KIŞ, KAR VE VUSLAT HAYALLERİ

Dün yazdığım gibi, biraz da kış şarkılarından da söz edelim, diye yazıyordum ki, dinlediğim hicaz faslında şu şarkı başladı:

Kış geldi firak açmadadır sineme yare

Vuslat yine mi kaldı güzel başka bahara”

Güzel bir şarkı… Belli ki, kış gelince, bahara kadar bir birinden ayrı kalan sevgililerin özlemini yansıtıyor. Başka şekilde de düşünebiliriz:

Kış gelince yuvasına kapanan yalnızca sevgili mi? Yoksa âşık mı? Soğuktan, kardan korkuyor da sevgilisine gidemiyor mu?

Kavuşmayı bahara erteleyen âşık sıcak bir odadadır. Penceresinin sıkı sıkıya kapatmış, soğuğun zerresi içeriye girmiyor. Soba veya şömine çıtır çıtır yanmakta. Camdan dışarıya bakıyor. Yaprakları dökülmüş ağaçlar, karla kaplanmış. Yer beyaz bir örtüyle kaplı. Damların saçaklarından buzlar sarkıyor. Bir yandan da kar yağıyor.

Gece yarısında kar bir senfoni gibi yağıyordu. Sokak lambalarının altında kelebekler gibi uçuyorlardı. Dakikalarca hülyalarımı bu bale yumuşaklığındaki savruluşların ahengine bağladım. Daldım, gittim, gittim.

Bu saatte birkaç genç araçların geçmediği caddeye çıkmış, karlar içinde yuvarlanıyor, neşe içinde birbirlerine kar topu atıyorlardı. Kanları kaynıyordu, mutluluğun durasıca zamanında.

Evet kar göklerden emeller gibi rizan (dökülmekte) olmakta. Bencileyin bir âşık dışarıya bakıp:

“Dışarıda müthiş soğuk olmalı. Bu havada insan evden dışarı çıkar mı?” deseydi. Evden çıkmaya, aşk ateşinin bile hız vermediği bu âşığın sevgilisi olsaydınız, “Vuslat yine mi kaldı güzel başka bahara?” sözüne karşılık ne derdiniz?

Her halde avucunuzu açar gözüne doğru dayayarak:

“Nah!” derdiniz. “Boşuna beklersin.”

Oysa ben başka, başka şarkılar söylemeliydim:

“Karlı dağı aştım geldim

Aşk oduna düştüm geldim

Ben yâre kavuştum geldim”

Karda yuvarlanan sevinç çığlıkları atan gençleri seyrederken, “Âşık dediğin böyle olmalı. Şirin’e kavuşmak için dağları delen Ferhat gibi olmalı,” diye düşündüm. “Karlı dağı aştım geldim” demeli. Çünkü sevgiliden ayrılış âşığın gül benzini soldurur. Engellere aldırış etmeden ona kavuşmak için kendini karlı dağlara vurur. Ah ah ah!... Yalnızca bana ait olan sinemalarım. Başladı yine:

Artık öyle bir âşığın sevgilisi de gözleri pencerede bir şarkı dilindedir:

“Pencereden kar geliyor”

Bu esnada karlara gömüle gömüle yaklaşmakta olan genç âşığı görüverir. Üstü başı kardan bembeyaz olmuştur. Ama rüzgara, tipiye, engellere aldırış etmeden yürümektedir: Şarkının ikinci dizesi sevgilinin dilinden dökülüverir:

“Karşıya baktım yâr geliyor”

Âşık böyle, sevgili böyle olmalı.

Sevgili dostlarım geliniz hayal dünyamıza bir virgül bırakıp, kış şarkılarına, türkülerine yarın ki yazımızda devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar