbrıs Türkü Rum polis devriyesi tarafından üzerlerine ateş açılarak öldürüldü.

Aralık 1963’te, Kıbrıslı Rumların başlattığı şiddet hareketleri Kıbrıs Cumhuriyeti’ni artık iki toplumlu olmaktan çıkarıyordu.

1963 yılının sonu ve 1964 yılının başında devam eden çatışmalar sonucunda Birleşmiş Milletler adaya Barış Gücü askerlerini gönderdi.

4 Nisan 1964 günü Rum saldırganlığının baş mimarı Mihail Hristodulu Muskos, nam-ı diğer 3. Makarios Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran anlaşmaları feshettiğini açıkladı.

Buraya parantez açarak, son dönemde kimi Kıbrıs ve Yunanistan politikacılarının kasaba tüccarı kurnazlığı ile “1960 anlaşmalarına dönelim” teklifinin sahtekarlığını da gösterelim. Kıbrıs Rum tarafı 1964’te feshettikleri bu anlaşmaları geçerli hale getirecek hiçbir yasal girişimi, kendi idari bölgelerinde gündeme almadılar.

Yani, kendi idari bölgelerinde dahi hukuken varlığı ve geçerliği olmayan bir metni sözümona Türklere önererek, kendilerini kandırmak dışında hiçbir etkisi olmayan bir siyaset taktiği yaptıklarını sanıyorlar.

1963’ten itibaren BM Barış Gücü askerlerine rağmen, Rum yönetiminin Cumhurbaşkanı ve bakanlarının da bizzat teşvik ve katılımıyla adada yaşayan Türklere karşı sistematik bir soykırım başlatıldı. Bu soykırımın nihai hedefi adayı Yunanistan'a ilhak etmekti.

Yine, bugüne kadar Rum yönetimi tarafından bu sürece dair hiçbir soruşturma, yargılama vesair girişim başlatılmadığını da ekleyelim.

KURULUŞ GÜNÜNÜN DEĞİŞTİRİLMESİNİ TÜRK TOPLUMU KABUL ETMEDİ

İşte, sözü edilen 1 Ekim günü, Yunanistan tarafından adanın ilhak edilmesi planlarının açığa çıkmasının ardından, Makarios’un 1963 yılında, yani 2 yıl boyunca 16 Ağustos olarak kutlandıktan sonra, Bakanlar Kurulu’na aldırdığı bir kararla, değiştirilip kutlanmaya başlanan gündür.

Halbuki, 1963 Temmuz ayında Makarios’un Bakanlar Kurulu’na aldırdığı karara Türk Cemaati en başından itiraz etmişti.

Kıbrıs’ta yayınlanan Devrim gazetesinin 1 Ekim 1963 tarihinde yayınlanan sayısında, Türk Cemaat Meclisi sözcüsünün “Türk Okulları Tatil Yapmıyacak: Cumhuriyet 16 Ağustos’ta Kutlandı” başlıklı açıklaması haberleştirilmiş.

Açıklama şöyle:

Bakanlar Kurulundaki Rum üyeler bizce bilinmiyen sebeplerle Kıbrıs Cumhuriyetinin ilânı ile ilgili tatil gününü 16 Ağustos yerine 1 Ekim olarak tayin etmişlerdir. Bu keyfi karar hiçbir zaman bizi bağlayıcı bir karar olamaz ve kanunlarımızın fevkinde addedilemez. Hükûmet, 16 Ağustos resmî tatil gününün 1 Ekim olarak değiştirilmesi için Meclisimize her hangi bir müracaatta bulunmuş değildir. Yukarıdaki izahı yapılan sebeplerden ötürü 1 Ekim günü ikinci bir tatil yapmağı fuzulî ve lüzumsuz buluyoruz. Cemaat Müesseleri ve okullar normal çalışmalarına devam edeceklerdir.

TÜRKİYE, RUM BARBARLIĞINI ENGELLEDİ VE İLHAK OYUNUNU BOZDU

15 Temmuz 1974 tarihinde, liderliğini Nikos Sampson’un yaptığı Rum askeri birliği tarafından adanın Yunanistan’a ilhakını ilan etmek amacıyla düzenlenen bir darbe girişimi üzerine, Türkiye 1960 anlaşmalarından aldığı yetkiye dayanarak, 20 Temmuz günü adaya askeri birliklerini çıkardı.

Böylece, Rum faşistlerinin onlarca yıldır Kıbrıs’taki Türklere karşı uyguladıkları terör ve soykırım eylemlerine set çekilmiş oldu.

28 Aralık 1967 tarihinde, Kıbrıslı Türkler tarafından ilan edilen “Geçici Türk Yönetimi”, uzun yıllar süren müzakerelerde Rum tarafının Helenizm idealinden sapmadan, soykırım eylemlerini lanetlemek yerine, Türkleri dışlama politikasında diretmesinin sonucu olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dönüştü.

Ancak, şu konunun altını tekrar çizmekte yarar var: Tüm bu süreç içerisinde ne Kıbrıs'ın Rum ve ne de Yunanistan yöneticileri adadaki faşist Rumlarla aralarına bir çizgi çekmeye yanaşmadılar.

Son dönemde, Avrupa Birliği’ne yönelik bir kurnazlık siyasetiyle iki devletin “yanaşık siyaset” yürüttüğü şeklinde ifade edilen ve gerçekte adanın Yunanistan tarafından ilhakı ve Türklerin katledilmesi ve/veya adadan zorla çıkarılması hedefinin dün olduğu gibi, bugün de birinci öncelikli planları olduğu Kıbrıslı ve Yunan devlet adamları tarafından fütursuzca açıklanıyor.

Nitekim, mevcut Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın “Kıbrıs Helenizmi”nden bu kadar rahat söz edebilmesi, bu politik devamlılığın somut kanıtı olarak duruyor.

Dolayısıyla, Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan devlet yöneticilerinin 16 Ağustos değil, 1 Ekim gününü kuruluş günü olarak kutlamalarındaki mantığı da anlamak mümkündür.

Türklerle birlikte kutlanacak bir kuruluş günü Rum siyasetçiler için kabul edilemez!

Türkiye’nin ve uluslararası hüküm içeren anlaşmaların varlığına rağmen ve adayı Yunanistan’a ilhak etme girişiminin başarısızlığa uğramasının üzerinden tam 48 yıl geçmesine rağmen, mevcut Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın “Kıbrıs Helenizmi”nden söz etmesi, “adada barışın ve huzurun düşmanı kimlerdir”, sorusunun da cevabıdır.

Ve, Rum siyasetçiler tarafından bu kadar açık ortaya konan tüm bu pozisyonlara rağmen, Kıbrıs’ta Rumlarla eşit ve demokratik zeminde bir barış olabileceği yolunda yalan umutlar yayanlar halen var ise, onları Türklerin ve Kıbrıs’ta barışın en tehlikeli düşmanları olarak nitelendirmenin de haklı gerekçeleri vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar