ŞEHİTLİK ŞERBETİ İÇİLDİĞİ YER

Gelibolu sırtlarına bakınca, Necmettin Halil Onan’ın şiirini ilk dörtlüğünü görürsünüz.

“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın

Bir vatan kalbinin attığı yerdir”

Bu dörtlüğü okuduğumuz tepelerdeki toprağın altında çeyrek milyondan fazla bıyığı terlememiş vatan evladının kalbi atmaktadır. Bu şiirin devamını bilirsiniz:

Bu ıssız gölgesiz yolun sonunda,

Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda,

İstiklâl uğrunda, namus yolunda,

Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele.

Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,

Mübârek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin

Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin

Bir harbin sonunda bütün milletin,

Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

...........”

Bu yer düşman işgaline uğramış ya da düşmanın göz diktiği yurdun her karış toprağıydı. Behçet Kemal Çağlar, namı diğer Ankaralı Âşık Ömer, birçok destanında bu yerleri anlatmıştı coşkuyla. Onlardan birisi de Çanakkale’ydi:

“Çanakkale derler yokken hesapta

Mahşerin dünyada kurulduğu yer.

Çanakkale derler topraktan kapta,

Şehitlik şerbeti içildiği yer.

.....

İstanbul’un gözler dolu baktığı

Yavrularım diye ağıt yaktığı

Dere dere yakut kanın aktığı

Yiğit harmanının savrulduğu yer.

....

Gelsin insan olan hisse kapmaya

Toprak seccadede yurda tapmaya

Çanak çömlek değil, vatan yapmaya

Toprağın al kanla yoğrulduğu yer.”

Yine günümüz şairlerinden Mehmet Zeki Akdağ, bir yereden söz eder şiirinde. Der ki: “Süngünün ucunda atan tan nedir? / Şehit nedir, Vatan nedir, can nedir? / Bu uğurda kazanılan şan nedir? / Cihanın gördüğü yer Çanakkale.”

18 Mart 1915 Çanakkale zaferi, tarihimizin en onurlu sayfaları arasında yer alıyor. Bu Zafer, kurtuluşumuzun mayası, bağımsızlığımızın temeli oldu. Türk Ulusuna, Atatürk gibi bir önder armağan etti.

Bu harbin iki büyük kumandanından birisi Cevad Çobanlı Paşa, diğeri de Anafartalar Kumandanı Miralay Mustafa Kemâl’di. Bu Komutanlar, Türk tarihine daha nice zaferler yazacaklardı. Çanakkale Zaferi, geleceğe yön vermiş, tarihin akışını değiştirmişti. Bu zaferde en büyük payı olan Mustafa Kemal’in yedi yıl sonra Dumlupınar’da kazandığı zaferse, Malazgirt’ten sonra Türk’ün talihini değiştirmişti.

Birinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre önce 1911-1912 yıllarında Osmanlılar, son Afrika topraklarını da İtalyanlara kaptırmıştı. 1912-1913 Balkan Harbi hezimeti, Rumeli’deki hakimiyetimizi silip süpürmüştü. Bulgar orduları İstanbul’un kapılarını zorluyordu. İstanbul boğazının güvenliği tehlikedeydi. Ve yalnızdık. Osmanlı karşısında dünün cüceleri, şimdi devliğe soyunmuş iki blok oluşturmuştu. Her iki blok, Türk ittifakını küçümsüyor, kendileri için yük olmasından korkuyorlardı. Almanlar, iki blok arasındaki savaşta Osmanlı Devleti’nin hiç değilse bir kısım düşman kuvvetlerini meşgul edebileceği düşüncesiyle hareket etti. Böylece, kaderimiz 2 Ağustos 1914’te Üçlü İttifak’a bağlanmıştı.

Diğer taraftan, İtilaf devletleri açısından Çanakkale önemliydi?

Çünkü Çanakkale zayıf bir yerdi. Burası alınınca, Osmanlının başşehri İstanbul kolaylıkla alınabilecekti. Türk hükümeti ağır bir hezimete uğrayacak, Anadolu’ya sığınmak zorunda kalacak, Süveyş üzerindeki baskısı bitecekti.

Çanakkale ve İstanbul boğazları itilaf devletlerinin eline geçince, Rusya’ya deniz yoluyla yardım kolaylaşır, Almanya ve Avusturya’nın doğusundaki Rus cephesinin savaş gücü artardı.

İstanbul Ruslara bırakılarak yüz yıllık ideallerine kavuşan bu milletin savaşma arzusu kamçılanırdı.

Boğazların itilaf devletlerine geçmesi, Bulgaristan ve Romanya’nın Almanlara katılması ihtimalini ortadan kaldırırdı.

Boğazların alınması halinde, Balkanlardaki durumunu düzeltmek için Almanlar Batı cephesinden, Tuna boylarına kuvvet çekmek zorunda kalırlardı.

Yarın: Düşmanın hesabı, Türk’ün iman dolu yüreğine nasıl çarptı?

Önceki ve Sonraki Yazılar