Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

SÜKSE VE DİNDARLIK

Özledik, analarımızın, ninelerimizin, dedelerimizin sadeliğini özledik. Herkesin birbirini olduğu gibi kabul ettiği insanlık ve din algısını özledik. Bizim köyümüzde, mahallemizde kimse kimseyi din ile dövmüyor yahut övmüyordu…

Biz yeniden bu halimizle biz olmayı ne çok özledik. İbadetle sükse yapmak hiç hoş görülmez, görülemezdi. Güzel dinimin sadelik dediği esastı bu ifade ettiklerimiz. İmanın sadeliği gerekli kıldığını Peygamber efendimiz bize öğretmekte, dikkatlerimizi çekmekte:

“Dikkat edin! İşitiyor musunuz? (Size diyorum) Dikkat edin! İşitiyor musunuz?

Sadelik imandandır. Sadelik imandandır.” (Ebu Davud, Tereccül, 1.)

Hadisi şerifin yorumunda tevazu manası ön plana çıkartılmakta ve giyim kuşamdaki lüks ve gösterişten kaçınma manasına işaret edilmektedir. (İbnuʼl-Esir, en-Nihaye, I, 116.) Tahâvî, züht hâlinde ve tevazu, kibirden uzak oldukları için müminlerin simalarında imanın alameti olarak sadeliğin tezahür ettiğini söylemiştir. (et-Tahavi, Şerhu Muşkili’l-Asar, IV, 191.)

Biz bu sadeliği ibadetlerimizde de gösterişten, abartıdan, çalım satmaktan, fiyakadan uzak olmaktan şeklinde de yorumlayabilir miyiz?

Aslında dinin bizden istediği de bu değil mi? Bu ince çizgiyi ayırma günlük noktasında olgunluğumuz yahut yetkinliğimiz kadar mümin olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. İşte özlediğimiz tam da bu feraset değil mi?

Söz buraya gelmişken sükse ve dindar kelimelerinin anlamlarını hatırlamamızda yarar var düşüncesindeyiz.

Sükse: Çalım satmak, gösteriş ve fiyaka.

Dindar: Allah'a inanmış, bağlanmış olan kimse.

Allah’a inanmış ve bağlanmış bir insanın sükseye ihtiyacı olur mu? Yahut bu yola başvurur mu? İbadetini gereksiz yere dillendirerek, çalım satarak gezmenin, konuşmanın dindar olmakla izahı olabilir mi?

Kur’an’ın ruhuna ve anlamına ne kadar uzak ya da yakın olduğumuzda burada düğümlenmektedir. Ruhumuza sadeliği yerleştirebildiğimiz kadar samimi olabiliriz. Marazlı bir algıyla kendimizi ispat etme derdine düşmeyiz, düşemeyiz. Herkes Allah’ın kulu yahut candır diyordu bizim kültürel kodlarımız.

Öyleyse sükse niye?

Esas aldığımız ve esinlendiğimiz hadisi bir kez daha hatırlayalım mı?

“Dikkat edin! İşitiyor musunuz? (Size diyorum) Dikkat edin! İşitiyor musunuz?

Sadelik imandandır. Sadelik imandandır.” (Ebu Davud, Tereccül, 1.)

İşitiyor musunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar