Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

KORONAVİRÜS SALGINI VE KOMPLO TEORİLERİ

 En genel anlamıyla gerçeğin abartılarak ifrada dönüştürülmüş hâli olarak tanımlayabileceğimiz komplo teorisi, insanlığın buhran dönemlerinde daha çok yaygınlaşıyor.

Tersinden söylersek, komplo teorileri aşırı yaygınlaşıyorsa, o zaman dilimini buhran dönemi olarak niteleyebiliriz.

Bu açıdan bakarsak, komplo teorilerinin aşırı yaygınlaşmasıyla toplumda kaygı ve endişenin artması arasında da bir ilişki olduğunu kabul edebiliriz.

Koronavirüs salgını ortaya çıktığından bu yana, dünyanın çok farklı coğrafyalarında farklı komplo teorilerinin yayılması da, esasen, insanlığın çok önemli bir buhran dönemine girdiğine işaret ediyor.

Üstelik, çağın imparatorluğu, ‘dünya jandarması’ vb. tanımlamalarla kendisini küresel efendi ilan etmiş ABD’nin en tepesindeki kişi tarafından dahi, komplo teorilerinin dile getirilişi ile karşılaşıyorsak, sözünü ettiğimiz ‘buhran’ durumunun ciddiyeti konusunda daha çok emin olmamız gerekir.

BATI ÜLKELERİNDE YAYGIN KOMPLO TEORİSİ

İki gün önce görevini devreden ABD Başkanı Donald R. Trump yılın başında, ülkesindeki koronavirüs vaka ve ölü sayılarının abartıldığını iddia etti!

Trump, artık kapatılan sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, “Çin virüsünün vaka ve ölü sayıları, CDC'nin (ABD Hastalıkları Önleme ve Korunma Merkezi) garip değerlendirme yöntemleri nedeniyle oldukça yüksek gösterildi. Bir şüphe varsa hemen KOVID denildi” dedi.

Eski Başkan Trump’ın sayıları yüksek gösteren kurumu da belirterek suçladığı paylaşımında Kovid-19 virüsünü “Çin virüsü” olarak nitelemesi de ayrı bir konu.

Trump’ın bu paylaşımındaki ifadeler, kendisi ile sınırlı kalsaydı, rakiplerine karşı siyasi bir hamle olarak değerlendirip, ciddiye almazdık. Ancak, Batı ülkelerinde milyonlarca insan, aynen Trump gibi, Kovid-19 vaka ve ölüm sayılarının yüksek gösterildiğine inanıyor!

Sayıların yüksek gösterilmesini, Trump'ın kendisine karşı düzenlenmiş bir komplonun parçası olarak değerlendimesine karşılık, Batı ülkelerinde halk arasında yaygın karşılık bulan gerekçe, “siyasi güç sahiplerinin halkı denetim altına alacakları yeni tip bir diktatörlük rejimi kurmaya ikna etmek için yazılan bir felaket senaryosunun parçası olduğu” şeklinde!

Hatırlarsanız, maske takmayı reddeden, aslında virüsün hiç olmadığı ya da aslında öldürücü olmadığı iddialarıyla Batı ülkelerinde sayısız gösteriler düzenlendi. Almanya’nın başkenti Berlin’de maskesiz, yaklaşık 1 milyon “özgürlüğüne sahip çıkan yurttaşlar” biraraya geldiler!

ÇİN’DE YAYGIN KOMPLO TEORİSİ

Komplo teorilerinin yaygınlaşmasında ve içeriğinde elbette ki, ülkenin kültürü, sosyalizasyonu, tarihi vb unsurlar belirleyici rol oynar.

Vuhan kentinde ortaya çıkmasından itibaren, Çin’de yaygın kanaat, virüsün bir ‘biyolojik silah’ olduğu ve “üçüncü dünya savaşının Vuhan’da başladığı” şeklindeydi!

Robotik drone’larla virüsün halkın üzerine serpiştirildiği;

Metrolarda özel görevlendirilen kişilerin kalabalık ortamlarda öksürerek virüsü bilinçli olarak yaydığı;

Vuhan tren istasyonunda bedava su dağıtılarak aslında şişelerdeki virüsün yayıldığı;

Vuhan’ın su şebekesine yabancı ajanlar tarafından virüsün katıldığı...

gibi sayısız açıklama ile, Kovid-19 virüsünün Çin’e karşı dış güçlerin saldırısı olduğu teorisini destekleyen dedikodular üretildi

Çin bilim insanları virüsün Vuhan’da ortaya çıkmasıya ilgili rastlantısallığı vurgulayan pek çok kanıt elde etmelerine rağmen, Çin halkında “Kovid-10 virüsünün Çin’in dış düşmanlarının saldırısı olduğu algısı” yüksek ve yaygın olarak geçerliğini koruyor!

TÜRKİYE’DE YAYGIN KOMPLO TEORİSİ

Türkiye’de ise, en yaygın ‘kanaat’, devleti elinde tutan gücün, vaka sayılarını gizlediği yönünde!

Bu teoriye göre, aslında 4,6, 10 kat daha fazla olan vaka ve ölüm sayıları idari/siyasi erk tarafından gizleniyor!

Trump dışında, dünyanın diğer kesimlerinde komplo teorilerinin siyaset sınıfı tarafından sahiplenildiği pek görülmemekle birlikte, Türkiye’de hem Türk Tabibler Birliği ve hem de muhalif siyasetçilerin önemli bir kısmı bu teoriyi dillendiriyor!

Ülkesinin en tepesindeki isim olduğu halde, vaka ve ölüm sayılarının abartılarak kendi yönetiminin başarısız gösterilmek istendiği algısı yaratmak isteyen Donald R. Trump bir yana, Türkiye’de vaka ve ölüm sayılarının düşük gösterilerek siyasi/idari erkin ne amaçladığı sorusu da komplo teorileri savunucuları tarafından cevaplanmayı bekliyor!

Bana sorarsanız, iddia sahiplerinin böyle bir davranışın arkasındaki amacı açıklamak gibi bir niyetleri/kaygıları olduğunu da sanmıyorum!

Komplo teorileri açıklanamadığı sürece caziptir!

Siyasi muhalefetin iktidardaki rakibinin yerine geçmek için, onları beceriksiz, başarısız ve yönetim zaafiyeti içerisinde olmakla suçlaması demokratik teamüller içerisinde anlaşılabilir. Siyaset, sonuçta halkı ikna etme sanatıdır ve kimlerine göre, bu yolda her yöntem mübahtır!

Ancak, Türk Tabibler Birliği’nin siyasi/idari erki yönetemezlikle sıkıştırmaya odaklanmasındaki muradı nedir, ben bir cevap bulabilmiş değilim!

Toplumu bulaşıcı hastalıklarla savaşma konusunda aydınlatma yerine, siyasi/idari erke muhalefet etmeyi seçmek ve bir komplo teorisinin ülke çapındaki ‘en tutarlı savunucusu’ haline gelmek, Türk Tabibler Birliği’nin akıl ve bilimden ve daha da önemlisi, asli görevinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor.

Batı ülkeleri ve Çin ile kıyasladığımızda, ülkemizdeki asıl sorunun, bilimi ve aklı temsil etmesi gereken en önemli kurumun komplo teorilerinin esiri ve hatta taşıyıcısı haline gelmiş olmasıdır, diyebiliriz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar