Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

MEMLEKETİ UÇURMANIN FORMÜLÜ

Orhan Veli’nin şiiri geldi aklıma:

BEDAVA

Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.

Her şey bedava olursa devlet ayakta kalabilir mi? Vergi gerek. Vergi için de bir şey alıp satmak gerek. O bir şey, her şey olabilir. Şimdi her şeyi sattık, satıyoruz.

En son duyduğuma göre Kanal İstanbul yapılacak bölgelerdeki tarlalar satılmış Arap din kardeşlerimize, arsa yapılmış. Şimdi onlar da oralarda bir şeyler kuracaklar. Hem kazanacaklar hem az veren candan çok veren maldan, çam sakızı çoban armağanı devlete vergi verecekler.

Devlet o vergilerle ne yapacak? Kuşkusuz elamanlarını doyuracak. Cumhurbaşkanından nüfus memuruna, başbakanından imamına tüm çalışanlarının karnını doyuracak. Fazlasını isteyen amir memur bir yolunu bulacak. Daha 80’lerde Özal gayet güzel söylemişti: “Benim memurum işini bilir.

Aslında epeyce yol da alındı. Satılmadık fabrika kalmadı.

Orhan Veli’nin dediklerini dikkate alıyorlar. Bedavalar paralı olmaya başladı.

Hava bedava değil, her yanda rüzgâr gülleri var. Rüzgârların yerini dağlara, tepelere kondurulan dev vantilatörler aldı.

Buluta bakmanın bedavalığına gelince; baktığın yere göre değişir. Evinin balkonundan bakarsan tamam ama deniz kıyısında bir mekandan bakmaya kalkarsan pahalıya patlayabilir. Dere tepe desen, delik deşik. Vahşi madencilerin bekçileri nöbet tutuyor. Canının istediği gibi bedava dolaşmak yok.

Yağmur çamur tamam, bol miktarda var ve bedava.

Otomobillerin dışı, Sinemaların bir bir kapanan kapıları bedava. Bir bir iflas eden mağaza camekanları bedava. Peynir ekmeğin yanına yanaşamaz haldeyiz. Ama artık su da bedava değil; parayla. Hürriyet zaten kelle pahasına. Esirliğinse bedava olmadığını mahpus damındakiler iyi bilir.

Bu durumda bedava kalan şeyleri de satmamız lazım.

Mesela dağlardaki vantilatörlerden artan hava çok para eder. Temizliğine göre, nasıl dalgıçlara tüp satılıyorsa herkese o şekilde satılmalı. Bedava hava alanlara ceza uygulanmalı.

Başka?

Kibar Feyzo filminden aklıma geldi, yarenlik etmek de parayla olsun. Bırakın dokunmayı, bakmak bile parayla olmalı. Koklamak, dinlemek, hissetmek hepsine vergi konmalı…

Bilmekten ve bilmemekten de para alınmalı. Hele aldatandan ve aldanandan, çakal çukal takımından, saflardan, saf ayağına yatanlardan, hala uyuyanlardan, bir türlü uyanamayanlardan çok daha fazla alınmalı.

Daha daha?

Herşeyi satın işte…

Satın anasını dünyanın, vergi alın…

Ara sıra zam yapmayı da unutmayın.

Bugün (4 Şubat 2022) Milas’ta Elektrik Şirketi Aydem önünde elektriğe, akaryakıta ve gıdaya yapılan zamların geri alınması için gösteri yaptık. Faturaları yaktık.

Az kalsın unutuyordum; gösteri yapmak da ücretli olsun. Hem örgütleyenlerden hem de katılanlardan para alınsın. Gösterinin günü, saati, ne kadar süreceği, kaç kişinin katılacağına göre ücret belirlenmeli. Hatta bu iş özel bir şirkete verilmeli ve katılacak katılımcı garantisi de verilmeli. Kaçak göstericilerin parası harbi göstericilerden alınmalı. Kimse katılmasa da şirkete parası tıkır tıkır ödenmeli.

Bakın o zaman memleket nasıl uçuyor, Almanya bizi nasıl kıskanıyor…

Ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar