Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

OR[M]AN’IN ORMANLARI ESİN KAYNAĞI -3

NE YAPMALI?

  1. Ülke, devletimizin toprak bütünlüğüdür, üzerinde yaşadığımız vatan toprağıdır. Ağaçlandırma ülkemizin geleceğidir. Devlet eli ile yöresel gereksinimler ve olanaklar gözetilerek bir plan – program dahilinde uzun vadeli bir seferberlik yürütülmelidir.

2. Yasalar ve uygulamalar ile ağaç ve orman bilinci olabildiğince yükseltilmeli ve korunmalıdır. Bu bağlamda ilgili Bakanlığın yönetim ve denetimi altında, devletin bütün kurum ve kuruluşları, coğrafi bölgelerin, illerin ve ilçelerin gereksinimlerini gözeterek, belediyeler ve yurttaşlar ile sürekli işbirliği ederek ağaçlandırma savaşını yürütmelidir.

Her T.C. yurttaşına yaşamı boyunca her yıl, en az 12 fidan dikme sorumluluğu verilmelidir ve bu fidanlar ücretsiz olarak sağlanmalıdır. Bu sorumluluk etkin bir şekilde takip edilmeli, ihmal edenlere de 2 katı kadar fidan dikme cezası verilmelidir. Bu görevin doğum, sünnet düğünü, doğum günü, kız isteme, söz kesme, nişan, evlenme, düğün, resmi bayramlar, mezuniyet, askerlik, işe girme, okul ya da fabrika açılışı gibi vesilelerle ilişkilendirilmesi ve şölen havası içinde toplu kutlamalarla uygulanması sağlanmalıdır.

Hangi fırsatta hangi tür ve kaç adet fidan dikileceği önceden belirlenmelidir. Bu arada örneğin kara, deniz ya da hava aracı satın alanlar adına da satıcılar tarafından bakanlığa intikal ettirilecek fidan fonları da oluşturulmalıdır. Tüzel kişilerin de korusu ya da ormanı bulunmalıdır. Gerçek ya da tüzel kişi mükelleflere, sorumlu oldukları adetleri aşan her fidan bağışı tutarı kadar vergi muafiyeti sağlanmalıdır. Çam fıstığından keresteye, akla gelebilecek orman ürünlerine özgün üretimler ya da işleme tesisleri için yatırım ya da ortaklık fırsatları yaratılmalıdır.

3. Eğitim kurumları ile fabrikaların ve devlet kurumlarının bulunduğu alanlar ve şehir içi yolların tamamı öncelikli olmak üzere, (İster köy, ister büyükşehir olsun) yerleşim yerleri giriş ve çıkışları, çevreleri, şehirlerarası yolların ve otobanların iki yanı, şehir içi yolların tamamı, ağaçlandırılmalıdır.

4. Her düzeyde yerleşim yerinde tarihi, turistik ve sosyal yapıya uygun özel peyzajı olan ve içinde dinlenme alanları, sanat, kültür ve spor tesisleri ile köylünün ve/veya yerel kooperatiflerin doğal ürünlerini pazarlayabilecekleri kapalı ve açık satış stantlarının da bulunduğu geniş rekreasyon alanları oluşturulmalıdır.

5. Kentsel dönüşüm adı altında yıkılan binalarda 2. el kullanıma aktarılamayıp çöpe giden dolap, doğrama, kitaplık gibi ahşap malzemenin elden geçirilerek gereksinim duyan kişilere aktarılması, kâğıt sektörü için yeniden değerlendirilmesi ya da yakacak odun olarak kullanımının sağlanması yolu ile muazzam kaynaklar yaratılabilir, ulusal ekonomiye de milyarlarca lira kazandırılabilir.

6. Atık kağıtların toplanması ve yeniden değerlendirilmesi yöntemi ile de orman varlığımızı koruyabilir, büyük yatırımlara kalkışmadan çok büyük kaynaklar yatırabilir ve gene ulusal ekonomimize milyarlarca lira kazandırabiliriz.

BAFA JAKARTA PARKI FİKRİ

“Memleket meselelerinde” her vesile ile görüş alışverişinde bulunduğum okuldaşım, arkadaşım, Sinema ve Televizyon Yapımcısı, Senarist, Yönetmen ve Yazar dostum Sevgili Abdullah Gürgün ile asırlık ağaçları dinamitlerle katledilen Ilbıra ormanlarının yok olmaması için dirsek temasında bulunurken, Bafa için neler yapabileceğimize de kafa yorup dururuz. Geçen yıl Facebook’daki Bafalıyız sayfasına Buenos Aeros’deki bir Bulvarın mor çiçekli jakaranda ağaçları ile buluştuğu muhteşem fotoğrafı koyduğunda, Bafa’yı da jakaranda ile güzelleştirebileceğimiz düşüncesi oluştu bende. Onun gözünde “orman yaratma uzmanı” olduğumdan, topu bana attı! Şehirlerarası konumunu ve olanaklarını dikkate alarak bir süre kafa yorduktan sonra Bafa’nın, (tam ortasından yolgeçen diğer bütün yerleşimlerden farklı olarak) İzmir’den Bodrum’a giden yolun sağ tarafında kaldığını, mola için çok iyi bir yerde bulunduğunu, doğal, tarihi, arkeolojik ve turistik çok iyi olanaklara sahip olduğunu fark ettikten sonra bu müthiş potansiyelin Bafa’yı güzelleştirecek, tanıtacak, yaratacağı artı değer ile kalkındıracak bir ivmeye ve küçük dokunuşlara gereksinim duyduğunu düşündüm. Yolun her iki tarafında, köylü ailelerinin kendi gayretleri ile kurduğu derme çatma birkaç mekanda çay, gözleme, ayran, nar suyu, zeytin ya da zeytinyağı satılan mola yerleri bulunmakla birlikte, bu yerler kısa süreli konaklamalara yönelik, ucuz ve yetersiz hizmet noktaları olmaktan öteye geçmiyordu. Her mola yerinin olmazsa olmazı tuvaletler, çağdaş her türlü standarttan yoksundu. Üstelik, sergilenen ürünlerin tamamı da asgari sağlık ve güvenlik standartlarını taşımaktan uzaktı. Yapılacak ilk iş küçük ölçekli üretici ve girişimci köylü yurttaşları bir kooperatif çatısı altında buluşturmaktan geçiyordu. Böylelikle ürün standartlarının ve güvenliğinin oluşması, fiyat istikrarı ve pazarlama garantisi sağlanması, sağlıklı ambalajlama ile tazeliğin korunması ve taşıma kolaylıkları elde edilmesi, özellikle zeytin ve zeytinyağındaki mükemmel kalitenin bir Bafa markasına dönüştürülmesi, online pazarlama olanağı, üreticinin ve çalışanların sosyal güvenliği, kazanç sürekliliği de elde edilmiş olacaktı. Satış, yol kenarındaki derme çatma, mezbele görünümlü mekanlardan Bafa Kooperatifi çatısı altında hizmet verecek çağdaş bir mağazada yapılacaktı. İşte tam da bu mağaza, İzmir’den Bodrum’a giden yolun sol tarafında Belediye, Bafa Derneği, Bafa Kooperatifi işbirliği ile kurulacak (içinde dev bir jakaranda ormanının da bulunduğu) BAFAPARK’ta yer alacaktı. Yerel işletmeler ile köylünün kendi ürünlerini pazarlayabileceği satış stantlarına da yer verilecek olan bu park, dinlenme alan ve hacimleri, derneğin ticari işletmesi niteliğinde olan restoranı ve kafesi, her yeri sanat ve sanat eserleri ile yoğurulmuş özel dokusu, sanatçıların eserlerini üretip sergileyebilecekleri sanat evi; çocuk ve genç misafirler için sağlanan bilim ve bilimsel illüzyon uygulama müzesi, mini treni, mini hayvanat bahçesi, mini gokart pisti, farklı bir mini lunaparkı, Bafa’yı geçmişten günümüze taşıyan müzesi, suyun sanat ve bilim ile buluşturulduğu, su kayağı ve sörf de yapılabilecek bir oyun ve eğlence tesisi ile duvarları mazı gibi bitkilerden oluşan yarım dönümlük bir labirentten (ve çok daha fazlasından oluşan) bir BAFAPARK! Bu nitelikleri ile ailece güzel vakit geçirilecek harika cazibe merkezi özelliği taşıyacak bir yer… İşte böyle bir projenin öncelikli gereksinimi olan 30 – 40 dönümlük arazi için Gürgün ile birlikte Milas Belediye Başkanı’nı makamında ziyaret ettik. Jakaranda, labirent, kooperatif ve sanat içerikli niyet ve hayallerimizi aktardık. Belediyenin Park, bahçeler ve tarım müdürü ile de görüştük. Ne var ki talep ettiğimiz yerde böyle bir alan bulunmadığı anlaşıldı. Muğla Büyükşehir Belediyesi ya de Mal Müdürlüğü üzerinden şansımızı deneyeceğiz. Tam da bu noktada, böylesine benzersiz bir tesisin mutlaka yolun tam kıyısında olması gerekmediğini, nerede olursa olsun insanların BAFAPARK’ta zaman geçirmek isteyecekleri düşüncesini taşıyorum.

Yaşamdan edindiğim en büyük deneyimin sınır tanımadan güzel hayaller kurmanın işin püf noktası olduğunu söylemeliyim. Çok isterseniz en uçuk hayalleriniz arkanızdan gelecektir. (Nasıl mı?) Kendinize ve sevdiklerinize harika bir iyilik yapın; Yarın Bafa’ya gelin. Yaşayabileceğiniz en renkli ve mutlu gün dostlarınız ile birlikte sizi bekliyor olacak: “BAFAPARK”!.. Unutamayacaksınız…

xxx

Şimdi gözüm Yavuz’cuğumun silindir şapkasında. Hayal ediyorum: Elindeki sihirli değneği silindir şapkasına pıt, pıt, pıt vuruyor, “Hokus pokus… BAFAPARK Jakaranda ormanı karşınızda”… ALKIŞLAR…

Ormancı Yavuz’u,yurdun ve dünyanın her köşesine yayılmış ACL’lileri, başkan ve yönetim kurulunu kutlarım. Darısı tüm yurttaşlarımızın, okullarımızın, kurum ve kuruluşlarımızın başına. Nice ormancılara ve ormanlara…

FİDAN DİK; YAŞAMIN FARKINA VAR!

Önceki ve Sonraki Yazılar