Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

MUHACERET

Muhaceret dünya tarihinde insanlığın ve İslamlığın yüz akı sayfasıdır. Muhaceret sağlam inanç ve güven üzerine inşa edilmiş, paylaşımla imar edilmiş en güzel örnek olma özelliği taşıyan bir vesikadır. Medeniyet basamaklarında adaletle yükselişin senaryosudur. Ayrı inanca sahip olunsa da aynı vatan toprağını paylaşmanın sorumluluğunun sergilendiği bir tablodur. Kardeşlik anlayışının zirve noktasıdır. Akabe’de atılan kardeşlik, özveri, feragat tohumunun çimlenmiş, serpilmiş ve boy vermiş halidir. Risalet nurunun bereketle tecelli ettiği seferdir. İnananın inancı uğrunda serden geçtiği demdir. Habib-i Kibriya’ya olan güvendir.

Geride bıraktıklarının Allah’a ısmarlanışı yüreğe düşen bir közdür. Hakikat uğrunda yanan özdür. Öyle olmasaydı; Mekke çıkışında şöyle arkasını dönüp, Mekke’ye son kez can gözüyle bakıp, iç geçirerek, yanık yanık:

“ Ey doğup, büyüdüğüm şehir! Ey güzel Mekke! Eğer senden çıkarılmamış olsaydım, vallahi seni bırakmazdım. Şimdilik hoşça kal. Yine sana geleceğim Ey Anayurdum”

Gözleri dolan peygamber bunları söyler miydi? Öz yurdunu daha şimdiden bu denli özler miydi?

Çünkü hicret ve muhaceret bugünden baktığımızda tarihin akışına yön veren önemli olaylardan birisidir. İslam tarihinde en önemli olay peygamber efendimize Risâlet görevinin verilmesidir. İkinci sırada ise hicret yer almaktadır. Hicret sadece Müslümanların değil, insanlığın gidişatını değiştirmiştir. Tarih halen buna tanıklık etmeye devam etmektedir.

O günden bugüne dünya tarihinde bu kadar tesirli, kardeşlik, insanlık, paylaşım, onurlu duruş örneği toplu olarak görülememiştir. Hicret tek örnektir. Ensar olmak tek örnektir. Bu bağlamda muhaceret tek örnektir.

Ensar olmak beklentisiz, yalansız, çıkarsız yüreğini açmak ve feragat etmek, bu uğurda hiçbir fedakârlıktan hasbilikle ( hesapsız, saf samimiyet) kaçınmamak demektir.

Muhacir olmak ise öz nefise tercih edilen kardeş, kendileriyle evler, ocaklar paylaşılan, ellerindeki zanaata göre hakkaniyetle iş verilen, ortak edilen, haksızlığa uğramalarına rıza gösterilmeyen, Allah için sevilen, görüp, gözetilen has kardeşliktir, dindaşlıktır!

Hicret insan kardeşliğinin canlı şahitidir!

Çünkü muhacir gelenler öz topraklarında korkutulmuş, öldürülmüş, işkenceler görmüş, kimsesizleri sindirilmiş ama inanmaktan vazgeçmemişti. Allah Bir; peygamber Hak demişti. Elbet sabahı gösterecek Kadir-i Mutlak demişti.

Ensar ise “Karz-ı Hasen” Allah’a ödünç vermenin en büyük sınavını vermişti!

Her ne zaman Haşr Suresinin 8.;9.; 10.; ayetlerini okursam bu düşünceler sökün eder zihnimde, kardeşliğin nev baharı bir bir açar yüreğimde:

“ 8- (Bu gelirler) Allah’ın lutuf ve rızâsının peşine düşerek Allah’a ve resulüne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan yoksul muhacirlerin hakkıdır. İşte onlar dosdoğru kimselerdir.

9- Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.

10- Bunların ardından gelenler de “Ey rabbimiz” derler, “Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.”

Câbir (r.a.), Ensâr’ın muhâcir kardeşlerine olan cömertlik ve îsârlarını şöyle anlatır:

“Ensâr, hurmalarını devşirdiklerinde bunları ikiye ayırır, bir tarafa çok, diğer tarafa da az hurma koyarlardı. Daha sonra, az olan tarafa hurma dallarını koyarak o tarafı çok gösterir, Muhâcirler’e:

«–Hangisini tercih ederseniz alın» derlerdi.

Onlar da çok görünen yığın Ensâr kardeşlerimizin olsun diye, az görünen yığını alırlar ve böylece hurmanın çoğu muhâcirlere gelirdi. Ensâr da bu yolla az olan kısmın kendilerine kalmasını sağlamış olurlardı...” Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, X, 40)

Önceki ve Sonraki Yazılar