Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

MİLAS 7. ZEYTİN HASAT ŞENLİĞİ’NİN ARDINDAN

Binlerce zeytin ağacı kesen ve binlercesini daha kesmesi beklenen termik santral şirketlerinin Milas Geleneksel 7. Zeytin Hasat Şenliği’ne sponsor olması ve bunu eleştiren bir çevrecinin de gözaltına alınması şenliğe gölge düşürdü.

Bir önceki yıl yapılan hasat şenliğinde de Ilbıra Dağlarını yok etmek pahasına Diaspor (kıymetli bir taş) arayan maden şirketlerinin ön plana çıkarılması tepkilere neden olmuştu.

ZEYTİN DÜŞMANI NEDEN ZEYTİN ŞENLİĞİNİ DESTEKLER?

Milas 7. Zeytin hasat Şenliği 13 ve 14 Kasım günleri yapıldı. Güneş de cömertliğini esirgemedi ve bu iki gün Milas’ta tam şenlik havasında geçti. Milas köylerinden zeytinciler ve diğer katılımcılar akın akın Milas Atapark Meydanı’na geldiler. Davullar zurnalar çalındı, zeybekler oynandı, türlü çeşitli zeytin ve zeytinyağının tadına bakıldı. Otlu börekler, zeytin yağlı yemekler, doğal ürünler sergilendi. Mahalleler arası yemek yarışması yapıldı. Festivalin son etkinliği Melek Mosso konseri de mükemmeldi. Herşey BİR İSTİSNA dışında iyiydi, hoştu. Ne var ki...

Festivalin 2. günü öğleden sonra yapılan panelde öğrendiğimize göre bir çuval inciri berbat eden bir kusur vardı: Festival sponsorları arasında binlerce zeytin ağacını kesen ve daha otuz beşbin zeytin ağacı daha kesmeye hazırlanan Limak – İçtas termik santral şirketleri vardı. Günlerdir, aylardır hatta yıllardır protesto edilen şirketler...

Zeytin düşmanı neden zeytin şenliğini destekler? Bu desteğin diyeti nedir? Şenliğin düzenleyicisi olan kaymakamlıktan, belediyeden beklentisi nedir?

ZEYTİNİ HALK DEĞİL KÖMÜR YİYOR

İlk panelde Mesut Yar’ın moderatörlüğünde “Kadim Meyve Zeytin” konulu panelde Muğla Tarım İl Müdürü Barış Saylak, Ömer Rina Disperati, Mustafa Tuğrul Göktepe ve Bülent Aydın konuştular. Zeytin’in değerini pekçok yönüyle anlattılar.

Konuşmaların sonunda söz alan İkizköy Çevre Komitesi Akbelen Ormanı savunucusu Zeynep Aktoğu, ”40 yıldır zeytinimizi biz değil, kömür yiyor,” eleştirisinde bulundu.

Aktoğu sözlerini şöyle sürdürdü: “TBMM tutanaklarına göre İkizköy’ün 2017 yılında kamulaştırılan Işıkdere mevkiinde, 20 bin zeytin ağacı kömüre kurban edildi. İkizköy’de Akbelen ormanı, kömür maden sahası olursa, 35 bin zeytin ağacı daha tehlikede. Muğla’daki Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan Termik Santralleri son 40 yılda havaya 400 milyon ton karbondioksit saldı. Bu santraller 2043’e kadar çalışırsa, havaya 326 milyon ton daha karbondioksit salınacak. Zeytin ağaçlarının verimi, 40 yıldır madenin tozu ve havaya salınan zehirli gazlardan dolayı çok düştü. Ya ölmez ağaç zeytin ya da gizli katil, kömür.

İkinci panel Doç. Dr. Figen Çukur’un moderatörlüğünde, Prof. Dr. İlkay Dellal ve Doç. Dr. Ceyhun Özçelik’in katıldığı, “İklim değişikliği ve zeytincilik” konusundaydı.

Muğla Çevre Platformu sözcülerinden olan ve İkizköy Çevre Komitesi Akbelen Ormanı sözcüsü Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel, “Akbelen Ormanını Vermeyeceğiz” yazılı bir pankart açarak kömür için çam ve zeytin ağaçlarının kesilmek istenilmesine karşı çıktı. Zeytin kesen LİMAK ve İÇTAŞ’ın zeytin festivaline sponsor olmasını ikiyüzlülük olarak niteleyerek sert bir dille eleştirdi.

Polis sözcünün konuşmasını engelledi ve göz altına aldı. Götürülürken Kaymakam Mustafa Ünver Böke müdahale etti. Gümüşel’e kendisiyle konuşma önerisinde bulundu ve halkın önünde konuşmayı kabul etti. Yeniden panel yerine gelindiğinde panel programının sona erdiği duyuruldu.

SANTRALLER KAPATILMALI

Tepki gösteren sözcü Gümüşel orada kalan halka özetle şunları söyledi:

Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim AŞ, burada 2050 megawatt gücünde iki tane termik santrali olan, 50 bin dönüm üzerinde tarım ve orman alanını yok etmiş bir şirket. Bu şirketin sponsorluğunda yapılıyor bu şenlik. Bu bir ikiyüzlülüktür. Bir yanda şenlik yaparak zeytini kutla, diğer yanda zeytini yok eden, iklim değişikliğine yol açan bir şirketin sponsorluğunda bu şenliği yap. Milas Kaymakamlığının bu şenliği yapmaya parası yok mu? 1983’ten beri 45 bin kişinin ölümüne neden olmuş bir termik santral faciasından bahsediyoruz. Bu 45 bin insanın hesabını bize kim verecek? Bugüne kadar Muğla’da kömür için 12 köy yerinden yurdundan edildi. Milas’taki hava kirliliğinin yüzde kaçı termik santrallerden geliyor biliyor musunuz? Siz kömür yaktığınız için sanıyor, doğal gaz gelsin diye dua ediyorsunuz. Alakası yok. Doğalgaz da gelse buraya termik santrallerin tozu, kükürdü, azotu inmeye devam edecek. Kurtuluşunuz doğalgazda değil; kurtuluşunuz termik santrallerin kapatılmasında. Eğer bugün İkizköy direnmeyi bırakır da kömür için arazilerini satarsa, 35 bin zeytin ağacı tek seferde kömür için kesilecek”.

Polis bu sözler üzerine, kaymakamın engellemiş olmasına karşın, Gümüşel’i karga tulumba aldı götürdü. Avukat Arif Ali Cangı, Gümüşel’in, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçlaması ile bir gün gözaltında tutulduğunu ve ifadesi alındıktan sonra bırakıldığını açıkladı. Avukat, Deniz Gümüşel’in halkı kışkırtmadığını söz alarak düşünce ve anlatım özgürlüğünü kullanarak demokratik tepki gösterdiğini ve T. C. Anayasası’nın, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” şeklindeki 56. Maddesiyle belirlenen görevini yerine getirdiğini açıkladı.

Yetkililerin, bu tür uygulamaların göz korkutma amaçlı kullanılmasına, dolayısıyla adalete olan güveni sarsmasına izin vermemelerini dilerim.

ZEYTİN KÖMÜR MÜ, ELMAS MI?

Artık Milas zeytininin değeri anlaşılmaya başlandı. Artık yetmişin üzerinde marka var. Uluslararası alanda ödül üzerine ödül alıyor. Halkımız da artık Amerikalıların, margarin yedirip kovboy pantalonu giydirmek için yazdırıp yaydığı, “zeytinyağlı yiyemem aman / basma da fistan giyemem aman” şarkısını dinlemiyor. En iyi zeytinyağlarını üretip litresini 300 liradan satabilenler var. Ama bu fiyatlar, ne yazık ki, köylümüze inmiş durumda da değil. Üretici ne yazık ki, hâlâ geçimini sağlayamaz durumda. Kilosunu 25 liradan satabilirse iyi.

Öte yandan zeytin üretiminde dünyanın üçüncü ülkesi olduğumuz söylenirken oradan buradan zeytinyağı ithal ediyoruz. Zeytin kanununa rağmen madencinin, kömürcünün, mermercinin, zenginlere kıymetli taş çıkaranların binlerce zeytini yok etmesine izin veriyoruz. Yazlıkçılarımıza yeni yeni siteler inşa etme izinleri veriyoruz. Zeytinlikleri yerleşime açıyoruz. Zeytinler köklerinden sökülüyor. Toprak üstünde binlerce yılda oluşan torflar kazınıp tatil beldelerinde satılıyor. Binlerce zeytin yok oluyor. Buna geçimini sağlayamayan zeytincinin elinden zeytin ağaçlarını yok pahasına satın alıp otellere, plazalara, şirketlere, zenginlere satan çiçekçi ve fidancıları ekleyin.

Tire’de bir fidancıda yüzlerce yıllık bir zeytin görmüştüm. Kaç lira olduğunu sordum; çocuk güldü… Üç yüz bin lira imiş. Bir otel sahibi iki yüz bin teklif etmiş patron vermemiş.

Çocuğa, “benim zeytinliğim var, meğerse çok zenginmişim, haberim yok” dedim.

Gene güldü, “Abi sizlerden bedavaya alıyorlar. Bu satış fiyatı” diyerek şaşkınlığımı daha da arttırdı.

Aklıma İspanyol Yönetmen Bollain’in Zeytin Ağacı filmi geliyor. İzlemenizi öneririm ( https://www.filmmodu.net/el-olivo-turkce-dublaj-izle ) .

Sözün özü: Zeytin üreticinin elinde kömür, büyük patronların elinde elmas. Biz bakıra, gümüşe de razıyız…

Herşeye karşın coşkulu bir şenlik yaşadık. Sponsorluk konusundaki hata için, “O kadar kusur kadı kızında da olur” diyelim. AMA Umarım gelecek yıl böyle bir hatayla bir çuval inciri berbat etmeyiz.

Hatasız, kazasız nice güzel, coşkulu, verimli Milas Zeytin Hasat Şenliklerine.

Önceki ve Sonraki Yazılar