Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

SEKİNET

“İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine (sekinet) huzur ve güven aşılayan da O’dur. Göklerin ve yerin askerleri yalnız Allah’a aittir ve Allah her şeyi bilmekte, yerinde yapmaktadır.” (Fetih/4)

“O ağacın altında sana bağlılık sözü verdikleri sırada o müminlerden Allah razı olmuştur; gönüllerinde olanı bilmiş, onlara (sekinet) huzur ve güven vermiş, pek yakın bir fetihle ve elde edecekleri birçok ganimetle de kendilerini ödüllendirmiştir. Allah, izzet ve hikmet sahibidir.” (Fetih/ 18-19)

“İnkâra sapmış olanlar o zaman kalplerini o gurura, Câhiliye dönemine ait büyüklenme duygusuna kaptırmışlardı, Allah da resulünün ve müminlerin gönüllerine (sekinet) huzur ve güven duygusu verdi, onları takvâ sözüne bağlı kıldı. Zaten onlar bu sözü hak etmişlerdi, onlar buna lâyıktı. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir.” (Fetih/26)

Ayrıca; Bakara/248.; Tevbe/40.; olmak üzere sekîne Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’e, müminlere ve İsrâiloğulları’na atıfla altı âyette geçmektedir. Beşinde Allah Resûlü ile müminlerin üzerine ya da kalplerine huzur indirdiğine, onları -meleklerden oluşan- ordular ve zaferle desteklediğine vurgu vardır. Tevbe ve Fetih surelerinde geçen ayetler bu istikamettedir. Bakara suresinde ise İsrâiloğulları’na ait sandığın içinde kendileri için rablerinden bir sekînenin, ayrıca Mûsâ ve Hârûn hânedanlarından bir kalıntının bulunduğuna işaret edilmektedir. Hadislerde de Hz. Peygamber ve müminlerle bağlantılı olarak yer almaktadır (Buhârî, “Cumʿa”, 18, “Cihâd”, 34; Müslim, “Ẕikir”, 39, “Cihâd”, 125; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 19).

Sekine kelimesi: sakin olmak, durmak; susmak, ağır başlılık, vakar, rahmet, güven, kişiyi teskin eden şey demektir.

Râgıb el-İsfahânî kelimeye “müminin kalbini teskin eden ve ona güven veren melek, şehvete meyletmekten alıkoyan akıl, korkunun yok olması durumu” anlamlarını vermiştir.

Tasavvuf geleneğinde kelimeye yaygın anlamının dışında “ilham, mârifet, yakīn, nur” mânaları atfedilmiştir (Çift, XV/2 [2006], s. 201-205).

Tasavvuf geleneği ve sufilikte sekînet nasıl anlaşılmaktadır; ileri sürülen yorumları kısaca özetlersek:

  1. Kulun dahlinin olmadığı, Allah tarafından verilmiş harikulade bir durum, Kur’an’da zikredilen olaylara has bir durum

  2. Tasavvufta ilerlemiş kişilere bahşedilmiş manevi bir hali işaret etmiş olmaktadır. Sûfîler tarafından genellikle mârifet ve ilham bağlamında yorumlanan sekîne kavramını ilk dönemde geniş biçimde ele alanların başında Hakîm et-Tirmizî gelir. Ona göre vahyin gelişi esnasında Cebrâil’in rolü ne ise ilhamda da sekînenin rolü odur.

  3. Peygamberler vahye rüya ve ilhamla hazırlandıklarından sekîne bir bakıma nübüvvetin mukaddimesi durumundadır. Sekîne hem geliş aşamasında ilhama eşlik etmekte hem de gelen ilhamı kalpte karşılama vazifesi görmektedir. Gelen bilgiden dolayı kalpte oluşabilecek şüphe ve tereddüdü ortadan kaldırıp kalbi teskin ettiği için ona sekîne denmiştir (Ḫatmü’l-evliyâʾ, s. 335, 346-349).

  4. Hakîm et-Tirmizî’nin bu konudaki yorumlarını daha ileriye götüren Hâce Abdullah-ı Herevî âyetlerde geçen sekînenin yerine göre üç farklı anlam ihtiva ettiğini söyler. Birincisi İsrâiloğulları’na tâbut içerisinde verilmiş olan sekînedir. Bu onların peygamberleri için bir mûcize, melikleri için keramet ve iki ordu karşı karşıya geldiğinde düşmanın kalbine korku salan bir yardım işaretidir. İkinci tür sekîne ilham sahiplerinin (muhaddes) lisanı üzere konuşandır ki bu Allah’ın latifelerindendir. Allah nebînin kalbine vahyi ulaştırdığı gibi bununla da muhaddesin diline hikmet ulaştırır. Sekînenin üçüncü türü nebînin ve müminlerin kalbine indirilendir. Bu nur, kuvvet ve ruhu bir araya toplayan bir şeydir. Korkan ona yaslanır, hüzünlü ve gamlı onunla teselli bulur; âsi, arsız ve kibirli onunla alçak gönüllü olur (Menâzilü’s-sâʾirîn, s. 67-68)

  5. Hamiyyet kavramı, sahip olduğu değerlerin saldırıya maruz kaldığını düşünen kişinin gösterdiği tepkisel harekettir. Hamiyyet kavramının zıddı olarak sekînet ise çeşitli olumsuz duyguların etkisinden kurtulup doğru bir duygusal tutuma sahip olmayı ifade etmektedir.

  6. Netice itibariyle sekînet kavramı Hudeybiye seferi ile ilgili ayetlerde seferin çeşitli aşamalarında endişe, kaygı, korku, şaşkınlık, hayal kırıklığı, üzüntü, öfke, kin, nefret gibi olumsuz duyguların etkisinden kurtulup mutedil ve doğru bir duygusal tutuma sahip olmayı ifade etmektedir.

Bakara suresinin 248. ayetinde geçen sekînet kavramı da bu kavramın hadislerdeki kullanımı da aynı çerçevede değerlendirilebilir. Kur’an’da sekînet kavramının geçtiği ayetlerin, “Duygu Eğitimi” ve “Duygusal Zekâ” kavramlarıyla ilişkili olarak yorumlanması mümkündür. Kur’an’da zikredilen söz konusu olaylar vesilesiyle nüzul döneminde yaşayan Müslümanlar duygu eğitimine tabi tutulmuştur. Allah’ın kullarına sekîneti indirmesi, kullardan yönelen inanç, çaba, gayret, akıl ve irade ile beraber gerçekleşmektedir. Bu yüzden sekînet, nüzul sürecinden sonra yaşayan Müslümanlar için de duygu eğitimini telkin eden önemli bir kavramdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar