SENDEN ÖZGESİ, YALAN AĞLARMIŞ ANNE

Bugün anneler gününü, 17 Haziran’da babalar gününü kutlayacağız. Bu günlerde annelerimize, babalarımıza sevgimizi anlatan şiirler, güzel yazılar yayınlanıyor, radyo, televizyon programları yapılıyor. Bu yıl yasaklar zengin etkinlikler, kutlamalar, ziyaretler yapılmasına engel. Geçmiş yıllarda maddi ve manevi anneler, babalar ziyaret edilir armağanlar sunulurdu.

Biz yine “Anne her zaman annedir. Bir gün olur mu? Her an annelerimiz başımızın tacıdır” diyeceğiz

Bazı araştırmacılar, “Anneler Günü”nün kökenini çok eskilere, Sümerlere kadar dayandırıyorlar.

Matriyarkal (anaerkil) düzenin var olduğu, ilkçağlardan bu yana İştar, Kybele, Rhea gibi adlarla analık, doğurganlık niteliğiyle ön plana çıkmış. Doğanın uyandığı bahar mevsimi ile özdeşleşmiş.

Anneler günüyle ilgili ilk resmi kutlama önerisi, Amerika'da 1872 yılında Julia Ward Howe tarafından barışa adanan bir gün olarak tasarlanmış. Boston'da bir yürüyüşle kutlanmış.

1907 yılında Philadelphia'da Ana Jarvis, annesinin ölüm yıldönümü olan Mayıs ayının ikinci pazarının Anneler Günü olarak kutlanması için bir kampanya başlatmış.

Bir yıl sonra Philadelphia'da kutlanan Anneler Günü, Ana Jarvis'in izleyenleri tarafından bakanlara, işadamlarına ve politikacılara ulaştırılarak uluslararası olarak kutlanmaya başlanmış.

Evet, düzenin çarklarına kendimizi kaptırıp, yarın anneler gününü, 17 Haziranda babalar gününü kutlayacağız.

Gerçek olan şu ki; , Anneler Günü, Babalar Günü ilân edilmeden önce de Türk gelenek göreneklerinde ayrım yapılmadan anne ve baba sevgisi, Tanrı sevgisinin ardından, sevgilerin en kutsalı sayılırdı.

Boşuna mı söylemiş atalarımız, “Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz” diye analarımızın, babalarımızın bizleri büyütmek için katlandıkları zorlukları, karşılıksız sevgilerini, acımızı acı, sevincimizi sevinç bilişlerini düşününce, onların değerini anlarız.

Güzel bir halk deyimi var. “Ana ile kız, helva ile koz” derler. Cevize eskiden “koz” denilirdi. Beykoz’un adı da buradan geliyor. Bu deyimin güzelliği nerede, diyeceksiniz.

Anlatayım. Ceviz nasıl helvanın tadını bütünlerse, anne ile kız da aileyi bütünleyen iki varlıktır. Güzelliğin temel ilkesi uygunluktur. Onun için anasına bakıp kızını, kızına bakıp anasını değerlendirmek gelenektendir. Göreneklerimiz ise, “Kız anadan öğrenir biçki biçmeyi, oğlan babadan öğrenir sofra açmayı” atasözümüzü doğurmuştur.

Anne ve baba sevgisi, yalnız Türk gelenek ve göreneklerinin temel direği değil, inanç dünyamızın da bizlere verdiği en güzel görevdir. Hazret’i Muhammed, anne ve babaya saygılı, sevgili olmayı öğütlemiştir:

“Allah’ın rızası ana ve babayı memnun ve razı etmekle kazanılır.”

“Cennet anaların ayakları altındadır.”

“Hiç şüphe yok ki üç kimsenin duası kabul olunur. Bunlar babanın çocuklarına duası, misafirin duası ve mazlumun duasıdır.”

İslamlık öncesi de Devlet Baba, Devlet Ana, göreneği vardır ki, bunlar ana-baba sevgisin yansımasıdır. Türk devletinin sosyal görevi, ulusunun babası olmaktır. Çobanın sürüsünü, canlıların yavrularını, anne-babanın çocuklarını korumak, yaşatmak için gösterdiği çaba, Devlet başkanlarının da görevidir.

Göktürk anıtını hatırlayınız. Ulusunun babası sayılan Türk kağanı ulusu doysun diye, giyinsin diye, aşsız ve perişan kalmasın diye gece uyumuyor, gündüz oturmuyor, savaşıyor, ölüm kalım uğraşı veriyor.

Türk insanını bir baba gibi kanatlarının altına alan, onu iç ve dış baskılardan koruyan devlet; ancak “baba” olabilir. Bir baba evladından ne bekleyebilir ki? Sorunun yanıtını Ümit Yaşar veriyor:

Zirve seni bekliyor

Dağın kıymetini bil

Sanma ki yükselmek zor

Çağın kıymetini bil

Üşenme emek için

Mutluyum demek için

Üzümü yemek için

Bağın kıymetini bil

Yokluk göründüğü an

Çabuk yıkılır insan

Azı beğenmiyorsan

Çoğun kıymetini bil

Elin, ayağın, başın

Annenin, arkadaşın

Suyun, toprağın, taşın

Göğün kıymetini bil

Oğlum benim, bir düşün

Değeri var mı dünün

Yarın çok geç ömrünün

Bugünün kıymetini bil.

Anne, baba sevgisini anlatan ve gelenek göreneklerimizde yaşayan pek çok atasözünü, fıkrayı, maniyi, türküyü, halk şiirini sıralamamız mümkün. Ama annelik, babalık duygularını anlatan bir söz var: “Ben yanarım yavruma, yavrum da yanar yavrusuna.” Belki daha önce anlattım. Size öyküsünü anlatayım:

Kış günü, genç bir adam, evinin damındaki karları kürüyormuş. Anası da oğlu üşür hasta olur diye kaygılanıyormuş. Sürekli : “Yoruldun, terledin, hasta olursun. Yeter artık aşağı in” diye çağırıyormuş. Oğlunu aşağıya indirmek için ne söylediyse para etmemiş.

Kadıncağız, bu kez, kundaktaki oğlunun oğlunu, yani torununu kucakladığı gibi karın üzerine bırakmış. Bunu gören adam, hemen aşağı inmiş. Çocuğunu kucaklamış. İşte o zaman babaanne; “Ben yanarım yavruma, yavrum da yanar yavrusuna” demiş.

Sözün özü şu manide toplanmış:

“Ana başa taç imiş / Her derde ilaç imiş / Bir evlât pir olsa da / Onlara muhtaç imiş.”

Geleneğimizdeki anne, baba sevgisinin nedenini anlatacak daha güzel ne olabilir? Rahmetli anneme duyduğum hislerimi anlatabilmek için şiiri aracı kılmıştım. Sizlerle paylaşmak istedim:

“Kuşkusuz,

Senin gibi beni de Tanrı’ydı yaratan.

Ama, sendin veren kanından kan,

Sendin, canından can! Bana..

Bir ana’nın sana verdiği can gibi, Ana...

Bir sabır bir sevgi, bir sabır bir sevgi

İlmik ilmik dokuduğun bendim onca zaman!

Uykusuz;

Ve karanlık gecelerine ışık bendim.

Çevresinde pervaneler gibi döndüğün

Bendim.

Emelin, umudun, dileğindim,

Bahtın bendim,

Okşadığın, can evinden kokladığın ben.

Kuşkusuz...

Acımı acın, derdimi derdin yaparak

Ağıtlar, türküler, niniler yakarak

Elvan elvan, dal dal, yaprak yaprak

Tırnağınla çapaladığın, gözyaşınla suladığın

Gülerken güldüğün, ağlarken ağladığın

Büyüttüğün, beslediğin, asker eylediğin;

Bendim ana, ben...

Gölgen, meyven, mürvetin olsun diye,

Vatanına, milletine himmetin olsun diye

Kuşkusuz..

Sendin özleyen,

Sendin yollarımı gözleyen;

Gurbet gurbet, yanım yanım, yana yana!

Geç farkettim değdiğini bin canana,

Senden özgesi, yalan ağlarmış

Evet, bugün Anneler günü…

Kapanmadan muaf olan çiçekçiler bayram edecek. Geride bıraktığımız yıllar içinde terlikten çanak-çömlek, tencere-tava, cıncık-boncuk; ayakkabı-terlik satanlar da hayatlarından memnun olurlardı. Etiketleri istedikleri gibi yükseltirlerdi.

Tam kapanma zorunluğundan kurtulup kimimiz ucuz,kimimiz pahalı bir şeylern alıp anneleri anımsayacağız. Gönüllerini kazanmaya çalışacağız. Annelerini kaybetmiş olanların içini bir hüzün kaplayacak.

Milyonlarca anne, anneliğin saltanatını bir gün bile olsun sürdüremeyecek... Sürdürme şansını bulanların da milyonları geride kalan üç yüz altmış dört günün sıradanlığını yaşamaya başlayacaklar.

Teşekkürler anne.

Önceki ve Sonraki Yazılar