Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

SAYILAR MI?

“…ben yakınım…”

 “ Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.”( Bakara/186)

Hem insanlarla ve dünya ile hem de Allah ile ilişkide doğru yolu bulmak, doğru hareket edebilmek için (rüşd için) bağlantıları doğru kurmaya ihtiyaç vardır. Kâmil insanlığın şartı Allah’ı tanımak, O’nunla ibadet yoluyla ve ibadet şuuruyla ilişki kurmaktır. Âyet bunu “Allah’ın çağrısına katılmak, davetini kabul etmek” şeklinde ifade ediyor. İbadetin bir şekli ve çeşidi de duadır. Kulun rabbi ile en yakın ve sıcak ilişkisi namazda secde halinde ve içten gelerek yapılan dua ve niyaz halinde kurulan ilişkidir. Allah’ın çağrısına kulak veren, O’nun dinine giren bir kimse bundan üç önemli kazanç elde etmektedir:

1. O’nun yakınlığını bilmek ve yaşamak.

2. Doğru düşünme, doğru yerde ve konumda olma imkânını elde etmek.

3. O’ndan istediğini almak (duasının kabul edilmesi).

Şu iki hadis, her dua edenin nasıl mutlaka sonuç aldığını anlamamıza yardımcı olmaktadır: “Acele etmedikçe her birinizin duası kabul edilir. Bu sebeple (acelecilik yüzünden) insan, dua ettim de kabul olunmadı der”; “Hiçbir dua eden yoktur ki, şu üç sonuç arasında olmasın: “Ya istediği hemen verilir ya lehine ertelenip saklanır yahut da dua bir günahına kefâret olur” (el-Muvatta’, “Kur’ân”, 29, 36).

Hal böyleyken sayılar mı?

Dua, beklenti ve kendimize göre din uydurma özgürlüğünden usandık. Bilmezlik mi; uyanıklık mı, çaresizlik mi bir türlü çözemediğimiz bir durum. Koronayla birlikte yeni yeni uygulamalar girdi dua dağarcığımıza, sure okuma sayımıza… Annelerimizden, ninelerimizden böyle bir uygulama görmedik, duymadık. Kur’an’da böyle bir öğüde rastlamadık. Peygamber efendimizin sünnetinde böyle bir uygulamaya rastlamadık. Eğitim aldığımız süre içinde de hiçbir hocamızdan böyle bir tavsiye almadık!

Neyden bahsettiğimi merak ettiniz. Sözü daha fazla uzatmadan merakınızı gidereyim efendim. Dün telefonum çaldı. Arayan sevdiğim bir arkadaşımdı. Benden bir Rahman Suresi okumamı rica etti. Hastamız var 83 yaşında; yaşı kadar kişinin birer Rahman Suresi okuması gerekiyormuş şifa için dedi. Benim de birine söylememi istedi. Arkadaşıma uygun bir dille böyle bir işe aracı olmayacağımı çünkü dinde böyle bir uygulamanın olmadığını anlattım.

İlla sayı ise Rahman Suresini okuyan bir video açın ister 83 ister 183 kez okutun ve dinleyin. Korona hastasının yaşı kadar Hucurat Suresi okumayı yine tek tek okunacak: Yani ben iki okusam olmayacak mı? Yahut on iki okusam?

Bir ara 550 Yasin modası vardı. Çocuğu olmayan kadınlar için okunuyormuş(?)! Bunu da tek tek 550 kişi okuyacakmış! Bir köy insanı nereden bulacağız Allah aşkına! Bir de okumak zorunda mı insanlar? Bunlara kafa yoracağımıza keşke dinde hasbiliğin (samimiyet) esas olduğunu, hesabiliğin geçersiz olduğuna kafa yorabilseydik. Üstelik bu işi daha çok hanımlar uyduruyor. Bu da şaşılacak bir durum. Acep işleri yokta iş mi arıyorlar; diye sormadan da edemiyorum.

Kur’an’ın açık açık söylediği gerçek şu; Allah ilan ediyor “ ..ben yakınım…” öyleyse yakın olana müracaat, naz, niyaz, dua ve hacet! Kimseyi töhmet altında bırakmayalım ve mecbur hissettirmeyelim. Zaten insanlar şifa diler, üzüntülerini ifade eder. Şifa dilenmiş olması da bir duadır. Bırakınız özümüzle kalalım. Bırakınız dinde olmayanı dine yama yapmayalım. Bırakınız yüreğimizi Mevla’ya aracısız açalım! Her halimiz yalın ve samimi gitsin Mevla’ya Mevla’ya!

Önceki ve Sonraki Yazılar