Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

KILIÇDAROĞLU’NUN ATEŞLE SINAVI

 Büyük Türk şairi Nâzım Hikmet’in yazdığı Kuvayı Milliye Destanı’nın “birinci bab”ı şu dizelerle başlar:

Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde

Hikmet, bu bölümde hem 1918-19’ların direniş panoramasını sunar ve hem de milli ve gayrı milli unsurların başlamakta olan istiklâl savaşına karşı tutumunu ortaya koyar.

Şair, ardından Antepli Karayılan portresini çizmeye girişir.

Aslında, Nâzım Hikmet Karayılan üzerinden, direnişin yarattığı olağanüstü koşulların sıradan insanları nasıl destanlaştırdığını, efsanevi kahramanlara dönüştürebildiğini açıklamak ister.

Bugünlerde de, ülkemiz olağan üstü koşullar içerisinde.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kimi partili arkadaşları tarafından fiyasko olarak nitelenen ABD ziyaretini değerlendirmek için bir yazı yazmaya karar verince, aklıma ilk Nâzım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’ndan bu dizeler geldi!

Hazırlığı, başlaması, gerçekleşmesi ve sonucuyla CHP tabanında ve etkili kadrolar üzerinde büyük hayal kırıklığı yaratan bu gezinin sonuçlarının parti içerisinde ciddi sarsılmalara yol açacağı şimdiden konuşuluyor.

Kılıçdaroğlu gezisine başlamadan önce, ziyaret amacı ve programı ile ilgili olarak farklı açıklamalar geldi.

Kılıçdaroğlu’nun İletişim Koordinatörü Ömer Topsakal, ziyaretin “CHP’nin İkinci Yüzyıl Vizyonu” çerçevesinde yapılacağını belirtirken, Boston'da Massachusetts Institute of Technology ve Harvard University’e yapılacak çalışma ziyaretleriyle başlayacak programın, Washington, D.C.’de bulunan önemli bilim, teknoloji, insan hakları ve sivil toplum kuruluşlarına yapılacak ziyaretler ile devam edeceğini söylemişti.

Kılıçdaroğlu’nun kendisine özel demeç verdiğini belirten gazeteci İsmail Saymaz ise, “Muhalif bir parti olduklarını, ABD'de iktidar sahipleri ve bakanlarla değil, 'Daha hakkaniyetli paylaşıma inanan aktivistler ve bu uğurda mücadele veren siyasi isimlerle' görüşeceğini söyledi.” demişti.

Kılıçdaroğlu, ziyaret öncesinde Sözcü yazarı Aytunç Erkin’e de aynen şunları söylemişti: “ABD'ye gideceğim ama birilerinin dediği gibi icazet almak için değil… Bilim ve teknolojideki gelişmeleri görmek, bilim yapanlarla, teknoloji geliştirenlerle birlikte olmak için… Neoliberal politikalara karşı çıkan, sosyal devleti savunanlarla birlikte olmak için.

KÖTÜ ORGANİZASYON MU, KAMUFLAJ MI?

Sonuca dışardan bakıldığında, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisi kötü organize edilmiş ve hiçbir faydası olmayan bir ziyaret gibi görünüyor.

9 Ekim’de ABD’ye uçan Kılıçdaroğlu ile Biden destekçisi, Türkiye karşıtı, “küreselci sosyalist” ve Vermont eyaleti senatörü Bernie Sanders arasında olacağı ilan edilen görüşme gerçekleşmedi.

İlan edilen program ile gerçekleşen ziyaretlere baktığımızda, ciddi bir sapma görüyoruz.

Amerikan İlerleme Merkezi (Center for American Progress) adlı düşünce kuruluşunu, Washington Post gazetesini, Şimdi Arap Dünyası İçin Demokrasi (Democracy for The Arab World Now) adlı düşünce kuruluşunu, Blockchain Derneği yetkililerini, Purpose Dergisi yöneticilerini ve Alman Marshall Fonu (German Marshall Fund) ziyaretleri yanına, Biden’la birlikte ABD’yi bir nevi “eşbaşkan” gibi yöneten Kamala Harris ofisi ve ABD Dışişleri yetkilileri ile yapıldığı iddia edilen görüşmeleri ekleyince, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinin açıklanan amacıyla gerçekleşen ziyaret arasında ciddi bir çelişki ortaya çıkıyor.

Kılıçdaroğlu sonuç olarak, dünyayı daha yaşanılmaz hale getiren, yoksul ülkelere kan kusturan, egemenliği uğruna dünyanın her yerinde kanlı savaşlar çıkartan ve halen sürdüren ABD’nin en üst düzey yöneticileri ve çevresi ile görüştü!

Daha da vahimi, ziyarete özel seçilerek beraber götürülen gazetecilerin dahi kimi etkinlikler hakkında bilgilendirilmeyişi ve alınmayışı yanında, ABD’de ikamet eden Türk gazetecilerin de ziyarete dahil edilmeyişi.

Kasıt varsa vahim, çünkü gezi ekibine alınıp birlikte götürülen gazetecilerin “atlatılması” en hafif deyimle, “alışıldık” bir prosedür değildir.

Kasıt yoksa, daha da vahim, çünkü eğer Kılıçdaroğlu’nun çalıştığı ekip bu denli “none-professional” kişilerden oluşuyor ise, değil Cumhurbaşkanı olmak, bir sonraki seçimde partisinin başında dahi kalamaz!

KILIÇDAROĞLU’NUN ZİYARETİNİN AÇIKLANMAYAN AMACI MI VAR?

Ancak, bir başka teori daha var!

Deniliyor ki, CHP lideri kasıtlı olarak ziyaretini ABD’de tüm siyasetçilerin bölgelerine dağılıp seçim çalışmalarına daldığı bir tarihe getirdi.

Kasıtlı olarak, “bunun için mi ABD’ye gittin?” denilecek ziyaret programı hazırlandı.

Bu teorinin gerekçesi ise şu: Kılıçdaroğlu önce CHP ve Millet İttifakı içerisinde adaylığına karşı sesleri susturdu. Ardından, adaylığını ABD’ye onaylattırmaya gitti.

Bu girişimine aradığı desteği ifade edeceği görüşmeleri ise, gizli yürütmek zorundaydı!

HaberTürk yazarı Oray Eğin’in ortaya attığı, Vaşington ile New York arasında geçen tam 8 saate dikkat çekmesi ve Sabah yazarı Mahmut Övür’ün iddiası açıklanmaya muhtaç: “Bana gelen bilgilere göre, o yolculukta iki kez kısa mola verilmiş. Sonra bir okula gidilmiş, orada bir grup öğrenciyle ayaküstü konuşulduktan sonra okulun özel odalarında bir süre kalınmış ve sonrası yok.

Bir okul odasında saatlerce geçen “misafirliği”, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını ABD’ye kabul ettirme girişimi içerisinde değerlendiren Övür’e göre, bu hamle başarısız olmuş!

Aynı şekilde, ABD dış politikasının en belirleyici kurumlarında Dış İlişkiler Konseyi (CFR) kıdemli üyesi Steven A. Cook’un “Kılıçdaroğlu’nun Vaşington’u ziyaret etmesinin hiçbir anlamı yok” ifadesi ile yaptığı paylaşıma, küreselcilerin Türkiye politikalarında etkili istihbarat uzmanı Hanri Barkey’in “Onu kimler yönlendiriyor, gerçekten merak ediyorum. Bu kadar yolu gelip, yönetim tarafından kabul edilmedi.” şeklinde cevap vermesi, aslında ABD’yi yönetenlerin de CHP liderinin gezisine dair yaklaşımını yansıtıyordu.

Bu bilgileri birlikte değerlendirdiğimizde, “gerçekten böyle bir amacı vardı ise”, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ABD’ye kabul ettirme girişiminin başarısız olduğunu söyleyebiliriz.

CHP’Yİ BEKLEYEN KAVGA: ADAYIMIZ KİM?

9 Ekim’de beraberindeki heyetle birlikte ABD'ye giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 4 gün süren temaslarını tamamlamasının ardından yurda döndü.

Bu noktadan itibaren, İBB Başkan vekili Selçuk Sarıyar ve Kılıçdaroğlu’nun özel iletişim koordinatörü Ömer Topsakal’ın birlikte organize ettikleri iddia edilen ABD gezisinin CHP içinde yarattığı rahatsızlığın yansımalarını izleyeceğiz.

Yanlarında götürdükleri gazetecilerden dahi gizli saklı işler yapıp, bunu da ellerine yüzlerine bulaştıran bu ekibin kaderi Kılıçdaroğlu’nun elinde.

CHP Genel Merkezi’nde bu ekibe karşı zaten var olan huzursuzluk, bu gezi ile daha da artmış olacak.

Ancak, gezinin Kılıçdaroğlu’nun adaylığını daha fazla tartışılır hale getireceğini de belirtmek gerekir.

Örneğin, fikir yürütelim: Madem ki, ABD’den adaylığın onaylanması bu kadar önemli, yarın başka bir aday “beni işaret ettiler” dediğinde, Kılıçdaroğlu’nun itiraz etmek için bir gerekçesi olabilir mi?

Ayrıca, diğer adayların, bu gezinin Kılıçdaroğlu ismi etrafında yarattığı tartışma ve kuşkuları cömertçe kullanacakları da kesindir.

Millet İttifakı’nın diğer üyelerinin de farklı bir aday veya adayları bundan böyle, daha kararlı ifadelerle işaret edeceğini söylemek, kehanet olmaz.

Yaklaşık 1 yıl önce, Irak ve Suriye tezkerelerine CHP’nin HDP ile birlikte hayır oyu kullanması üzerine, MHP lideri şöyle demişti: “Kılıçdaroğlu, artık geri dönüş yolların tümden kapanmıştır, geçmiş olsun sana, kendini de yaktın, partini de ateşe attın.

Kılıçdaroğlu, gerçekten de, ABD’ye yaptığı her açıdan başarısız bir gezi ile, hem kendi adaylığını yaktı, hem de CHP’nin iktidar olma iddiasını ateşe attı. 

Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde

Önceki ve Sonraki Yazılar