Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

REFORM YAPMAYIN, İNFAZ YASASINI DEĞİŞTİRİN!

Samsun’un Canik ilçesinde, İbrahim Zarap ayrıldığı eşini öldüresiye tekmeliyor, dövüyor.

E.M. isimli kadının ve yanındaki çocuğunun haykırışlarını duyan mahalle sakinleri tarafından yakalanan Zarap’ı linç edilmekten ise, güvenlik güçleri kurtarıyor! E.M. hastaneye kaldırılıyor ancak, hayati tehlikesi sürüyor.

Eğer yaşarsa, ki umudumuz, dualarımız yaşasın, E.M.’nin boşandığı/ayrıldığı eşi tarafından katledilen kadınlar listesine eklenmekten son anda, mahalle sakinlerinin müdahalesiyle kurtulduğu aşikârdır!

Sayın Adalet Bakanımız Abdülhamit Gül konuyla ilgili açıklama yapmış ve demiş ki, “Samsun’da kadına karşı şiddetin en aşağılık örneklerinden birinin sergilendiği olay hakkında soruşturma başlatıldı. Başsavcılık talimatıyla fail yakalanarak gözaltına alındı. Hukuk gereğini yapacak, failin yaptığı yanına kâr kalmayacak.”

Sayın Adalet Bakanı Gül’ün Samsun’daki kadınımızın maruz kaldığı şiddete karşı öfkeli sözlerini anlamakla birlikte, kendisinden oturduğu makam nedeniyle, duygularını en çıplak haliyle ifade etmesinden daha fazla şeyler beklemek hakkımızdır.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin Adalet Bakanı iseniz, kadına, çocuklara; yani, toplumun zayıf ve korunmasız kesimlerine yönelik şiddeti ve istismarı önlemek için tedbirler almak sizin sorumluluk alanınızdır ve Anayasa ile belirlenmiş görevinizdir!

Halbuki, siz de, aynen bizim gibi, yani, duygularını ifade etmek dışında, elinden bir şey gelmeyen milyonlarca vatandaş gibi davranıyorsunuz! Bizimle duygudaş olmanızı anlıyoruz ve takdir ediyoruz.

En azından biliyoruz ki, ülkemizin Adalet Bakanı da “şiddet tiyatrosu” haline gelmiş ülkemizde olan bitenden en az bizim kadar rahatsızdır!

Ancak, sizden daha fazla şey bekliyoruz. Bunu beklemek hakkımızdır! Çünkü, siz Adalet Bakanı olarak, konuyu çözme makamısınız.

ŞİDDET TOPLUMDA NEDEN YAYILIYOR?

Ülkemizde şiddet toplum içerisinde giderek yayılıyor.

Adalet, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’ndaki konuyla ilgili çalışma yapan birimlerin yayınladığı istatistikler son 20 yılda ülkemizde şiddetin patlama yaptığını, “vücut dokunulmazlığına” ve “hürriyete” karşı suçların toplam işlenen suçlar içerisindeki oranının % 35’i bulduğunu, işlenen cinayetlerin 4/1’inin ise, aile içi şiddet nedeniyle gerçekleştiğini gösteriyor.

Şiddetin toplum ve aile içerisinde yayılmasının çeşitli sebepleri vardır. Ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik ve daha pek çok sebep, bireyi şiddet kullanmaya itiyor olabilir.

Ancak, şiddet uygulama potansiyeline sahip bireyin işlediği suçun niteliği ile bedeli arasında kendi lehine orantısızlık avantajına sahip olduğunu bilmesi, şiddete başvurması kararını kolaylaştırır!

Bu ne demektir?

Basitçe ifade edersek, mahkemeden elini kolunu sallayarak çıkacağını bilen kişi, şiddete başvurma kararını da kolaylıkla verecektir! Nitekim, her gün tanık olduğumuz şiddete yol açan hikayeleri incelediğimizde de, ne yazık ki, şiddete uğrayan bireyin birden çok defa güvenlik ve adli makamlara başvurduğunu tespit ediyoruz.

Hürriyetinin kısıtlanmadığını, eyleminin cezalandırılmadığını yaşayarak deneyimleyen potansiyel suçlunun pervasızlaşması kadar doğal ne olabilir?

YARGI VE GÜVENLİK NEDEN BİR ŞEY YAPAMIYOR?

Daha önce de yazdım. 5275 sayılı İnfaz yasası, kişi mahkum olsa dahi, suçluyu salıverme üzerine bir anlayış yarattı!

6 yıl hapis cezası alan kişi zaten bir gün bile hapis yatmıyor!

Düşünün, bir kişinin 6 yıl hapis cezası almak için ne suçlar işlemesi gerekir?

Hırsızlık, dolandırıcılık, irtikap, basit yaralama, hürriyete karşı işlenen suçlar, vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar ve daha pek çok suç, hatta daha ağırları dahi olsa; trafik kazasında ölüme sebebiyet vermek gibi, “taksirli suçlar” kapsamında infaz yasasının hükümlerinden faydalanarak elini kolunu sallayarak dışarı çıkıyor!

Size daha vahim bir örnek vereyim:

Bu ülkede, müebbet cezası alan kişinin cezası “iyi hâl”den 15 yıla düşürülüyor ve 4 yıl sonra dışarı çıkıyor!

Daha ötesi var mı?!

Sizce, bu durumda yargı adalet mi dağıtmış oluyor, yoksa adaletsizliği mi yayıyor?

Bu savunmasız ve korunmasız toplumsal gruplara ait olan insanların katledilmesinde, bu yasal düzenlemenin sorumluluğu hiç mi yok?

Şiddetin bu kadar yaygınlaşmasında, infaz yasasının rolü üzerine düşünmenin zamanı gelmedi mi?

Bu infaz yasası ortada durdukça, hukuk reformu konuşmayı anlamsız kılan her gün tanık olmak zorunda kaldığımız şiddet ve cinayetlerdir.

Şiddete başvuran kişiyi hapis cezası ile toplumdan soyutlama/dışlama yöntemini uygulanmadıkça, hangi reform kişiyi şiddete başvurmaktan caydırabilir?

Toplum sizden suçluyu mahkum ettikten sonra, toplumdan dışlamanızı, ayrı tutmanızı bekliyor.

İnfaz yasası ise, suçluyu yeniden toplumun içerisine salıyor!

Adeta, suçluyu ödüllendiriyor!

O halde, bırakın reform tartışmasını ve öncelikle infaz yasasını değiştirin!

Önceki ve Sonraki Yazılar