Hangi zamanın kalbine sığınsa sanatın arkaik yüzünde duran gerçekler aynası bizi çağırıyor hep!

Ülkenin bir insanlık anıtları sinema kuruyor,senaryolar yazıyor,bitmeyen şarkılar söylüyor ki

Lafların tembelliğine meydan okuyan bir kuşağın gülen ekmeği artistler feneri oluyor.

Yıkılmış bir ülke canında doğan sanatın ordusu birden yıldızlarını armağan ediyor!

Anadolu toprağına gelen 72 milletin içinde kadınlar devriminin yarattığı sanat güneşleri imza atıyor tarih sahnesine.

Duyulan seslerin mekanı kurulan uygarlığın endüstrisi sanat için yarışacak insanlarına bayrak buluyor!

Arkasını o insanlık tuğlalarına yaslayan sanat sofrasında hızını kesmeyen,yolunu şaşırmayan öncüler mutfağı olmaz mı?

Rahat uykularında uyurken memleket toprağına sanat harcının o yürekli ustaları tanık oluyor ki Lütfi Akad selamı Hülya Darcan içinde hala!

Canına can katan her sanatçının yeryüzü saati kendi harmanında rüzgar olur ve onun ıssızlığını içindeki çocuk masumiyeti bilir.

Ağır yılların tozunda büyüyen ve sanat maratonun sardığı umutlar gibi bazen Tanju Korel,bazen Ayhan Işık,bazen Kartal Tibet,bazen Yılmaz Güney konuşur.

Ne yaşam damlaları,ne gülme anları,ne mutsuzluk dağları bize sevgi dağlarını esirgemeyen eserler bıraktı ki dünya sanatında yerimiz var tıpkı Hülya Darcan gibi!