MART İÇERİ, PİRE DIŞARI

Bugün Mart ayının son günü. Tabi resmi takvimde öyle. Halk takviminde daha mart ayının ortalarındayız.

Sivas’tan arkadaşlarımın paylaştığı fotoğrafları görüyorum. Diz boyu karlı sokakları yansıtıyor. Yüz küsur köy yolunun kardan kapandığına ilişkin haberleri okuyor, dinliyorum.

Çoğumuzun eski takvim diye bildiği halk takvimi, 14 gün arkadan gelir. Çocukluğumuzda “mart ayı dert ayı” derlerdi. Hayvanların ve insanlarımızın yeygilerinin sonuna gelmiştir. Samanlıkta saman, evlerde yakacaklar tükenmiştir. Zaman zaman güneş görünce, havalar ısınıyor sansanız da soğuk şiddetini azaltmaz. İnsanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalmak bir atasözü olmuştur: Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır. Kimileri bunu mâni haline getirmiştir:

“Mart kapıdan baktırır,

Kazma kürek yaktırır,

Mart ayına dikkat et!

Ne kapılar taktırır.”

Önceki yıllar gazetede hikayesini yazmıştım. Şimdi tekrarlamayayım. Bu soğukları her yıl yaşıyoruz. Halk takvimimizde “Kocakarı Soğukları” deniliyor. Osmanlılar da “berd-ül acûz” demişler. Hani derim ya annem bana gücük ayının başında doğdun, derdi. Oradan anlarım ki ben şubat ayının ilk haftasında doğmuşum. Yani gücük (güdük-küçük ay anlamında) şubata diyorlar. Berd-ül acûz, kocakarı soğukları gücük ayının 26. Günü başlar, 4 marta yani, resmen geçerli günümüz takvime göre, 18 marta kadar sürer. Bitti mi? Hayır. Birkaç gün sefa sürdükten sonra . Arkasından “Mart dokuzu” gelirdi.

Mart dokuzu nedir? Halk takvimine göre, Mart ayının ilk 9. Günü. Yani 22 Mart. Gece gündüz eşit olur. Asıl bahar bugünden sonra başlar. Derler ki, “Mart dokuzuna dokuz kütük, dokuz harar saman hazırla.” Allah’tan iki mevsimin kavgasının yansıması olan fırtına ve soğuk uzun sürmez. Bahar, kışı alt eder.

Bu günlerde kırlangıçlar gelmeye başlar. Kuşların çiftleşir. 21 marta nevruza ulaşınır. 23- 24 Martta koz kavuran fırtınasını, 27- 29 martta çaylak fırtınasını yaşadık. Sizin anlayacağının mart dokuzu soğuklarının bitimi bugüne 31 marta kadar sürer.

Bitti mi? Hayır. Abrıl beşini atlattıktan sonra sizi kimse tutamaz. Abrıl halk takviminde nisanın adı. Onu da nisan ayında yazayım.

Anladınız mı şimdi günü gününe uymayan, huyu sürekli değişebilir insanlara niçin “Mart havası gibi” dediklerini. Çapkın azgın olanlara da “mart kedisi” derlerdi

Yine dert ayı olan mart ayının bir türlü bitmek bilmediğini anlatmak için “Mart ayların çingenesidir,” demişler. Mart ayının diğer tüm aylar gibi nasıl geçeceği hiç belli olmaz. Dengesiz bir mevsime sahiptir ve içinde dört mevsimi de barındırır. Hem kış hem de bahar yaşanabilir. Bu yüzden mart ayı, güvenilmez ve ne yapacağı bilinmez insanlara benzetilir. Mart ayı sona ermedikçe kışla ilgili dertler, hastalıklar da bitmeyeceğine inanılmış. İnşallah martla birlikte şu salgın belasından da kurtuluruz.

Bu inanış ve sözler bütün Anadolu’da geçerli:

Eski takvime göre martın dokuzu (yeni takvime göre martın yirmi ikisi) olunca gece ışık yakma pahasına bağ budama işinin savsaklanmadan yapılması gerektiğini anlatmak için “Mart dokuzunda çıra yak, bağ buda,” diyorlar.

Aklıma gelen bazı sözleri sıralayayım: “Mart içeri, pire dışarı”,

“Mart kuruluk, nisan yağmurluk”, “Martta tezek kuruya, nisanda seller yürüye.”, “Mart martladı, tavuk yumurtladı.” “Mart yağar, nisan övünür; nisan yağar, insan övünür”, “Martta sürmez, eylülde ekmezsen sabanı bırak.”, “Martta yağmasın, nisanda dinmesin.”, “Martta yağmaz, nisanda dinmezse sabanlar altın olur”

Önceki ve Sonraki Yazılar